Mahfi Eğilmez*
Küresel krizin bu üçüncü aşaması en zor ve en uzun sürmeye aday aşaması gibi görünüyor. İlk iki aşamada ABD, Euro Bölgesi ve İngiltere finans piyasaları etkilendi krizden. Japonya uzun süredir durgunluk içindeydi ama o da etkilendi. Krizin gelişmiş ülkeleri vuran ilk iki aşamasının reel kesim üzerindeki etkisi finans kesimi üzerindeki etkisiyle karşılaştırılamayacak kadar düşük kaldı. Bazı büyük finans kuruluşları battı, bazıları el değiştirdi, bazılarını devlet kurtardı ama reel kesim kuruluşlarında büyük sorunlar ortaya çıkmadı. İlk yıl reel kesim kuruluşları bazı küçülmeler nedeniyle işten çıkarmalara gitti, bir süre sonra eski büyüklük ve istihdamlara geri döndüler. Bir yandan reel kesimin ayakta kalması, üretime devam etmesi ve istihdama katkı sağlamayı sürdürmesi bir yandan da merkez bankalarının sisteme parasal destek vermeleri ekonomileri yaşatan iki itici güç oldu. Sistemi ayakta tutan en önemli desteklerden birisi de gelişmekte olan ülkelerde kriz çıkmamış olmasıydı. Bu dönemde maliye politikası önlemlerine başvurulmadı.
Bugün içinde bulunduğumuz küresel krizin üçüncü aşaması öncekilerden oldukça farklı. Her şeyden önce bu yalnızca ekonomik ya da finansal bir kriz değil. Bunlara ek olarak bir de sağlık krizi var. Bu durumda ekonomik ve finansal krizler katlanarak artıyor. Fransa örneğine bakalım. Fransa korona virüsün yayılmasını önlemek amacıyla sokağa çıkma yasağı açıkladı. Bu yasak, kafelerin, pastanelerin, restoranların, otellerin, eğlence yerlerinin, marketlerin, alışveriş merkezlerinin kısacası bütün işyerlerinin kapalı olması ya da en iyi olasılıkla nöbetleşe çalışması demek. Süre uzadıkça bu yerlerin sahipleri yeterince satış yapamayacakları için mal alımını azaltacaklar. Onların daha az mal almaya başladığı satıcılar ve üreticiler de ister istemez üretimi düşürecekler. Bu işyerleri yeterince para kazanamayacağı için çalışanlarını işten çıkaracaklar, kiralarını ödeyemeyecekler. Öte yandan dünyanın en fazla turist ağırlayan ülkelerinden olan Fransa bundan da mahrum kalacak. Havayolu şirketleri, diğer ulaştırma şirketleri, tur acenteleri, turizm şirketleri, oteller ve diğerleri büyük müşteri kaybı yaşayacak. Özetle söylemek gerekirse bütün ekonomide zincirleme bir daralma yaşanacak. Son haftalarda bu durum yaşanmaya başlandı zaten. Aynı durum İtalya, İspanya ve diğer birçok ülke için de geçerli. Gidişat bu durumun bütün dünyaya yaygınlaşmaya başladığını gösteriyor. Önce ülke içindeki alıcı ve satıcılar sonra dünya çapındaki alıcı ve satıcılar birbirlerinden mal ve hizmet alım satımını kesmeye yönelecekler. Bu da ekonomilerin durgunluğa girmesine yol açacak. Dünya ticaretinin en önemli göstergelerinden birisi olan Baltık kuru yük endeksindeki tarihi düşüş bize dünya ticaretindeki daralmayı, Brent petrol fiyatlarındaki rekor düşüş de üretimin ve dolayısıyla büyümenin düşüşünü gösteriyor. Özetle söylemek gerekirse dünya durgunluğa doğru koşar adım gidiyor.
Konuya Türkiye açısından baktığımızda benzer bir durumun ortaya çıkacağını görüyoruz. Üretim zincirinin kopması bir yandan üretimi ve gelirleri dolayısıyla GSYH’yi düşürecek bir yandan işsizliğin artmasına neden olacak. İşsizliğin artması talepte düşüş yaratacağı için GSYH’nin daha da gerilemesine yol açacak. Bir başka kritik konu turizm gelirleri. Virüsün etkisiyle bu yıl turist sayısında ve dolayısıyla turizm gelirlerinde büyük düşüşler yaşanacak. Türkiye açısından görünen tek olumlu gelişme petrol fiyatlarının düşmesi. Ne var ki bu da dünyada büyümenin düştüğünü ve pazarların daraldığını işaret eden bir gelişme. Bir başka ifadeyle petrol fiyatlarındaki düşüş cari denge üzerindeki ithalat yükünü hafifletirken, ihracat yapılan ülkelerde kötüleşen ekonomik koşullar ihracatın da düşmesine yol açarak olumlu etkiyi büyük ölçüde bertaraf edecek gibi görünüyor.
Önümüzdeki dönemde Türkiye ekonomisinde (ve birçok ekonomide) ortaya çıkması beklenen gelişmeleri aşağıdaki tabloda özetleyelim:
İşin kötüsü küresel ekonomideki bu kötüye gidişi ekonomik ya da finansal önlemlerle önce frenlemek sonra da iyileştirmek pek mümkün görünmüyor. Çünkü etkiler ekonomi ve piyasalar üzerinde görünse de çözüm beklenen alan tıp ve/veya farmakoloji. Korona virüsün yarattığı tehdidin denetim altına alınması, yayılmasının önlenmesi piyasaların bir miktar toparlanmasına yardım edecek kuşkusuz. Daha zor olanı sorunun kökten çözülmesini sağlayacak olan aşının bulunması. Aşı bulunduğu anda piyasalar ralli yapacak. Çünkü o zaman yaşam normale dönecek, işyerleri açılacak ve sistem çalışmaya başlayacak. Ne var ki aşının bulunup kullanılabilir hale gelmesinin bir yıl veya daha uzun zaman alacağı tahmin ediliyor.
Bu durumda aşı bulununcaya kadar yapılacak şey virüsün bulaşıcılığını önleyecek önlemlere ağırlık vermek ve hastalığı denetim altında tutmak. Sorun da orada. Bu hastalığı denetim altında tutmak ekonominin çalışmasını önemli ölçüde engelliyor. Yapılacak tek şey ekonominin daha fazla bozulmasını önleyecek biçimde maliye politikası önlemleri almaya devam etmek.
Önümüzdeki bir yıllık dönemde dünyada alınacağı tahmin edilen ekonomi politikası önlemlerini aşağıdaki tabloda sunuyorum (bunların hepsinin her ülkede aynı şekilde olması söz konusu değil elbette.)
Önümüzde çok zor bir dönem var. İşin kötüsü bu tabloda sıralanan önlemler bir sonraki döneme de ciddi bir enkaz devredecek. Özetle söylemek gerekirse dünya uzun süre sıkıntılı bir süreç yaşayacak.