Mahfi Eğilmez yazdı: Küresel krizin üçüncü aşaması ve Türkiye ekonomisine olası etkileri

Mahfi Eğilmez yazdı: Küresel krizin üçüncü aşaması ve Türkiye ekonomisine olası etkileri

*Mahfi Eğilmez

Küresel Krizin Üçüncü Aşaması

Küresel krizin üç aşamalı olacağını ilk kez 2011 yılında Radikal’de yazdım. Bu yazımda ilk aşamada ABD’nin, ikinci aşamada Avrupa’nın etkilendiğini ve bu iki aşamada Çin başta olmak üzere gelişmekte olan ekonomilerin krizden pek etkilenmediklerini, fakat üçüncü aşamada krizin Çin ve diğer gelişmekte olan ülkelerde ortaya çıkacağını anlattım (http://www.radikal.com.tr/yazarlar/mahfi-egilmez/krizin-ucuncu-asamasi-1064748/)

 

İkinci yazımı 2019 yılında bu blogda yazdım. Bu yazımda küresel krizde üçüncü aşamaya gelindiğini ve Çin’den başlayan çöküşün gelişmekte olan ülkeleri vuracağını yazdım. Eğer bu aşamada kriz durdurulamazsa uzun sürecek bir kriz kısır döngüsüne girileceğini ve bir ve ikinci aşamaların tekrarlanacağını anlattım. (https://www.mahfiegilmez.com/2019/10/geldik-krizin-ucuncu-asamasna.html)

Bunları yazarken korona virüsü elbette ki öngördüğüm bir şey değildi. Fakat küresel krizin etkisiyle dünyanın çabuk panikleyen bir yapıya geldiğini ve en ufak bir sallanmada krizin tekrarlanacağını düşünüyordum. Ekonomiyi, sıkça başvurulan bir örmekten hareketle, insan vücuduna benzetirsek bu tür krizlerin etkisi vücudun bağışıklık sisteminin zayıflaması gibi etkiler yaratır. Nasıl ki bağışıklık sistemi zayıflamış bir insanın vücuduna bir mikrop girdiğinde, bir virüs bulaştığında ciddi sorunlar yaratabilirse krize girmiş ekonomilerde de aynı şey olur. Herhangi bir dengede yaşanan bozulma bütün sistemi tehdit eder.

Küresel krizin bir ve ikinci aşamaları sisteme ciddi zararlar verdi. Yine ekonomik sistemi insana benzetirsek nasıl ki hastalanan bir insanda moralin yüksek tutulması tedaviye destek verirse ekonomik sistemde de insanların beklentilerinin olumlu olması krizden çıkışa destek verir. Bugün içinde bulunduğumuz durum beklentilerin çok kötü olduğu bir aşamayı temsil ediyor. O nedenle buradan çıkış o kadar kolay değil.

Aşağıdaki tablo finansal piyasa göstergelerinden en önemlilerinin bugünkü durumunu önceki yıl sonları durumlarıyla karşılaştırmalı olarak gösteriyor.

Tablo finansal piyasalara egemen olan endişeyi açık biçimde ortaya koyuyor.

Yukarıda değindiğim 2019 tarihli yazımda küresel krizin, üçüncü aşamada Çin başta olmak üzere Asya ve Uzak doğu ekonomilerini vuracağını ve oradan diğer gelişmekte olan ülkeleri etkileyeceğini yazmış ve bunun bir kısır döngüye yol açarak krizin çok uzun süre devam edebileceğini vurgulayarak aşağıdaki şemayı sunmuştum.

Bugün içinde bulunduğumuz aşama budur.

Küresel krizin bu aşamadan sonra küresel sistemin tümünde büyük tahribat yapması kaçınılmaz görünüyor. Her şeyden önce artık yatırımcılar çok daha ürkek olacaklar ve kolay kolay risk alıp yatırım yapmayacaklar, insanlar harcamalarını kısarak kendilerini sağlama almak isteyecekler ve bu durum ekonomilerin daha da ivme kaybederek küçülmesine yol açacak. Bu aşamada parasal genişlemenin ve faiz indirimlerinin önceki aşamalarda olduğu kadar olumlu etki yaratması olası görünmüyor.

Ortaya Çıkan Durum ve Türkiye Ekonomisi

Türkiye ekonomisi, yıllardan beri ekonomideki sıkıntılara faiz, swap, kura müdahale, zorunlu karşılıklar gibi geçici araçlarla müdahale etti. 2001 krizindeki birkaç adım hariç yapısal reformlara girmedi. Girildiği açıklanan yapısal reformlar ise ya yapısal reform değildi ya da daha kötüsü yapıyı daha da bozucu önlemlerdi. O nedenle Türkiye ekonomisi de küresel krizin bu aşamasından ciddi biçimde etkilenecek. Türkiye için net olarak olumlu görünen tek gelişme petrol fiyatlarındaki düşüştür.

Aşağıdaki tablo Türkiye ekonomisinde, küresel krizin bu aşamasında neler olabileceğini açıklamaya çalıştığım bir tahminler tablosu. Bu tablo aslında yalnızca Türkiye ile ilgili değil bütün ekonomilerle ilgili bir tahminler seti. Bazı değişikliklerle bütün dünyaya uygulanabileceğini düşünüyorum.

 

Bu aşamada girişilebilecek yapısal reformlar ekonomi dışı olanlardır. Hukukun üstünlüğü, demokrasi, eğitimde bilimsel temele geçiş, yurtta ve dünyada barış ilkesine dönüş gibi adımlar Türkiye’deki riskleri düşürmenin ve dünyada Türkiye aleyhinde oluşmuş bulunan risk algısını düzeltmenin tek yoludur. Bu aşamada ekonomik reformlara girişmek çok anlamlı görünmüyor.

Bu yazı Mahfi Eğilmez'in kişisel blogundan alınmıştır