Maliki: Türkiye'nin Kuzey Irak'a doğrudan teması yanlış

Maliki: Türkiye'nin Kuzey Irak'a doğrudan teması yanlış

Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Haşimi'nin Türkiye'ye sığınması ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Kerkük ziyareti ile yaşanan gerginliğin ardından Irak Başbakanı Nuri El Maliki bir takım açıklamalarda bulundu.

Ahaber'e konuşan Maliki, Türkiye’nin Kuzey Irak ile doğrudan temas kurmasının "yanlış" olduğunu savundu. Davutoğlu'nun Kerkük ziyaretini sorgulama haklarının olduğunu öne süren Maliki, Kuzey Irak'ın müstakil bir devlet olmadığını belirtti.

 

'Türk hükümeti iyimser hava sağlamıştı'

 

Türkiye’de yeni hükümet başa geldiğinde ilişkiler daha iyi noktaya geldi; Ziyaretler, ikili anlaşmalar, ekonomik işbirliği, iki ülkenin güvenliğini ilgilendiren konularda güvenlik işbirliği, ayrıca ekonomik düzlemde şirketler arasındaki ticaret hacmi arttı. Özellikle yeni hükümetin iş başına geldiği dönemde son derece iyimser bir hava hakimdi.

Geçmiş hükümetler döneminde ulusal düzeyde bir takım sıkıntılar meydana gelmişti. Tabii bu geçmiş hükümetlerin hatalarının sorumluluğunu şu an ki hükümet üstlenecek değildi, biz de bu hataların sorumluluğunu onlara yüklemedik. Ne Irak’ta ne de Türkiye’de geçmiş hükümetin çizgisinde olan insanlar iktidarda olmadıklarından yeni yönetim ile aramızda iyi ilişkiler başladı. Genel olarak bu güzel tablonun daha da iyi noktalara gelerek ilelebet devam etmesini arzuladık. Ama maalesef üzüntüyle belirtmek isterim ki ilişkilerimizde problemler meydana geldi ve bu sorunlar halen devam etmekte.

 

'İlişkiler uluslararası normalara göre olmalı'

 

Türkiye ile Irak arası komşuluk ilişkileri çerçevesinde iyi ilişkiler olması gerekir. Uluslararası kurallar çerçevesinde ve iki hükümet arasında olması gerektiği gibi ilişkilerin olması gerekir. Türkiye’nin homojen olmayan etnik yapısı gibi ırak’ın da etnik yapısı homojen değildir. İki ülkeyi oluşturan farklı etnik unsurlar söz konusu. Ne Türkiye tamamen Türklerden ne de Irak tamamen Araplardan oluşuyor. Irak’ta Hıristiyanlar var, Araplar var, Türkmenler Kürtler var. Aynı şekilde de Türkiye’de Aleviler, Sünniler, Türkler, Kürtler var fakat son tahlilde tek bir ülke söz konusu ve adı Türkiye.

Ziyaretim sırasında Başbakan Erdoğan’la da görüştüm ve aynı sözleri ona da aktardım. Türkiye’nin bir etnik unsurun lehine ve diğerinin aleyhine hareket etmekte olduğu yönünde bir hissiyat oluşturmaya başladığını söylemek isterim.

 

'Sünni, Şii sorunu sona ermeli'

 

Etnik unsurlar arasında çatışma meselesinin çok riskli ve tehlikeli bir şey olduğunu ve bununla oynanmaması gerektiğini düşünüyorum. Biz o yüzden etnik unsurlar arasındaki anlaşmazlıklara karışmaktan kaçınıyoruz. Bir keresinde de ekselansları Ürdün Kralı Abdullah ile görüşmemde bana Irak’taki durumun daha da düzelmesi için ne yapmamı istersin diye bana sordu. Ben de ona hiçbir şey istemiyorum dedim. Ben Sünnilerle Şiiler arasındaki bütün anlaşmazlıkların bir kenara bırakılması için uğraşıyorum. Ona dedim ki Sizden istediğim tek bir şey var, havaalanına bir ıraklı geldiğinde sen Sünni misin Şii misin diye soruyorlar. Ona Sünniliğini veya Şiiliğini hatırlatıyorlar. Bunun yapılmamasını istedim. Ve gerçekten Ürdün Kralı Abdullah bu konulara önem veren birisiydi ve derhal iç güvenliğe ve istihbarat yetkililerine talimatlar göndererek Ürdün’e gelen Iraklılara böyle bir soru sorulmaması emrini verdi.

