Mahkeme, 13 askerin ölümünde hiçbir askerin sorumluluğunu bulamamış!

Mahkeme, 13 askerin ölümünde hiçbir askerin sorumluluğunu bulamamış!

Silvan'da 14 Temmuz 2011 tarihinde 13 askerin hayatını kaybettiği saldırıda görevi kötüye kullandıkları iddiasıyla tutuksuz yargılanan Silvan 4'üncü Taktik Jandarma Alay Komutanı Albay Mehmet Murat Toprak, 4'üncü Taktik Jandarma Tabur Komutanı Binbaşı Milbay Şahin, 1'inci Bölük Komutanı Üsteğmen M.Emin Karagöz ve 2'nci Bölük Komutanı Üsteğmen Necmettin Erdoğan, Diyarbakır 7'nci Kolordu Askeri Mahkemesi'nce ihmalleri olmadığı gerekçesiyle beraat ettirildi. Davanın sona ermesi ardından açıklanan gerekçeli kararda askeri savcının esas hakkındaki görüşüne yer verildi. Sanıkların görevlerinde ihmal ve gecikme gösterdiğini söyleyen savcı, hayatını kaybeden ve yaralanan askerlerin mağduriyetine sebep olan 4 subayın cezalandırılmasını istedi.

 

Binbaşı: Çocuklar horlayacak derecede yorgundu

 

Kararda yargılanan subayların ifadesine yer verildi. Sanık Binbaşı Milbay Şahin olaydan önce sık operasyon yapıldığını belirterek, şöyle dedi:

"Alay Komutanı, yorgun olan 2'nci bölüğü dinlendirmemiz teklifini reddetti. Personelin yorgunluğu çok belliydi. İçinde uyuklayanlar vardı. Çocuklar horlayacak derecede yorgundu. Komutanı arayıp bulunduğumuz yerde tertipleneceğimizi söylemek istedim. Ancak, istirahatte olduğunu söylediler. Saat 11.00'da Alay Komutanı arayarak telsiz kestirmesi alındığını, kestirmede askerlerin sallana sallana gezdiğinin geçtiğini söyledi. Askerlerden dolaşan veya gezen kimse yoktu. Saldırı sonrası çıkan yangın bizi sıkıştırdı. Panikte bilinçsizce ateş etmek isteyen askerler vardı. Dumandan terörist ateşi azaldı. Bizim yanacağımızı düşündüler."

 

’Her yerden ateş geliyor, yanıyoruz’

 

Yorgun olan bölüğün operasyona gitmemesi için komutanı uyardıklarını ifade eden Üsteğmen M.Emin Karagöz ise, komutanın 1 ve 2'nci bölüğün araziye çıkacağını söylediğini, Üsteğmen Necmettin Erdoğan'ın, bunun üzerine çok yorgun askerlerin uyumadığını belirttiğini anlattı. Üsteğmen Karagöz, şöyle dedi:

"3'üncü bölüğün iyi durumda olduğunu ve bölüklerin değişmesini istedik. Alay Komutanı planda bir değişiklik yapmayacağını söyledi. Araziye çıktığımızda 2'nci bölüğün askerleri çok yorgundu. Hızımız iyice düşmüştü. Askerin uyuduğunu gördüm. Askerler birbirlerine çok yakın uyuyordu. İyice yavaşlamaya başlamıştık. Karanlıkta bir şey göremiyorduk. Askerin adım atacak yeri yoktu. Necmettin üsteğmen askerlerin halüsinasyon görmeye başladığını söyledi. Gündüz olunca sıcaktan askerler uyuyamıyordu. Bir süre sonra mevzime atış gelmeye başladı. Komutana ulaşarak, 'Acil helikopter ve yardım gönderin. Her yerden ateş geliyor, yanıyoruz' dedim. Yangın yüzünden nefes alamayanlar vardı. Taarruz helikopteri geldi ama pilot dere yatağındaki teröristleri göremiyordu. Yangın ilerliyor ve askeri tahliye etmemiz gerekiyordu. Takviyenin faydasız olduğu Hazro İlçesi tarafına takviye birlikler indirildi."

