Mahkemenin cemevi kararı: İbadet yerine devlet karar veremez

Mahkemenin cemevi kararı: İbadet yerine devlet karar veremez

Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesi, tüzüğünde cemevlerini ibadethane olarak niteleyen Çankaya Cemevi Yaptırma Derneği'ni kapatma davasının reddinin gerekçeli kararını açıkladı. Mahkeme gerekçeli kararda, Türkiye'nin AİHM'de mahkûm olmasına neden olan, İzmir'de bir kişinin nüfus cüzdanında "İslam" yerine "Alevi" yazılması için açtığı davanın reddedilmesini gösterdi. "Devletin neyin din, ibadet ve ibadethane sayılacağını belirlemesinin laiklik ilkesiyle çeliştiği"nin de vurgulandığı gerekçeli kararda, "Tekke ve Zaviyelerin Kaldırılmasına ilişkin Kanun'daki yasaklamaları, İslam dinini devletin dini olarak kabul eden 1924 Anayasası'nın hüküm ifade ettiği, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) usulüne uygun olarak uygulanmadığı yıllar itibarıyla değerlendirmek gereklidir" ifadesi yer aldı. 

Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin gerekçeli kararında, “Kişiler, topluluklar ve zümreler din ve vicdan özgürlüğüne sahiptirler. Toplumumuzda kabul görmüş farklı düşünceler, ibadetler ve bunlara ait yerler haricinde Aleviler ve Aleviliğin ibadet şekli ve yerleri de olağan karşılanmalıdır” denildi.

 

AİHS hatırlatıldı

 

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) de Türkiye'nin usulüne uygun yürürlüğe koyduğu anlaşmalardan biri olduğu anımsatılan kararda, sözleşmenin 9. maddesinde “Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, din veya inanç değiştirme suretiyle dinini veya inancını açıklama özgürlüğünü de içerir. Din veya inancını açıklama özgürlüğü ancak kamu güvenliğinin, kamu düzeninin, genel sağlığın veya ahlakın ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için demokratik bir toplumda zorunlu tedbirlerle ve yasa ile sınırlanabilir” denildiğine dikkat çekildi.

Kararda, şu değerlendirmeler yer aldı:

“Bu hükme yer verildiğine göre, Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına bağlı herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğünden tek başına veya topluca veya özel tarzda ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yapma hakkı bulunmaktadır. Bu hak ancak kamu güvenliği, genel sağlığın ve ahlakın ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için demokratik bir toplumda zorunlu tedbirlerle ve yasa ile sınırlandırılabilir. Tekke ve Zaviyelerin Kaldırılmasına ilişkin Kanun'daki yasaklamaları, İslam dinini devletin dini olarak kabul eden 1924 Anayasası'nın hüküm ifade ettiği, AİHS'nin usulüne uygun olarak uygulanmadığı yıllar itibarıyla değerlendirmek gereklidir.”

 

'Laik devlet karışmaz'

 

Anayasa'nın 2. maddesinde devletin laik olduğu, başlangıcında ise “Laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağının” belirtildiği bildirilen kararda, “din ve mezheplere eşit davranmanın, ancak kanunlarda herhangi bir dine, mezhebe atıfta bulunmamakla gerçekleştirilebileceği” vurgulandı.

Devletin neyin din, ibadet ve ibadethane sayılacağını belirlemesinin, laiklik ilkesiyle çeliştiği gibi usulüne uygun yürürlüğe girmiş sözleşmelerdeki inanç özgürlüğünün gereğinin yerine getirilmesini de engelleyeceği anlatılan kararda, “Alevi inancının gereklerinin yerine getirildiği yer olduğu belirtilen cemevlerinin kurulmasını, faaliyette bulunmasını, AİHS'nin 9/2. maddesinde belirtilen nedenlerle kısıtlayıcı sebeplerin varlığı somut delillerle ortaya konulmadığı sürece, demokratik bir toplumda engellenemez” denildi.

 

AİHM kararlarına atıf

 

Kararda, AİHM'nin din ve vicdan özgürlüğüne ilişkin iki kararına atıfta bulunuldu.

Girit'te yaşayan 4 Yehova Şahidi'nin ibadet yeri olarak kullandıkları odaların, “yerel idareden yazılı izin alınmadan ibadet yeri açılamayacağına” ilişkin yasa hükmüne aykırı davranıldığı gerekçesiyle kapatıldığı kaydedilen kararda, şikayet üzerine AİHM'nin, 1996'da “kısıtlamanın demokratik bir toplumda inanç ve ibadet özgürlüğüne aykırı olduğu” gerekçesiyle başvurucuları haklı bulduğu bildirildi.

İzmir'de bir kişinin, nüfus cüzdanında “İslam” yerine “Alevi” yazılması için açtığı davanın reddedilmesi nedeniyle Türkiye'nin AİHM'de mahkum olduğu belirtilen kararda, şöyle denildi:

“AİHM'nin bu yöndeki kararı da dikkate alındığında, Ankara Valiliği İl Dernekler Müdürlüğü'nün derneğin tüzüğünde yer alan 'Derneğin amacı Çankaya'da yaşayan Alevi inançlı yurttaşların inanç ve ibadetlerini yerine getirme merkezleri olan cemevlerini yapmak ve yaptırmaktır' ibaresinin kaldırılmasını talep etmesinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.

Anayasamızda tanımlanan bir ortak ve topluluklara mahsus din olgusu yoktur. Kişiler, topluluklar ve zümreler din ve vicdan özgürlüğüne sahiptirler. Toplumumuzda kabul görmüş farklı düşünceler, ibadetler ve bunlara ait yerler haricinde Aleviler ve Aleviliğin ibadet şekli ve yerleri de olağan karşılanmalıdır. Aleviler de ibadet edecekleri ibadet merkezlerinin neresi olduğu konusunda cemevleri olarak isimlendirilen yerleri tercih etmişler ve cemevleri uzun yıllardan beri Alevilerin ibadet yeri olarak bilinmiştir. Derneğin amaçları, tüzüğünde maddeler halinde belirtilmiş, amacında Anayasa'nın 5, 12, 13, 14. ve 24. maddelerine, AİHS'ne, Medeni Kanun ve Dernekler Kanunu gibi ilgili mevzuata, genel hukuka, ahlaka ve kamu düzenine aykırılık bulunmadığı görülmüş, bu nedenle davanın reddine ilişkin hüküm kurulmuştur.”

 

Davanın geçmişi

 

Ankara İl Dernekler Müdürlüğü'nün itirazı ile Cumhuriyet Başsavcılığı, tüzüğünde “cemevlerini ibadet yeri olarak” nitelendirdiği için Çankaya Cemevi Yaptırma Derneği hakkında kapatma davası açmıştı.

Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesi, davayı, “Cemevlerini ibadethane” olarak niteleyen hükmü Anayasa'nın 2. maddesine aykırılık taşımaması ve kanunlarla yasaklanmaması gerekçesiyle reddetmiş ve derneğin faaliyetlerine izin vermişti.

Karar savcılık tarafından temyiz edilince, dosyayı görüşen Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, mahkemenin kararını oy çokluğuyla bozmuştu. Yargıtay bozma gerekçesini, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın “633 sayılı Yasa ve düzenlemeler karşısında cami ve mescit dışında bir yerin ibadethane olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı” görüşüne dayandırmıştı.