 

'Kuzey Irak ile doğrudan temas yanlış'

 

Kuzey Irak yönetimiyle petrol alışverişi yapılıyor, petrol boru hatları açılıyor, sınır açılıyor, giriş çıkış serbest hale getiriliyor. Anlaşmalar yapılıyor. Özerk yönetim bizim özerk yönetimimiz. Kuzey Irak bölgesel yönetiminin refahının ve ekonomisinin gelişmesinden herhangi bir sıkıntımız yok ancak bütün bu ilişkilerin merkezi yönetim üzerinden gelişmesi gerekiyor.

Bu bütün ülkeler için geçerli. Tıpkı Türkiye’nin Suudi Arabistan’ın ve İran’ın bizim merkezi yönetimlerini bypass ederek doğrudan bir etnik unsurla ilişkiye geçmemizi kabul etmeyecekleri gibi.

 

'PKK gibi bizim de sorunlarımız var'

 

Bununla ilgili Irak’tan bir örnek vermek istiyorum; Irak’ta her şey dört dörtlük olmayabilir ancak bazı şeylerin ırakta yolunda gitmesi için çalışıyoruz. Irakta anayasaya ve kanuna karşı çıkan insanlar ve gruplar var. Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi. Mesela Türkiye’de PKK silahlı mücadele veriyor ve devlete başkaldırıyor. Bizim de iç sorunlarımız var. Biz de bu iç sorunları kanunlar ve anayasa çerçevesinde oluşturduğu mekanizmalara aracılığıyla halletmeye çalışıyoruz. Irakta bir güvenlik sorunu yaşadık.

Buradaki ofiste Erdoğan ile yaptığımız bir buluşma sırasında ben de ‘sizin Kürt sorunu hakkında uzun ve derin bir tecrübeniz var. Şiddetle bu sorunun çözülebileceğine inanmıyorum’  dedim.  ‘Siyasi bir çözüme yönelmeniz gerekir yoksa bu sorun bitmez’ dedim. O da bana bu yönde atılan adımların olduğunu söyledi. Taraflar arasında karşılıklı tavsiyeleşmeler nasihatler olabilir.

 

'Türkiye ile ilişkileri düzelmek istiyoruz'

 

Biz ilişkilerin böyle kötü noktalara gelmesini arzulamıyoruz. Türkiye ile ilişkilerin düzelmesini umuyoruz. Yeni ırak, Saddam döneminin Irak’ına benzemez. Biz bütün herkesle iyi ilişkiler kurmak istiyoruz. Biz hiçbir eksenin veya paktın parçası değiliz.

Hiçbir fark gözetmen tüm taraflarla iyi ilişkiler kurmak isteriz. Biz bütün ülkelerle olan ticari ilişkilerimizi geliştirmek istiyoruz, Türkiye ile, Suudi Arabistan ile Suriye ile olan karşılıklı ticaret hacmi artmaya devam edecek.

 

'Saddam gibi başka ülkelere karışmayız'

 

Biz hiçbir eksene bağlı kalmak istemiyoruz, Saddam Hüseyin dönemindeki gibi başka ülkelerin içişlerine karışma gibi bir niyetimiz de yok. Herkesle iyi ilişkiler kurmak istiyoruz ve ülkemizin yeniden inşa etmek istiyoruz. Sınırlarımıza, kanunlarımıza, ilişkilerimize saygı duyan her ülke, hangi eksenin parçası olduğu hangi pakta üye olduğu göz önüne alınmaksızın bize en yakın ülkedir.

