İnsanlık tarihine birçok devrim, değişim, dönüşüm ve paradigma değişimi damgasını vurmuştur. Bunlardan ilki 12 bin yıl öncesine tarihlenen tarım devrimidir[i]. O tarihe kadar yiyecek devşirerek, hayvanları avlayarak yalnızca bir tüketici olarak yaşamını sürdüren insan, sonrasında bazı bitkileri ehlileştirerek ve hayvanları evcilleştirerek toprağa yerleşerek tarım ve hayvancılığa başladı. Böylece üreticiliğe geçiş yapmış oldu. Bu büyük bir devrim olarak kabul ediliyor. Çünkü bu tarihten sonra insan, başka faaliyetlere zaman ayıracak kadar artı zaman elde etti. Bu artı zaman onun düşünmeye, araştırmaya, sanata zaman ayırmasına ve sürekli ilerlemesine imkân sağladı.
Arada kentleşme, uluslararası ticaretin yaygınlaşması gibi birçok devrim ya da dönüşüm olsa da ikinci büyük devrim sanayi devrimidir. James Watt’ın geliştirdiği buhar makinesinin[ii] 1700’lerin son bölümünde dokuma tezgâhlarında kullanılması ve üretim sürecinde çeşitli aşamaları tamamlayacak biçimde birbiriyle bütünleşmiş bir düzene geçilmesiyle sanayi devrimi başlamış oldu. Tekstil sanayiinde başlayan bu değişim başta kimya sanayii olmak üzere diğer sanayi dallarına hızla yayıldı.
Sanayi devrimi sonrasında yine birçok değişim dönüşüm ve hatta devrim yaşandı. Finans devrimi bunların belki de en önemlilerinden birisidir. Bankaların kaydi para yaratarak ekonomiye verdiği kredilerle ekonomik büyüme hızlandı, talep artışı yaşandı[iii]. Bütün bunlar yeni buluşlara yol açtı.
20’nci yüzyılın son çeyreğinde Sovyet sisteminin çöküşüyle birlikte dünyada büyük bir değişim daha yaşandı. Bu değişim aslında kapitalist sistemin dünyaya yaygınlaştırılmasından pek de farklı olmayan küreselleşme olgusudur. Farklı çerçevede, faklı görünümde olsalar da sistemden mutlu olmadıklarını dile getirseler de bugün dünyanın neredeyse tamamı kapitalist sistemin içinde yaşıyor[iv]. Küreselleşme, sermayeye erişimi, teknolojiye erişimi kolaylaştırdı. Buna karşılık çevrenin bozulmasına bir katkıda bulunmadı. Hatta tam tersine çevrenin bozulmasına katkıda bulundu.
Yirmi birinci yüzyılda bir başka devrimin eşiğinde bulunuyoruz: Dijitalleşme[v]. Dijitalleşme arttıkça süreçler daha sistematik bir şekilde ele alınabiliyor, iyileştirilebiliyor ve değerlere ulaşıp yönlendirmek çok kolaylaşıyor. Bu devrim çoktan başladı aslında ve artan bir hızla devam ediyor. Covid-19 salgını bu devrimin hızlanmasına katkıda bulundu. Birçok konu, salgınla dijital alana taşındı. Bunun en tipik iki örneğinden birisi e-ticaret. Salgın süresinde e-ticaret hem çok ilgi çekti hem de ciddi bir hizmet gördü. Bir başka gelişim eğitim alanında ortaya çıktı. Eğitim faaliyeti evlere taşındı. Çalışanların çoğu da salgın süresinde evinden bağlanarak işlerini yürütmeye devam etti. Önümüzdeki dönemde bu eğilim artarak devam edecek. Hiç kuşkusuz bu gelişim birçok mesleğin da yeni bir çerçeveye dönüşmesine yol açacak. Önümüzdeki dönemin belki de en büyük etkisi eğitim alanında görülecek. Eğitim düzeyini ve kalitesini yükseltebilen kurumlara ilgi artacak. Yeni dönemin isterlerine uygun yetişmeyen insanlar büyük olasılıkla aldıkları eğitim düzeyinin çok altındaki ücretlere rıza göstermek zorunda kalacaklar.
Böyle bir ortamın yeni buluşlara çok açık olduğunu tahmin edebiliyoruz. Ne var ki bu ortamda buluş yapabilmek ancak buna uygun eğitimi almakla mümkün. Türkiye’de okullarda ‘kodlama’ dersi konulmuş olması oldukça iyi bir adım. Buna karşılık bu adım tek başına kesinlikle yeterli değil. Okullarımızın bilime yönelik olarak yeniden yapılandırılması şart. Eğer dijitalleşen dünyaya yeni buluşlarla katkı yapmaya yönelmek istiyorsak ilkokuldan başlayarak çocuklarımızı düşünmeye, soru sormaya, sorgulamaya, analiz yapmaya ve düşüncelerini uygarca tartışmaya yönelecek şekilde eğitmemiz şart.
Hiç kuşkusuz bütün bunları yapabilmek için yetersiz görünen dijital altyapıya yatırım yapmamız gerekiyor. Altyapı yetersizliği eğitim konusu dijital aşamaya geldiğinde acı bir biçimde karşımıza çıktı. Altyapı sorunu iki yönlü: İlki sistemi taşıyacak olan altyapı, ikincisi sisteme ulaşımı sağlayacak olan araçlar. Eğitim alanında yaşadığımız deneyim bu ikisinin de yetersiz kaldığını acı biçimde gösterdi. İleriki yıllarda talep artışıyla bu alanlardaki eksiklerimiz daha da artacak. Eğer geleceğin dünyasında açıkta kalmak istemiyorsak gereksiz altyapı yatırımları yerine hiç zaman yitirmeden dijital altyapıyı geliştirmeye ve bu sisteme ulaşamayan insanlarımıza gerekli araçları en kolay yoldan sağlamaya girişmeliyiz.
Yaşam değişir, insanlar da değişir. Eğer yaşam değiştiği halde insanlar değişmiyorsa orada gelişme sağlanamaz. Türkiye, bugüne kadar değişime gösterdiği dirençle inanılmayacak kadar zaman yitirdi. Eğer böyle devam edersek önümüzdeki dönemde çok daha büyük sıkıntılar çekeceğimiz açıktır.
[i] Göbeklitepe’yle birlikte tarih daha eskiye çekiliyor.
[ii] Buhar makinesini icat eden Thomas Newcombe’dir (1712.)
[iii] Kaydi para, bankaların mevduatı krediye, krediyi mevduata ve tekrar krediye dönüştürmeler sonucu piyasadaji nakit paradan kat kat daha fazla para kullanımına yol açan bir yöntemdir.
[iv] Çoğu ülke kapitalizmi bir ahbap çavuş kapitalizmi olarak yaşıyor.
[v] Dijitalleşme; ulaşılabilir bilgilerin herhangi bir bilgisayar tarafından okunabilecek şekilde dijital ortama aktarılması sürecinin adı.