Ankara 6. İdare Mahkemesi, ‘oynak’, ‘taze’, ‘müsait’, ‘yollu’ gibi kelimelerin ifadelerinin kadını aşağıladığını belirterek Türk Dil Kurumu sözlüğünden çıkarılmasına karar verdi.
Cumhuriyet'ten Alican Uludağ'ın haberine göre, geçen hafta gözaltına alınan Halkevleri Eş Genel Başkanı Dilşat Aktaş'ın çtığı davada karar çıktı. Aktaş, TDK tarafından yayımlanan sözlüklerde ve kurumun internet sitesinde yer alan sözlükteki bazı kelimelerin tanımlarında cinsiyet ayrımcılığı yapıldığını belirterek, bunların sözlükten çıkarılması için 2015 yılında TDK'ye başvurdu. TDK, bu başvuruyu reddetti. Bunun üzerine Dilşat Aktaş, avukatları Sevinç Hocaoğulları, Sevgi Dutar ve Selin Takıpoğlu aracılığıyla idare mahkemesinde ret işleminin iptali davası açtı. Dava dilekçesinde, 'müsait', 'boyalı', 'yollu', 'taze', 'oynak', 'kötü yola düşmek', 'esnaf', 'kötüleşmek', 'serbest' kelimeleri gibi bazı kelimelere yönelik tanımlamaların kadına yönelik şiddeti ve cinsiyet ayrımcılığını arttırdığı ve önyargıları besleyici etkileri olduğu, bunun anayasanın 10/2 maddesinde ve Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere aykırı olduğu vurgulandı.
Davayı görüşen Ankara 6. İdare Mahkemesi, kadına yönelik ayrımcı kelimelerin kaldırılması talebini reddeden TDK'nin işleminin iptaline karar verdi. Kararın gerekçesinde, TDK'nin Türkçenin doğru ve güzel kullanılması görevi olduğuna dikkat çekilerek, şöyle denildi:
"Türkçenin söz ve anlam yapısını korumak ve geliştirmek konusunda davalı idarenin asli görevi üstlendiği, bu görevi kapsamında; Türkçenin, özellikleri ve kuralları bozulmadan doğru, güzel ve anlaşılır şekilde kullanılmasını sağlamak, dilin düzeysiz, kaba ve argo kullanımına yer vermemesi ve de ‘toplumsal cinsiyetçilik' bağlamında kadını zorunlu rollere iten, onu aşağılayan ve ikincil gösteren ifadeleri içeren her türlü kelime yapısını kullanmaması gerektiği açıktır. Diğer bir ifadeyle, toplumsal cinsiyetçilik içeren tüm kelime yapılarına çalışmalarında yer vermemesi, davalı idarenin uluslararası ve ulusal normlardan kaynaklanan görevidir."
TDK'nin yeterli açıklama yapmadan cinsiyet ayrımcılığına dayanan argo kelimelerin sözlükten çıkarılmasını reddettiği, bu kelimelerin sözlükte ve internet sayfasında yayımlanmasının maksadının ne olduğunun anlaşılamadığı belirtilen kararda, TDK'nin internet sayfasında Genel Türkçe Sözlük bölümünde argo kelimesinin karşılığının, 'Her yerde ve her zaman kullanılmayan veya kullanılmaması gereken çoklukla eğitimsiz kişilerin söylediği söz veya deyim. 2. Serserilerin, külhanbeylerinin kullandığı söz veya deyim' açıklamasına yer verildiğini anımsattı.
TDK'nin bu tanımında argonun kullanılmaması gereken söz ve deyim olduğunun ortaya konulduğu ifade edilen gerekçeli kararda, şu sonuca varıldı:
"Argonun her yerde kullanılmayan yöresel olarak değişiklik gösteren, toplumda geçerli genel dilden ayrı, ama ondan türemiş olan, yalnızca belli çevrelerce kullanılan, toplumun her kesimince anlaşılmayan, kendine özgü bir sözcük, deyim ve deyişlerden oluştuğu dikkate alındığında dava konusu kelimelerin argo anlamlarının, Türkçenin ticari hayatta, kitle iletişim araçlarında, eğitim ve öğretim kurumlarında ve sosyal hayatın diğer alanlarında doğru ve güzel kullanılması hususunda öncü görevi üstlenen Türk Dil Kurumu'nun sözlüğünde ve internet sayfasında yer almasının hukuka uygun olmadığı sonucuna varılmıştır."
Kadına yönelik ayrımcı kelimelerin TDK'nin sözlüğünden çıkarılması kararına, mahkemenin kadın üyesi Güler Kodal'ın muhalefet ederek karşı oy kullanması dikkat çekti. İptal kararına, mahkemenin diğer erkek iki üyesi imza attı.