 

'Ahmet kardeşimin ziyareti gündemde yoktu'

 

Kerkük’e baktığımızda burası özel durumu olan bir bölgedir, siyasi sorunların olduğu bir bölgedir. Biliyorsunuz ki, Türkler Kerkük’ü konuşuyor, Kürtler Kerkük’ü konuşuyor, Türkmenler Kerkük’ü konuşuyor, Araplar Kerkük’ü konuşuyor. Herkes Kerkük’ü konuşuyor. Kerkük sorunu kesinlikle bölgesel ya da dahili bir gücün müdahalesiyle çözülmez. Ancak ve ancak birlikte yaşama ve istikrar mekanizmaları üzerinde bütün ıraklıların yapacağı bir anlaşmayla çözülür. Biz Ahmet Davutoğlu’nun ziyaretiyle ilgili bir araştırma komisyonu kurduk. Dediğine göre Davutoğlu vize almış. Herkes vize alabilir. İkincisi, Ahmet kardeşimin Kerkük’ü ziyaret etmesi gündemde olan bir şey değildi.

 

'Irak'ın egemenliğine saygı duyulmalı'

 

Kerkük Irak içerisinde hassas bir bölge ve biz onu her kesin müdahalesine açmak istediğimiz bir konu değil. Fakat Kerkük ziyaretiyle şok olduk. Ben şahsen bu konudan haberdar değildim. Davutoğlu’nun ziyaretinden Kerkük valisinin bana yolladığı bir mesajla haberdar oldum. Ne vali ne Irak Dışişleri Bakanı ne de ben bu ziyaretten haberdar edildik.

 

'Kerkük ziyaretini sorgulamak hakkımız'

 

Sadece Davutoğlu’nun ziyaretiyle ilgili değil. Aynı zamanda kuzey ırak bölgesel yönetimiyle ilgili olarak da Türkiye’nin buraya merkezi yönetimin haberi olmadan neden bu kadar kolaylıklar sağladığını sorgulamak hakkımız. Bu yüzden biz konuyla ilgili A’dan Z’ye bir soruşturma başlattık ve Türkiye’nin böylesine hassas bir konuyla ilgili olarak böylesine açık olmayan bir tavır sergilediğini araştırmak için komisyonu kurduk. Sorunu oluşturan bu ziyaret değildi. Bu ziyaret daha önce iki ülke arasında meydana gelen sorunlara yeni bir sorun daha ekledi.

 

'Türkiye bölgede çok güçlü bir ülke'

 

  Türkiye bölgede kesinlikle sıradan bir ülke değil tarihi olan köklü geçmişi olan bir ülke. Askeri siyasi ve ekonomik gücü olan bir ülke Türkiye. Türkiye önceleri kendi kendini izole etmiş bir ülkeydi. Bütün çabaları Avrupa birliğine giriş noktasında yoğunlaştırmaktaydı. Nitekim Fransız yetkililer de AB’nin bir Hıristiyan kulübü olduğunu ve Müslüman Türkiye’nin buraya giremeyeceğini söyledi. Ancak Türkiye geçmiş hükümetler döneminden bu yana AB’ye giriş konusunda ısrarlı davrandı ve kapılarını Avrupa birliğine sonuna kadar açtı.

 

'Türkiye'nin Arap yönetiminden memnun olduk'

 

Türkiye’nin bu yeni Arap yöneliminden memnuniyet duyduk ve ne güzel yaptınız dedik. Çünkü biz de Müslüman’dık ve Müslüman ülkeler arasında bir entegrasyon mümkün olabilirdi. Türkiye’nin İran’la ve Irak’la bir takım bölgesel sorunları vardı ancak Türkiye’de iş başına gelen yeni yönetim bölgedeki bütün ülkelerle sıfır sorun politikası güdeceğini ilan etti. Bu aramızda güvenliğin yeniden tesis edileceği, yeniden birlik sağlanacağı anlamına geliyordu. Bu da Türkiye’ye Ortadoğu coğrafyasında ve İslam dünyasında önemli bir rol kazandırabilirdi.

