Mahfi Eğilmez*
Bugüne kadar hep yapısal reformları anlatmaya çalıştım. Bu sefer hedef olarak kabul ettiğimiz muasır medeniyetler (çağdaş uygarlıklar) düzeyine çıkmayı engelleyen sorunlarımızın neler olduğunu ortaya koymayı deneyeceğim. Bunlar aynı zamanda çağdaş dünyanın bize baktığında risk olarak nitelediği sorunlar.
Bizim en ciddi sorunlarımızdan birisi çoğunu kendi başımıza yarattığımız sorunları, sorun olarak görmemek ya da onları birer sorun olarak kabul etmemek. Öyle olunca da sorunları azaltma ve çözme çabası içine girmiyoruz. Bırakın mevcutları çözmeyi her gün bu envantere yeni sorunlar ekliyoruz. Sonuçta sorun sayısı sürekli artıyor.
Sorunları çözmek için önce başlıca sorunların neler olduğunu yazalım. Bu liste tam bir liste değil, buna eklemeler yapılabilir kuşkusuz.
Hukukun herkese eşit ve tarafsız biçimde uygulanmayışı (hukukun üstünlüğünün bulunmayışı)
Yasaların, yasaları yapanlara ve uygulayanlara uygulanmaması
Kadınlara ve çocuklara karşı şiddet ve tacizin gerektiği biçimde kovuşturmaya ve cezalandırmaya konu olmaması (İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasıyla bu konudaki kötü yaklaşım cesaretlendirilmiş oldu.)
İktidarın görüşleri aleyhine verilmiş yargı kararlarının uygulanmaması
Yargının muhalefet için caydırmak ve sindirmek için bir araç olarak kullanılması
Yargıdaki atamalarda siyasetin en üst düzeyde rol oynaması
Bütün bu uygulamaların bir sonucu olarak Türkiye, en iyinin ilk sırada bulunduğu Hukukun Üstünlüğü Endeksinde toplam 128 ülke arasında 107’nci sırada yer alıyor (https://worldjusticeproject.org/our-work/research-and-data/wjp-rule-law-index-2020)
Siyasal Konular ve Dış Politika
Demokrasi eksikliği
Güçler ayrımının olmayışı
Siyasal partiler yasasının lider sultasını özendirici yapıda olması
Yüksek Seçim Kurulunun tümüyle bağımsız olmaması
Merkezi yönetimle yerel yönetimler arasındaki ilişkilerin siyasal içeriğe dayalı olarak kurulması
Bütün komşularla sorunlu olunması
Bizimle yakın ilgili olan üç büyük güçle, ABD, AB ve Rusya ile sorunlu ilişkilerin düzene sokulamaması
Bütün bunların bir sonucu olarak Türkiye, en iyinin ilk sırada bulunduğu Siyasal İstikrar Endeksinde 194 ülke arasında 174’üncü sırada yer alıyor
(https://www.theglobaleconomy.com/rankings/wb_political_stability/)
Eğitimde sorgulayıcı, araştırıcı ve analitik bir yönteme dayanmak yerine ezbere dayalı yöntemlerin tercih edilmesi
Okullarda bilimin gerektirdiği eğitimin dinsel inanç süzgecinden geçirilerek biçimlendirilmesi, bilim ile din arasındaki konuların dinsel inanca göre kitaplara konulması veya konulmaması
YÖK’ün demokratik ve özgür üniversite yapısını önleyici tutumu
Üniversitelerin kendi rektörlerini, fakültelerin kendi dekanlarını seçme hakkından yoksun bırakılması
Gereksiz üniversite ve bölümlerin varlığı ve bazı bölümlere ihtiyaçtan çok fazla öğrenci alınması
Bunların sonucu olarak Türkiye, en iyinin ilk sırada yer aldığı OECD ülkeleri öğrencilerine uygulanan PISA testi sonuçlarına göre yeri 37 OECD ülkesi arasında 31’inci sıradır. OECD ortalama puanları ve Türkiye puanları (ikinci sayılar) şöyledir: Okuma: 487 / 466, Matematik: 489 / 454, bilim: 498 / 468.
