Diyarbakır'da 2009 yılında kendisinden 16 yaş büyük A.K. ile evlendirilen M.A., eşinin şiddet uygulaması ve düğünde takılan altınların satılması üzerine şikayetçi oldu. Cinsel istismar suçu ihlalinin 'kaçınılmaz bir hata' sonucu gerçekleştiğini belirten mahkemede, tüm sanıklar beraat etti.
Doğan Haber Ajansı'ndan (DHA) Felat Bozarslan'ın haberine göre; Ergani ilçesinde yaşayan A.K.'nın, 2 Ağustos 2009 günü Adana’da ikamet eden M.A. ile imam nikahı yapıldı. 2 yıl içinde hamile kalan, çocuğunu düşüren ve eşiyle sorun yaşamaya başlayan M.A., 2011 yılında düğünde takılan altınlarının kaybolduğunu fark etti. İddiaya göre; altınlarını isteyen M.A. eşinden şiddet görünce şikayetçi olup, ailesinin yanına yerleşti.
Çocuk yaşta evlendirilen M.A.'nın şikayeti üzerine soruşturma başlatan savcılık damat A.K., babası O.K. (50), mağdurun annesi F.E. (31) ve babası A.E.’yi de (38) soruşturmaya dahil etti.
2014 yılında hazırlanan iddianamede; 4 şüpheli hakkında ’Çocuğun nitelikli cinsel istismarı’, ’Hakaret’, ’Basit Yaralama’ ve ’Tehdit’ suçlarından 15 yıldan az olmamak üzere ceza istendi.
İddianamenin kabulünün ardından damat A.K., babası O.K., mağdurun annesi F.E. ve babası A.E.’nin tutuksuz yargılaması Diyarbakır 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı. İfadesi alınan A.K. mağdur ile 2010 yılında gayrı resmi olarak evlendiklerini belirterek, "1 yıla yakın kendisi ile birlikte kaldım. Rızası ile birden çok kez ilişkiye girdim. Mağdur 20 yaşın üzerinde gösteriyordu. Evlendikten 3 ay sonra nüfustaki yaşını öğrendim. Ailelerimizin rızası vardı. Sonra biz mağdur ile anlaşamadık ve ayrıldık" dedi.
İfadesi alınan mağdur M.A. ise sanık ile 30 Eylül 2009 tarihinde Adana’da nişanlandığını belirterek, "Aynı gün kına töreni yapıldı. 1 gün sonra ise Diyarbakır’da düğünümüz oldu. 2 yıl gayri resmi şekilde evliliğimiz devam etti. 2010 yılında hamile kaldım. Çocuğumu evde düşürdüm. Yaşım küçük olduğu için eşim ceza alma korkusuyla beni hastaneye götürmedi. Bu süreçte sorunlar yaşadık. 2011 yılında ailem Adana’dan yanıma ziyarete gelecekti. Altınlarımı takmak istedim. Çekmeceyi açtığımda altınlarımın olmadığını gördüm. Eşime sorduğumda altınlarla babasına araba aldığını ve vermeyeceğini söyledi. Bu yüzden tartışma çıktı. Tokat atarak beni dövdü." dedi. Karakolu arayınca kafasına kül tablası fırlatıldığını söyleyen M.A., 2011 yılında altınları aldıktan sonra tamamen ayrıldığını söyledi. "Şu anda başka biriyle evliyim. Şikayetçi değilim. Ancak düğünde ailemin taktığı altınları istiyorum. Bu konuda şikayetçiyim" dedi.
Yargılama sürecinde mağdur için, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne sevk edilerek ruh sağlığına ilişkin rapor alındı. Raporda M.A.’nın maruz kaldığı cinsel istismar olayı nedeniyle ruh sağlığının bozulduğu belirtildi. Raporda, mağdurun ilk cinsel ilişkiye girdiği tarihte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını yeterince anlamadığı belirtildi. Travma sonrası belirtilerin aylar, hatta yıllar boyu sürebileceği kaydedilen raporda, istismarın kalıcı olabilecek olası etkileri nedeni ile mağdurun düzenli takip ve tedavi edilmesi gerektiği kaydedildi.
Son duruşmada esas hakkındaki görüşünü açıklayan savcı, sanık A.K.’nin mağdur M.A. ile evlilik yaparak, rızası dahilinde cinsel ilişkiye girdiğini belirtti. Olay tarihinde mağdurun yaşının 14 yıl 11 ay 27 gün olduğunu belirten savcı, M.A.’nın yaşı itibariyle hata oluştuğunu kaydetti. Bu nedenle sanıklara ceza verilmesine yer olmadığını vurgulayan savcı, diğer iddialar ile ilgili soyut ifadeler dışında kesin ve inandırıcı delil bulunmadığını kaydetti.
Kararını açıklayan mahkeme; sanıklar F.E., A.E., A.K. ve O.K.’ye ’Çocuğun nitelikli cinsel istismarı’ suçundan ceza verilmesine yer olmadığına hükmetti. M.A.’nın gayrı resmi eşi A.K. hakkında ’Hırsızlık’ suçundan beraat kararı veren mahkeme, ’Kasten yaralama’ ve ’Hakaret’ suçlarından açılan dosyaların da düşürülmesine hükmetti.
Gerekçeli kararını açıklayan mahkeme, Türk Ceza Kanunu’nun 30’uncu maddesinde yer alan, "Fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, cezalandırılmaz" hükmüne vurgu yaptı. Suç tarihi olan 2 Ağustos 2009 tarihinde halen 15 yaşını ikmal etmeyen mağdurenin gayrıresmi olarak evlendirildiğini kaydeden mahkeme, evliliğe sanıkların rızasının bulunduğunu belirtti. Kararda; mağdurun suç tarihindeki bedensel gelişimi ve görünümü göz önüne alındığından, sanıkların cinsel istismar suçunu oluşturan kanun maddesinin ihlali konusunda kaçınılmaz bir hataya düştükleri vicdani kanaatine varıldığı kaydedildi. Kararda, kaçınılmaz hataya düşen sanıklara ceza verilmesine yer olmadığına hükmedildiği belirtildi.