 

'Sıfır sorun politikası çok olumluydu'

 

Gerçekten de İran Türkiye’nin bu adımını selamladı, Suriye ise daha da ileri giderek Erdoğan ailesiyle şahsi dostluklar kurdu ve aile dostu oldular. Sıfır sorun politikalarıyla çok önemli mesafeler kat etti Türkiye. Ancak bir kez daha eski duruma geri döndük ve Türkiye’nin iş başına geldiği ilk dönemlerdeki politikalarının şu anki politikalardan tamamen farklı olduğunu gördük. Sadece Türkiye için söylemiyorum. Etnik ve mezhebi farlılıkları kışkırtan ve bunun üzerine politikalar üreten her ülke bilmelidir ki bu politikalar fazlasıyla kendine geri dönecektir.

Ben bunu yaptığım ziyaretlerin birinde Suriyelilere de Iraktaki şiddeti desteklememeleri, El Kaide’ye ya da başka terörist gruplara yardım etmemeleri gerektiğini söyledim. Bugün ırakta olanların yarın Suriye’de tekrarlanabileceğine dair uyarıda bulundum.

Peki bu ateş sadece Suriye içerisinde mi kalacak? Hayır. Tam tersine genişleyecek. İlişkilerin daha da kötüye gitmemesi için bu gözden geçirme işleminin ikili ilişkiler temelinde ve karşılıklı çıkar çerçevesinde olması gerekiyor.

 

'Türkiye K. Irak'tan doğrudan petrol alıyor'

 

Ben Türkiye’nin Irak’la olan ilişkilerini iki devlet arasındaki ilişkiler olarak görmesi gerektiğini söyledim. Federal yönetim demek ülke içerisindeki eyaletlerin biriyle doğrudan ilişkiye girilebilir anlamına gelmez. Bu bölgeden gelen petrolün doğrudan kendi toprağına girmesine izin vermesi, bölgesel yönetimle kendisi arasında bir petrol boru hattı kurulmasına izin vermesi, sadece bizi rahatsız etmedi, aynı zamanda kaygıya da sevk etti.

 

'Kuzey Irak müstakil devlet değildir'

 

Bölgesel yönetimle Türkiye arasında imzalanan anlaşmalar nedir, Irak tarafında ne oluyor Türk tarafında ne oluyor, bu olan bitenin Suriye’ye olan etkisi nedir, bunlar doğal olarak bizi endişelendiriyor. Bunlar bütün teamüllere aykırı ve bizim için endişe kaynağı. Türkiye Irak’la olan ekonomik ilişkilerini geliştirebilir, Kürt bölgesi ile ilişkiler kurabilir ancak merkezi yönetimin onayı olması şartıyla.

 

'Türkiye Haşimi'ye kucak açtı'

 

Türkiye Interpol tarafından aranan bir şahsa kucak açıyor. Bu sadece Irak’ın bir meselesi değil. Irak, Interpol’e durumu bildirdiğinde onlar da kırmızı bültenle Haşimi’yi aramaya başladılar.  Türkiye sadece ona ikamet sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda siyasi faaliyet yapma ve açıklamalarda bulunma imkanı da tanıyor. 

 

'Türkiye ile ilişkilerimizi kesmek istemiyoruz'

 

Bizim Türkiye ile olan bütün ilişkilerimizi kesmek gibi bir niyetimiz yok. Bizim irademiz ve niyetimiz bu. Sadece Türkiye ile ilgili değil, hiçbir ülkeyle problem yaşamak istemiyoruz. Sorunlarımızı çözmek, ortak çıkarlar doğrultusunda ilişkileri geliştirmek, Türk ve ırak halkının çıkarları için her şeye hazır olduğumuzu belirtmek istiyoruz. Ancak bu, ortak bir iradeye gereksinim duyar. Açık ve net bir şekilde şunu ifade etmek istiyorum. Bizim niyetimiz ve irademiz tamamen iyi komşuluk çerçevesinde ilişkiler geliştirmektir ve ortak çıkarlara hizmet edecek ilişkiler kurmaktır.

Yani ilişkilerin gözden geçirilmesi konusu sadece Davutoğlu’nun ziyareti ile sınırlı bir şey değil, bütün sürece ilişkin bir şeydir. Bizim ilişkilerin gözden geçirilmesinden kastımız ilişkilerin koparılması yönünde değil, eğer mümkünse ilişkilerin daha da iyileştirilmesi yönündedir.