(https://www.oecd.org/pisa/Combined_Executive_Summaries_PISA_2018.pdf)
Kamu hizmetinde görev alanların atanma ve yükselmelerinde liyakatin değil taraftarlığın esas alınması
Kamu görevlilerinin yaptıkları işte yetki kullanamamaları
Bunların sonucu olarak Türkiye, en iyinin ilk sırada yer aldığı Kamu Görevi Etkinliği Endeksinde 38 ülke arasında 32’nci sırada yer alıyor
Enflasyonun yüksekliği
İşsizliğin yüksekliği ve sistemin yeni iş yaratmadaki yetersizliği
Dış Borçların yüksekliği
Faizlerin yüksekliği
TL’nin dış değer kayıplarının sürekliliği ve yüksekliği
Cari açık ve/veya bütçe açığı vermeksizin büyüyeme sorunu
Merkez Bankası’nın swap hariç net rezervlerinin eksi olması
Bütçe açığının vergi affı, imar affı gibi tek seferlik önlemlerle kapatılması ve bunların ahlaki bozulmaya yol açması
Vergi sisteminin dolaylı vergilere dayanması
Katma değer yaratma sorunu
Teşvik sisteminin ürün teşviki yerine kent veya sektör teşvikine yönelmesi sonucu teşvik olmaktan çıkması
Planlama eksikliği
Faiz konusundaki takıntıların da etkisiyle uygulanan yanlış para ve maliye politikaları
Bunların sonucu olarak Türkiye, en iyinin ilk sırada yer aldığı Ekonomik Özgürlük Endeksinde 169 ülke arasında 76’ncı sırada yer alıyor (https://www.heritage.org/index/country/turkey/)
Siyasal iktidara yakın kişilerin yaptığı öne sürülen yolsuzlukların soruşturulmaması
Kamu harcamalarında şeffaflık ve hesap verilebilirlik eksikliği
Denetim eksikliği
Yargı denetiminin işletilememesi
Bunların sonucu olarak Türkiye, en iyinin ilk sırada yer aldığı Yolsuzluk Algı Endeksinde 180 ülke arasında 86’ncı sırada yer alıyor (https://www.seffaflik.org/cpi2020/)
Merkez Bankasının bağımsızlığının sıklıkla zedelenmesi
Düzenleyici ve Denetleyici Kurumların bağımsızlığının tümüyle tartışmalı hale gelmiş olması (RTÜK örneği)
TÜİK’e yönelik siyasal yaklaşımların bir sonucu olarak yayınlanan istatistiklere duyulan güvenin yok olması
Vergi denetiminin siyasal iktidarın yönlendirmesinden bağımsız hale getirilememiş olması
Bunların sonucu olarak Türkiye, en iyinin ilk sırada yer aldığı Yönetişim Etkinlik Endeksinde Yolsuzluk Algı Endeksinde 180 ülke arasında 57’nci sırada yer alıyor (https://solability.com/the-global-sustainable-competitiveness-index/the-index/governance-capital)
Medya patronlarının medya dışında işlerle uğraşmaları ve bunun sonucu olarak siyasal iktidarın etkisi ve yönlendirmesi altında bulunmaları
Basın özgürlüğünün en düşük düzeyde olması
Siyasal iktidara eleştiri yönetenlerin çeşitli yollarla baskı altına alınması veya gözdağı verilmesi
Bunların sonucu olarak Türkiye, en iyinin ilk sırada yer aldığı Dünya Basın Özgürlüğü Endeksinde 180 ülke arasında 153’üncü sırada bulunuyor (https://rsf.org/en/ranking/2021)
Bu sorunları ortadan kaldıramadığımız hatta tam tersine üzerlerine sürekli yenilerini eklediğimiz için Venezuela ve Arjantin’le birlikte dünyanın en riskli ülkeleri arasında yer alıyoruz.
Çağdaş uygarlıklar düzeyini yakalamayı hedefleyen bir yapı değişikliği anlamında yapısal reform yapmak istiyorsak burada ele aldığım sorunları teker teker ortadan kaldırmamız gerekiyor. Bu işe en kolayından başlayarak girişirsek attığımız her adımdan sonra Türkiye’nin risk priminin biraz daha düştüğünü görebiliriz. Hiç kuşkusuz asıl konu risk primini düşürmekten öte çağdaş uygarlık düzeyini yakalamak ve halkına bunu verebilmektir. Risk priminin düşmesi çağdaş uygarlık düzeyine ilerlemenin bir yan ürünü olarak karşımıza çıkacaktır.