 

‘Askerler halisünasyon görüyordu’

 

Üsteğmen Necmettin Erdoğan ise, bölüğün olay tarihinde yorgun olduğunu, ancak alay komutanının toplantıda, "Buraya özel birliklerin girmesi lazım. Çok tehlikeli bir bölge. Daha önce şehit vermiştim. İçimde öyle bir his var" dediğini bildirirken ifadesinde şöyle dedi:

"Toplantıdan sonra hazırlık yaptık. Bölüğüm yorgun olduğu için önde yürüdü. Sık sık mola verdik. Bölük çok yorgun olduğu için oturduğu yerde uyuyanlar vardı. Bir asker önünden 2-3 kişi geçtiğini söyledi. Arkasındaki askere sorduğumda, 'O zaten yol boyunca bir hayli adam geçtiğini söyledi' dedi. Yorgun olan askerin halüsinasyon gördüğünü anladım. Hava çok sıcaktı. Asker gün boyu çelik başlık takmakta zorlanıyordu. Bölükte herkese yetecek çelik yelek yoktu."

 

‘Askerin horlama sesi duyuluyordu’

 

Operasyona katılan askerler kararda yer alan ifadelerinde 3 gün arazide kaldıklarını, havanın çok sıcak ve çok yorgun olduklarını bildirirken, şunları söyledi:

"İstirahat etmeden göreve çıktık. Birliklere dinlenme süresi bırakılmıyordu. Sıcaktan uyuyamıyorduk. Yürüyemeyecek durumda ve uykusuzduk. Askerler yürürken düşüyordu. Operasyon başladığı sırada yorgun ve açtık. Uyuyan askerlerin horlama sesi duyuluyordu. 'Kalk' emri verildiğinde askerler 'Kalkmıyorum, git başımdan' diyordu. Timin hiç uyumayan askeri bile hareket etmiyordu. Her 'Çök' emrinde askerler oldukları yerde uyuyordu. Yorgun olduğumuz bilindiği halde dinlenmiş tabur yerine operasyona biz çıktık. Yeni timler gelmesine rağmen bizi çıkardılar. Uykusuzluktan göz kapaklarımızı dahi açamıyorduk. Çin Bixisi denilen uzun-namlulu tüfek tozdan dahi tutukluluk yapıyordu. Bixinin namlusu fırladı ve bir daha çalışmadı."

Askerlerin yorgun olması nedeniyle birliğin hedeflenen bölgeye gidemediği belirtilen kararda, Binbaşı Milbay Şahin'in durumu merkeze bildirdiği, bu sırada Alay Komutanı'nın istirahat halinde olduğu kaydedildi. Kararda saldırının ayrıntılarına yer veren mahkeme, 75 ve 50 metreden yoğun silah ve roketatar, 200 metreden de makineli tüfek ve keskin nişancı atışları yapıldığını belirtti. Kararda PKK'lıların 15 metre mesafeden mevzilere el bombası attığı ifade edildi.

 

Helikopter 1 saat 30 dakika sonra geldi

 

Saat 14.15'te başlayan çatışmaya müdahale etmek için Diyarbakır'dan kalkan taarruz helikopterlerinin, saat 15.45'te ulaştığı belirtilen kararda, hayatını kaybedenleri ve yaralıları tahliye etmek üzere kalkan helikopterin saat 16.00'da vardığı kaydedildi. Mahkeme pilotlarının yoğun duman ve alev nedeniyle inişte zorlandıklarını ancak, şartları zorlayarak önce yaralıları, sonra hayatını kaybedenleri tahliye ettiklerini vurguladı.

 

Bilirkişi: Komutanlık bilgi ve tecrübesi kullanılmadı

 

Kararda bilirkişi raporuna da yer verildi. Birliğin sarf ettiği efor nedeniyle çok yorulduğu ve erlerin uyuduğu belirtilen raporda, bu nedenle hedef bölgeye ulaşılamadığı vurgulandı. Raporda verilen görevi yerine getiremeyen tabur komutanının emrin yerine getirilmediğini zamanında üstlerine bildirmediği belirtildi. Birliğin yeri konusunda üst komutanlığa doğru ve zamanında bilgi verilmediği belirtilen raporda, "Etki-tepki-rapor sisteminin işletilmesinde gecikme yaşanmıştır. Seçilen arazi savunma için uygun değildir. Komutanlık bilgi ve tecrübesi kullanılmamıştır" denildi.

 

El bombası atacak mesafeye yaklaşmalarına imkan verildi

 

Raporda seçilen bölgenin taktik açıdan uygun olmadığı, emniyet sağlanmasına imkan vermediği, terörist tehdidine ve telsiz ikazlarına rağmen aynı yerin kullanımına devam edildiği ifade edildi. Birliğin hareket tarzının kurallara uygun olmadığı kaydedilen raporda, disiplin ve lider zafiyeti nedeniyle gizlilik kuralının ihlal edildiği, birliğin deşifre olduğu, komutanların kontrol görevini aksattığı vurgulandı. Raporda el bombası atma mesafesine gelene kadar görülemeyen teröristlerin, 15-20 metre mesafeye yaklaşmasına imkan verildiği belirtildi.