Biz kaidesine ve kuralına uygun diplomatik bir ilişki istiyoruz. Biz bütün dünya genelindeki elçiliklerimize protokol kurallarına ve diplomatik teamüllere uygun hareket edilmesi için talimatnameler gönderdik.

Bir büyükelçi istediği gibi bir eyalete ziyaret düzenleyemez, istediği kişilerle görüşmeler yapamaz. Bunlar bulundukları ülkede sorunlara yol açabilir.

Biz sorun istemiyoruz çünkü biz Irak’ın geçmişte yaşadığı savaşların yarattığı tahribattan problemlerden kurtulmak istiyoruz.

 

'Sınırlarımı federaldir bölgesel değil'

 

Sınırlar federal sınırlardır, bölgesel sınırlar değildir. Bu bölgesel yönetimlerin geçiş noktaları açamayacağı anlamına gelmiyor. Açabilirler ancak merkezi yönetimin onayıyla. Irak’ın itirazı bu yöndeydi. Yani Irak’taki merkezi yönetimin haberi olmadan sınırdaki geçiş noktaların açılmasına yönelikti. Eğer böyle bir isteği varsa Türkiye’nin, gelsin konuşalım böyle geçiş noktaları oluşturalım. Sınırlar, geçiş kapıları, gümrükler, havaalanları, bunların hepsi federaldir ve merkezi yönetime tabiidir.

 

'Suriye'nin iç dengeleri çok hassas'

 

Suriye dosyası son derece karmaşık, riskli bir dosyadır. Ben birçok açıklamamda Suriye meselesine diğer Arap baharını yaşayan ülkelere baktıkları gibi bakmamaları gerektiğini söyledim.  Suriye’nin  iç dengeleri hassastır, çok hassas bir bölgesel kuşak üzerinde yer almaktadır. Suriye meselesini mezhebi ve etnik unsurların etkisinden uzak bir şekilde ele alın dedim. Bize Suriye’deki rejimin birkaç ay içerisinde devrileceğini söylediler. Biz de onlara rejimin en az iki sene kadar dayanacağını, kolay kolay çökmeyeceğini söyledik. Aradan bir buçuk sene geçmesine rağmen Suriye konusunda bir ilerleme yok.

'Muhalefetini silahlandırması şiddeti arttırıyor'

 

Ülke giderek uçuruma yuvarlanıyor, her gün yüzlerce insan hayatını kaybediyor. İç savaş giderek derinleşiyor, muhalefet daha fazla silaha sarılmış durumda, bu da Suriye rejimine askeri gücünü daha şiddetli bir şekilde kullanmasına yol açıyor. Çatışmalar şiddetleniyor, bu bizim hiç de arzu ettiğimiz bir durum değil.

 

'Suriye'de mezhepsel ayrışma olabilir'

 

Bizim istediğimiz halkın taleplerinin yerine getirilmesi. Bazıları Suriye rejiminin halkın taleplerini ve beklentilerini  karşılamaya yanaşmadığını söyleyebilir. Fakat ne olursa olsun varmış olduğumuz nokta, bir tarafta silahlı muhalefetin olduğu bunun karşısında ise yine dışarıdan destekli Suriye ordusu bulunmaktadır. Ülke mezhep savaşına sürüklenmektedir. Savaş giderek genişlemekte ve daha fazla genişleme potansiyelini içinde barındırmaktadır. Bu da ülke içinde mezhep temelli bir ayrışmaya yol açabilir.

 

'Esad rejimi şiddetle devrilemez'

 

Suriye’deki rejimin şiddet yoluyla devrilmesi son derece zordur. Ve iç savaşın bu şekilde devam etmesi de zordur. Fakat en büyük sorun bu yangının sadece bu ülkeyle sınırlı kalmayacağıdır. Biz komşu ülkeler olarak bu durumda ilk önce etkilenecek olan biziz.

