İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi, adliyede tartışmalara neden olan bir karara imza attı. Uyuşturucu ticaretinden 30 yıl hapis cezası verilen Kutbettin Tosun adlı mahkum, tahliye edildi. Tahliyenin ardından benzer suçtan bir kez daha hakkında iddianame hazırlanan Tosun’un davaları birleştirildi. Aynı mahkemede görülen davada da Tosun hakkında tutuklama kararı çıktı. Ancak mahkeme hem sanığı cezaevine göndermeyi unuttu hem de davanın ikinci duruşmasında Tosun’un salonda olduğunu zapta geçirdi. Ancak Tosun mahkemede değildi. Skandal, cezaevi yönetiminin mahkemeye Tosun’un tutuklu olmadığını iletmesiyle ortaya çıktı. Skandalın ortaya çıkmasının üzerine mahkeme heyeti ‘sehven yaptık’ diyerek tutanak tuttu.
Vatan gazetesinin haberine göre, İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yaşanan skandal, uyuşturucu ticaretinden tutuklanan ve 30 yıl hapis cezasına mahkum edilen Kutbettin Tosun hakkında tahliye kararı verilmesiyle başladı. Tahliye sonrası benzer bir davadan daha Kutbettin Tosun ve arkadaşları hakkında yeni bir iddianame hazırlanınca, aynı mahkeme dosyaların birleştirilmesine karar vererek duruşmaların tek davada görülmesine başladı. Ancak iki dosyayı birleştirip bu suçtan da sanık hakkında tutuklama veren mahkeme, hem sanığı tutuklamayı unuttu, hem de tutukluluğa devam kararı aldı.
Sanığı tahliye ettiğini unutan mahkeme, M.B.’nin ve arkadaşlarının ilk duruşmada hazır bulunması için tahliye olduğu cezaevine yazı gönderdi. Duruşma günü geldiğinde ise cezaevi idaresi Kutbettin Tosun tahliye olduğu için sadece tutuklu arkadaşlarını mahkemeye gönderdi. Tebligattan habersiz olduğu için de Tosun duruşmaya katılmadı ama mahkeme heyeti sanık oradaymış gibi davayı görüp duruşmayı ileriki bir tarihe bıraktı. Sanığın da bir sonraki duruşmada hazır olması için yeniden cezaevine yazı gönderdi. Yine aynı yazıyla karşılaşan cezaevi idaresi ise aynı gerekçelerle tebligatı dikkate almayıp Tosun hariç diğer tutuklu sanıkların ikinci celsede salonda hazır bulunmasını sağladı.
Buna rağmen sanığın salonda olup olmadığına bakmayan heyet, yine topluca yoklama alıp sanığın salonda olduğunu da zapta geçip tutukluluğa devam kararı verdi. Ardından duruşmayı bir kez daha erteleyip sanığın duruşmada hazır olması için üçüncü kez cezaevine yazı gönderdi. Durumdan bu defa şüphelenen cezaevi yönetimi ise mahkemeyle iletişim kurunca mahkeme sanığın tutuklu olmadığını fark etti. Skandal da bu şekilde ayyuka çıktı. Mahkeme ‘sehven hata yaptık’ diyerek tutanak tuttu.
Hatanın farkına varıp tutanak tutarak durumu ortaya çıkaran ve bir nevi kendilerini ihbar eden 16. Ağır Ceza Mahkemesi, tutanakta şu ifadeleri kullandı:
“Sanık Kutbettin Tosun’un 2015/210 Sorgu sayılı tevkif müzekkeresi ile tutuklandığı, 19/06/2015 tarihli iddianame ile soruşturma dosyasının mahkememize davasının açıldığı, dosyanın derdest olduğu, duruşmasının 09/02/2016 tarihine ertelendiği, sanığın duruşma salonunda gösterildiği, Kutbettin Tosun hakkında tutukluluk halinin devamına karar verildiği anlaşılmıştır. Silivri 2 Nolu L Tipi Ceza İnfaz Kurumu görevlisinin 13/01/2016 mahkememiz kalemini arayarak şahsın tahliye edildiğini ancak mahkememizce 12/01/2016 tarihli celseye hazır edilmesinin istenildiği bildirilmekle dosyanın incelendiği, sanığın tevkiften tahliyesi ile sanığın serbest bırakıldığı ve tevkif müzekkeresi ise kurumlarına hiç ulaşmadığı, bununla birlikte sanığın mahkememiz 27/11/2015 ve 12/01/2016 tarihli celselerinde her ne kadar cezaevinden getirildiği belirtilmiş ise de sehven bu yazıldığı ve sanığın her iki celsede de hazır edilmediği anlaşılmakla iş bu tutanak birlikte imza altına alınmıştır.”
Konuyu değerlendiren Ceza Hukuku Uzmanı Cesim Parlak, ”Enteresan olan yargılama sürecinde görevli dört kişinin iki celse üst üste duruşmada bulunmayan sanığı duruşmada hazır olarak göstermeleri ve sanığın tutuklu olmamasına karşın tutukluluğun devamına karar verilmesi. Böyle bir durum ancak kastın varlığı ile açıklanabilir. Durumun sehven ortaya çıktığını düşünmek büyük iyimserlik olacaktır" dedi. Parlak, "Ceza Muhakemeleri Kanununun 192.maddelerinde duruşmanınsanık hazır olmaksızın yapılmayacağı ele alınmıştır. HSYK’nın, bu durumdan sorumlu olan hâkimler ve savcı hakkında gerek ceza hukuku anlamında gerekse disiplin soruşturması anlamında gerekli soruşturmayı başlatması gerekmektedir. Bu olay Türkiye’de yargının ne kadar kötü işlediğini, hâkimlerin yargılama sürecine karşı nasıl bir ilgisizlik içinde olduklarını ortaya koymak açısından önemlidir” diye konuştu.