 

Bilirkişi: Herkes kusurlu

 

Raporda 'telsiz kestirmesi' alınmasına rağmen üs bölgesinin değiştirilmediği, uyuyan askerlerin uyandırılmadığı ve önlem alınmadığı kaydedildi. Etkin irtibat sistemi kurulamadığı vurgulanan kararda sevk ve idarede zafiyet olduğu vurgulandı. Raporda Albay Toprak'ın 'etki-tepki-rapor' sistemine uygun hareket etmediği ve durumu üst komutanlığa iletmediği kaydedildi. Raporda, Binbaşı Milbay Şahin'in ise birliğini emredilen bölgeye götüremediği, üs bölgesi seçimine dikkat etmediği, komutanlık bilgi, tecrübe ve otoritesini kullanmadığı, teröristlerin saldırıda bulunabileceği emaresi ortaya çıkmasına rağmen emniyet tedbirlerinde değişiklik yapmadığı kaydedildi. Sahadaki komutanların hataları sonucu meydana gelen olayda Tabur ve Bölük Komutanlarının asli kusurlu olduğu belirtilen raporda, olayın arazide görev yapan tek erden tabur komutanına kadar tüm personelin yaptığı hataların birleşmesi sonucu meydana geldiği kaydedildi.

 

‘Somut olayda doğan zarar, 13 şehit’

 

Kararda Albay Toprak'ın birliğin plan dışında bir yerde kalmasını üst komutanlığa bildirmemesinin 'ihmali davranış' olduğu belirtildi. İhmali davranış ile doğan zarar arasında sebep sonuç ilişkisi bulunması gerektiğini belirten mahkeme kararında, ""Somut olayda doğan zarar; çatışma sırasında 13 askerin şehit olması ve 13 askerin yaralanması olduğuna göre; ihmali davranışın bu zararın doğmasına sebep olması durumunda suçun oluştuğundan bahsedilebilir. Birliğin yerinin bildirilmemesi nedeniyle sonucun meydana geldiğini ileri sürmek hukuken mümkün değildir" denildi.

 

Binbaşının 9 kusurdan başka ihmali yok

 

Bilirkişi raporuna göre Binbaşı Milbay Şahin'in 9 kusurunun tespit edildiğini, bunun dışında ihmal ve gecikmesinin olmadığını belirten mahkeme, askerin dinlendirilmeden faaliyete sevk edildiğini kaydetti. Birliğin en zayıf personeli kadar hızlı yürüyebileceği belirtilen kararda personelin son günlerde yaşanan yoğun faaliyetlerin etkisiyle çok yorgun olduğu, hatta bazı personelin yaya intikal sırasında uyukladığı vurgulandı.

 

Helikopter gönderme dışında tedbir alınmadı

 

Üslenme yapılan Şorik Tepe'nin korunaklı olmadığı belirtilen kararda, bu eksikliğin personelin iyi gözetleme yapması ve silahların verimli kullanılmasıyla kapatılabileceği belirtildi. Personelin ikazlara rağmen yorgunluk ve sıcağın etkisiyle yeterince gözetleme yapmadığını vurgulayan mahkeme, çatışmanın haber verilmesinden 1 saat 6 dakika sonra helikopterin olay yerine ulaştığını, üst komutanlığın çatışma bölgesine helikopter sevk etmek dışında teröristlerin püskürtülmesini sağlayacak tedbir almadığını kaydetti.

 

‘Karar hukuki dayanaktan uzak’

 

Kararın açıklanması ardından ölen asker ailelerinin avukatı Nesrin Yakşi, Askeri Yargıtay'a temyiz başvurusu yaptı. Kararın hukuki dayanaktan uzak olduğunu belirten Yakşi, şöyle konuştu:

"Olaydan sonra Genelkurmay Başkanlığı'nca görevlendirilen tahkikat heyetinin raporunda sanıkların emirleri yerine getirmediği, uygun üs bölgesinin seçilmediği gibi 20'ye yakın eksiklik tespit edilmiş ve sanıklarin 1'nci dereceden kusurlu oldukları belirtilmiştir. Bilirkişi raporunda ise olayın meydana gelmesi ve zayiat verilmesinin hatalardan kaynaklandığı belirtilmiştir. Bu raporlara rağmen sanıkların beraat etmesi hukuka, yasaya ve vicdana aykırıdır. Mahkemenin verdiği kararı hukuka aykırı bulduğumuz için temyiz ettik. Yargıtay'ın bu hukuki hatayi düzelteceğini bekliyoruz."