 

'Suriye'de mevcut yönetimi desteklemiyoruz'

 

Bizim tutumumuz net. Tarafsız bir konumdayız, Suriye halkının demokrasi, özgürlükler, yönetime katılım gibi taleplerin in karşılanmasının gerekliliğine inanıyoruz. Mevcut durumun aynen devam etmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü Irakta demokrasi var, özgürlükler var, serbest seçimler var. Ne zaman eski yönetim Kürtlerin yönetime katılmasına izin vermiş, buna ilk defa izin veren biziz. Biz dolayısıyla ıraktaki demokrasinin bir benzerinin Suriye’de olmasını istiyoruz.

Bazı büyük devletlerin zamanında bölgedeki bir takım yönetimleri şiddet yoluyla ve güç kullanarak devirmeye dair inançlarındaki gerilemeyi görmek beni mutlu ediyor. ABD dışişleri bakanı Sayın Clinton’la yaptığım görüşmede onun Suriye konusunda çok endişeli olduğunu gördüm ve ona bunun başkasının adına yapılan bir savaş olduğunu söyledim.

 

'Suriye'de hiç bir zaman taraf olmadık'

 

Evet Suriye’de gerçekten de başkaları adına savaş yürütülüyor. Bunların Irak’a etkileri olacak geçmişte olduğu gibi. Bu yüzden başından beri kurmaylarımızla yaptığımız toplantılarda, Suriye konusunda taraflardan hiçbirinin yanında yer almama kararı aldık.

Bu yüzden sınıra gittik, sınırda sıkı güvenlik önlemleri aldık ki ne Suriye’den bu tarafa ne bu taraftan Suriye’ye hiçbir unsur geçmesin.  Ayrıca Suriye’deki terör olaylarının ülkemize olan etkilerini engellemek istedik. Bizim Suriye ile olan sınırımız çok geniş olup 600 kilometredir.  Suriye’deki olayların başlamasından sonra, sınırımızdan bu tarafa El Kaide unsurları ve çeşitli unsurlar sızmaya başladı ki Suriye’deki silahlı grupları destekleyen ülkelerin dikkat etmediği bir noktadır bu. Suriye’de himaye gören el kaide canlandı, yeniden hayat buldu ve güçlendi. Yeniden eski örgütsel gücüne kavuştu ve etkili terör eylemleri düzenlemeye başladı ve Irak’a ve Lübnan’a girmeye başladı.

Bizim Suriye sınırına Güvenlik güçlerimizi ve polisimizi konuşlandırmaktan amacımız buydu. Ancak insani açıdan gerek sağlık nedenlerinden dolayı gerek can güvenliği kalmadığı için insanlar sınırlarımıza akın edince biz de sınırlarımızı açmak zorunda kaldık.

 

'Tüm Suriyeli mültecilere kucak açtık'

 

Suriyeli mültecileri uluslararası mültecilerle ilgili anlaşmalar ve kurallar çerçevesinde karşıladık. Onları konuk ettik. Onlar için kamplar inşa ettik ve şu an bu kamplarda gerek uluslararası Kızılhaç teşkilatı gerekse BM etkin olarak sığınmacılara hizmet veriyor. Bu kamplarda her türlü imkan mevcut. Biz sığınmacıların ne rejimle birlikte ne de rejime karşı silah kullanmasına müsaade etmiyoruz. İstedikleri gibi Suriye’ye giriş çıkışlarına izin vermeyeceğiz çünkü biz el kaide unsurlarının sızmasından korkuyoruz. Şu an el kaide içerisinde yabancı savaşçılar vardır ve Irak’a girmeye çalışıyorlar. Biz daha geçtiğimiz gün el kaide unsurlarına darbe vuran operasyonlar gerçekleştirdik.

Suriye’deki herhangi bir unsurun sınırdan pasaportsuz geçişine ve sızmasına elimizden geldiğince engel olmaya çalışıyoruz. Bizim irademiz kesinlikle ırak’ın bu konuda tarafsız kalmasıdır. Hatta Irak hava sahasından Suriye’ye giden veya Suriye’den gelen uçaklarda – bu uçaklar hangi ülkeye ait olursa olsun - silah bulunmaması şartını arıyoruz.

