*Mahfi Eğilmez
Ülkelerin birçok gösterge açısından dünyadaki yeri ölçülüyor ve açıklanıyor. Bu göstergelerin bir bölümü GSYH, borçluluk, yatırımlar, dışticaret gibi maddi değerlere bir bölümü yargı bağımsızlığı, eğitim kalitesi, basın özgürlüğü gibi kısmen madden ölçülebilen kısmen de algılara dayalı anketlerle varılan sonuçlara dayanıyor.
Burada Türkiye’nin dünya ekonomisindeki payı, GSYH büyüklüğü, kişi başına gelir açısından dünyadaki yerini ve 2000 yılından 2017 yılına bu değerlerdeki değişimi ortaya koymaya çalışacağım.
Bu 3 konuyla ilgili 3 ayrı tablo hazırladım (Tablolardaki veriler için kaynaklar: IMF WEO Database, Knoema, Haver Analytics ve Trading Economics.)
İlk tablo dünya GSYH’sinden en yüksek payı alan 20 ülkenin satınalma gücü paritesine göre hesaplanmış GSYH’lerinin 2000 ve 2017 yılları itibariyle karşılaştırılmasını gösteriyor.
Tablodaki verilere göre 2000 yılında en yüksek GSYH’ye sahip olan ABD 2017’de birinciliği Çin’e kaptırmış görünüyor. Japonya üçüncü sırayı Hindistan’a bırakarak dördüncü sıraya gerilemiş, Fransa, İtalya ve İspanya oldukça geriye düşmüşler. En büyük çıkışı Endonezya gerçekleştirmiş ve 6 sıra birden yükselerek 13’üncü sıraya oturmuş. 3 basamak yükselerek 13’üncü sıraya gelen Türkiye, Endonezya’nın ardından en hızlı çıkışı yakalayan ülke konumunda bulunuyor.
Tablo, eksen kayması olarak ortaya konan, ekonomik gücün batıdan doğuya kaydığı yolundaki hipotezin en azından bu aşamada doğru olduğunu ortaya koyuyor. Buna karşılık Japonya ekonomisinin 1990’ların başında girdiği durgunluktan bir türlü çıkamayarak gerilemeye devam etmesinin de bu eksen kaymasının o kadar kolay olmayacağını gösteriyor.
İkinci tablo, 2000 yılından 2017 yılına GSYH değişimlerini ortaya koyuyor. Bu tablodaki sıralama ilkinden farklı olarak cari GSYH değerlerine göre en yüksek GSYH’ye sahip 20 ekonomiyi kapsıyor.
Tabloya göre 20 ekonominin 19’u GSYH’sini 2000’den 2017’ye kadar artırmış sadece Japonya’nın GSYH’si bu 18 yılda gerilemiş görünüyor. Bu görünüm, Japonya’nın son 25 yılda nasıl bir durgunluk yaşadığını ortaya koyuyor. 1940’ların sonunda bugünkü Çin kadar hızlı bir büyüme trendi yakalayarak dünyanın en büyük ikinci ekonomisi konumuna gelen Japonya, 1990’ların başında girdiği krizden halen çıkabilmiş değil. O nedenle Çin’in 1980’lerin başında başlayan hızlı büyümesinin de Japonya’nın bu durumuna benzeyip benzemeyeceği çok tartışılan bir konu durumunda bulunuyor.
Türkiye cari fiyatlarla GSYH sıralamasında 17’nci sırada yer alıyor. 2000’de de 2017’de de yeri değişmemiş durumda. Bu 18 yıllık geçmişe bakıldığında 2013’de ilk 10 ekonomi arasına girmenin artık hayal bile olması mümkün görünmüyor. 2000’den 2017’ye GSYH’si en hızlı artan ekonomi Çin. Onu Endonezya, Rusya ve Hindistan izliyor. Türkiye GSYH artışında 20 büyük ekonomi arasında 8’inci sırada yer bulabiliyor. Türkiye’nin daha iyi bir sırada yer bulamamasının nedenlerinden birisi de kuşkusuz son yıllarda TL’nin Dolara karşı çok hızlı bir değer kaybı yaşamış olması.
Üçüncü tablo 2000’den 2017’ye Türkiye’nin bulunduğu kategorideki ülkelerin kişi başına gelir artışlarını sergiliyor. 2017 verilerine göre Türkiye, karşılaştırmaya alınan 190 ülke arasında kişi başına düşen gelir sıralamasında 64’üncü sırada yer alıyor. O nedenle karşılaştırma için Türkiye’nin üstünde ve altında yer alan ekonomiler esas alındı.
Tabloya göre 2000’den 2017’ye kadar kişi başına düşen geliri en fazla artıran ekonomi Romanya olmuş. Onu Ekvator Ginesi, Litvanya, Letonya ve Maldivler izliyor. Kişi başına düşen geliri artırma konusunda Türkiye bu 20 ekonomi arasında 14’üncü sırada yer bulabiliyor.
Tablo, orta gelir tuzağıyla ilgili de bir fikir veriyor. Tabloda yer alan birçok ekonomi, Türkiye’nin aksine, orta gelir tuzağından yani 10 – 12 bin Dolarlık kişi başına gelir düzeyinden çıkma yolunda önemli gelişme kaydetmiş görünüyor.
Türkiye, 2000’den 2017’ye kadar geçen 18 yıllık sürede bütün iddiasına karşın satınalma gücü paritesi itibariyle bakıldığında sağlamış göründüğü ilerlemeyi cari fiyatlarla bakıldığında yakalayamamış görünüyor. 2000 yılında dünyanın en büyük 17’nci ekonomisi konumundayken 2017’de aynı yerde bulunuyor. Kişi başına gelir açısından rakipleri 20 bin Dolar düzeyine ilerlerken Türkiye, 10 bin Dolar düzeyinde yani orta gelir tuzağında sıkışıp kalmış görünüyor.
Batı – Doğu eksenlerinin tam ortasında yer alan Türkiye’nin eksen kaymasını doğru kullanması halinde bu değişimden yararlanabilme imkânı var. Türkiye’nin batının kalite standartlarıyla doğunun yaratıcılığını birleştirecek yapısal reformları yapabilmesi halinde bu değişimden önemli yararlar sağlayabileceği kanısındayım.