Mahfi Eğilmez*
2020 yılı ekonomilerde küresel krizle Covid–19 Salgınının birlikte yarattığı büyük hasarla tamamlandı. Covid-19 Salgını olmasaydı da başta Euro Bölgesi olmak üzere gelişmiş ekonomilerde sıkıntılar büyümeye yüz tutmuştu. 2020 başında gelen salgın bu sıkıntıları iyice artırdı ve sonuçta gelişmiş ekonomiler bir kez daha resesyon gerçeğiyle yüz yüze geldiler.
Ekte sunduğum tablo 1’de IMF’nin Ocak ayında revize ettiği tahminler yer alıyor. 2020 yılı son çeyrek büyüme oranları henüz belli olmadığı için hala tahminler geçerli. 2020 yılında dünya GSYH’sinin yüzde 3,5 oranında küçülmesi bekleniyor. Bu küçülme gelişmiş ekonomilerde çok daha sert olacak. Tabloda yer alan ekonomilerden 2020 yılında Çin (yüzde 2,3) ve Türkiye (yüzde 1,2) dışındaki bütün ekonomilerin küçüleceği tahmin ediliyor. En ciddi küçülme gelişmiş ekonomilerde İspanya, İngiltere, İtalya ve Fransa’da görülürken gelişme yolundaki ekonomilerde en sert küçülme Meksika, Hindistan ve Güney Afrika’da ortaya çıkacak gibi görünüyor.
2020 yılında dünya ticaret hacmi yüzde 9 dolayında küçülmüş olduğu tahmin ediliyor. Bu da kapitalizmin temel kabullerinden olan ‘uluslararası ticaretin gelişiminin uluslararası refahı artıracağı’ görüşünü bir kez daha doğrulayan bir sonuç olarak karşımıza çıkıyor. Uluslararası ticaret hacmindeki büyük düşüş 2020 yılında dünya büyümesini küçülmeye dönüştürmüş bulunuyor.
2020 yılı küresel krize ek olarak Covid-19 Salgının da etkisiyle dünyada enflasyonun giderek gerilediği bir yıl oldu. Türkiye, yüzde 14,6 oranındaki enflasyonuyla içinde yer aldığı gelişmekte olan ekonomiler ortalamasının üç katı daha yüksek enflasyona sahip olmaya devam etti.
Covid-19 virüsüne karşı dünyanın dört bir yanında geliştirilmeye başlayan aşılar 2021 yılının bir toparlanma ve hatta çıkış yılı olacağının düşünülmesine ve başta büyüme olmak üzere ekonomik gösterge tahminlerinin yukarıya doğru revize edilmesine yol açtı. 2020 yılının ciddi çöküşler yaratmış olması her şeyden önce ekonomilerin baz etkisinden yararlanarak toparlanmasına yol açacak gibi görünüyor. Her şeyden önce dünya ticaret hacmi tam bir olumlu baz etkisiyle yüzde 8,1’e çıkarak büyümeleri de peşinden sürükleyecek gibi görünüyor. Bütün ekonomilerin hızlı bir büyüme periyoduna girmeleri bekleniyor. IMF’nin Türkiye için 2021 büyüme tahmini yüzde 6. Bu oran gerçekleşirse yine en yüksek büyüme oranlarından birisi olacak. Buna karşılık tahminler gerçekleşirse Türkiye dünyada en yüksek enflasyona sahip ülkelerden birisi olmayı da sürdürecek.
2021 yılında beklenen bu çıkışın önünde durabilecek en önemli engel Covid-19 virüsünün mutasyona uğramış halinin (mutant Covid-19 virüsü) dünyada yaygınlaşmaya başlamış olması olarak gösteriliyor. Aşıların bu mutant virüs üzerinde etkili olup olmadığı ya da ne kadar etkili olduğu konusu henüz tam olarak bir sonuca ulaşmış değil.
Covid-19 Salgınıyla birlikte dünyada kamu kesimi borç stoku / GSYH oranları hızla yükseldi. Bundan 30 yıl önce gelişme yolundaki ekonomilerin kamu kesimi borç yükü yüksek gelişmiş ekonomilerin kamu kesimi borç yükü oldukça düşüktü. O dönemlerde gelişmiş ekonomiler, borçlarını ödeyemeyecek duruma düşen başta Latin Amerika ülkeleri olmak üzere gelişmekte olan ekonomiler için çeşitli borç düşürme planları hazırlarlar, bu ülkelerin borçlarını azaltmaya çalışırlardı. Ekte yer alan tablo 2 bize bu durumun tersine döndüğünü; asıl borçlu konuma gelişmiş ekonomilerin geldiğini gösteriyor.
Gelişmiş ekonomilerin kamu kesimi borç yükü yüzde 124,9 iken gelişmekte olan ekonomilerin borç yükü yüzde 65,3. Japonya yüzde 258,7 ile en borçlu ekonomi unvanını alırken onu İtalya (yüzde 159,7) ve ABD (yüzde 132,5) izliyor. Gelişmekte olan ekonomiler içinde kamu kesimi borç yükü en yüksek olan ekonomi Brezilya (yüzde 92,1.) Günay Afrika (yüzde 84,9) ve Hindistan (yüzde 83,1) onu izliyorlar. Türkiye, kamu kesimi borç yükü bakımından oldukça iyi bir konumda (yüzde 40,3.)
2021 yılında dünyada kamu kesimi borç yükünün azalmayacağı hatta artacağı bekleniyor.
Covid-19 virüsüne karşı geliştirilen aşıların başarılı olması ve mutant virüslere karşı da benzer aşıların geliştirilmesi halinde dünyanın 2021 yılında hızlı bir çıkış yaşaması olası görünüyor. Bunda başlıca iki itici güç etkili olacak: (1) 2020 yılındaki küçülmenin 2021’de yaratacağı olumlu baz etkisi (lastik bir topun yere düşmesi ve zıplaması gibi.) (2) İnsanların evlerine kapanarak birçok harcamalarını ertelemelerinin normale dönüş halinde ciddi bir tüketim patlamasına ve büyük bir canlanmaya yol açacak olması. Bu tepki eğer çok büyük olursa fiyat artışlarına yol açabilir. Bu anlamda 2021 yılı farklı bir belirsizliğe gebe hale gelebilir.
2021 yılı için küresel ekonominin en olumsuz görünümü; her ekonominin giderek daha borçlu hale gelmesi olarak karşımızda duruyor. Devletler, özel kesime ve kişilere borçlular ve bu borç giderek artıyor. Bu sorunun çözümü ileriki yıllara ertelenmiş gibi görünüyor.