 

'Suriye muhalefetine destek veremeyiz'

 

Suriye halkının taleplerine karşı çıkmak istemiyoruz ve başka ülkeler adına Suriye’de savaş veren bir takım unsurların bulunduğu Suriye muhalefetine de gözü kapalı destek vermek istemiyoruz.  Aynı zamanda halkıyla ve muhalefetiyle sorunu olan bir rejimin yanında da olmak istemiyoruz.

Suriye’den sınırımıza muhalif güçlere ait unsurların sızdığına ilişkin bir bilgim yok. Tersiyle de bir bilgim yok. Belki şahıslar düzeyinde ve istisnai bir şekilde olur. Bu yüzden hükümet olarak sınırda görevli olan devlet güçlerine kesinlikle sınırdan kanunsuz geçişlere izin vermemeleri yönünde talimat verdik.

Bunun tek istisnası insani durumlar konusunda. Biz gelen mültecilere muhalefetten misiniz veya rejimi mi destekliyorsunuz diye bir soru sormadık. Geliyorlar, doğrudan kamplara yerleştiriliyorlar ve gerekli insani yardımı alıyorlar. Bunu net bir şekilde söyleyebilirim çünkü Irak bu konuda çok sıkıntı çekti.

 

'Benzer süreçleri biz de yaşadık'

 

Bizimle temas kuran bütün ülkelere şunu söylerim: bizi iyi dinleyin, bizim Suriye’deki olaylara ilişkin tecrübelerimiz var. Sonra bizim Suriye’de yaşananlara benzer olaylar bizde de yaşandı ve aynı olayları tecrübe ettik. Bizim hem Suriye halkına ve Suriye hükümetine etki etme imkanımız var. Yaşadığımız tecrübelerden yararlanın. Biz çatışmanın tarafı değiliz. Benzeri süreçleri biz de yaşadık. Bu nedenle siyasetimiz belirli ilkelere dayanıyor.

 

'Ekonomik yaptırımlar çözüm olamaz'

 

Her şeyden önce ekonomik kuşatmaya karşıyız, hangi ülke olursa olsun hatta Küba’ya bile. Çünkü ırak ekonomik kuşatma deneyimini yaşadı. 13 yıllık ekonomik yaptırımlar sürecinde ülke tahrip oldu, insanlar ahlaki olarak da bir çöküş yaşadı. Müthiş bir felaket geçirdi ama Saddam’dan kurtulamadı.

 

'Yaptırımlarla bir rejim devrilmez'

 

Yaptırımla bir rejim devrilmez. Ancak halkı aç kalır. İkincisi biz taraf değiliz hiçbir zaman. Biz bütün tarafları silahlı mücadeleye destek vermekten ve ülkenin iç işlerine müdahale etmekten vazgeçmeye çağırıyoruz. Çünkü müdahale işleri iyice içinden çıkılmaz hale gelir.

Arap Birliği’nin, tarafları diyaloga davet ettiği çağrıyı benimsemeye çağırıyoruz.  Bunu kâğıda dökerek Arap liderlere sunduk. Geldiğinde Kofi Annan’a da sunduk. Bizim önerimiz iki temel eksende gelişiyor. Birincisi, taraflar arasında meydana gelen çatışmaların durdurulması. Öncelikli olarak dış müdahalenin ve silahlandırmanın durdurulması gerekir. Ardından bir ateşkes ilan edilip taraflar silah bırakır. Sonra başbakanın birlikte anlaşarak tayin edildiği bir hükümet kurulur.

Parti kurulmasına izin verilir, var olan bütün taraflar arasında siyasi diyalog kurulur.  Ardından seçimler gerçekleşir ve seçimlerde halkın istediği isimler iş başına gelir. Böylelikle Suriye halkının istediği noktaya varılmış olunur. Yani burada bizim amacımız birincisi akan kanın durdurulması, ikincisi de siyasi reformların gerçekleştirilmesidir.

İnsanların reforme edilmesini istediği durumda iyileşme yaşanmadıkça çatışmaların durdurulması mümkün değildir. Ortak bir hükümet kurulmalıdır ki bu hükümet tarafların hiçbirisinin hedefi haline gelmesin.

 

"İslami hassasiyetleri olan halklarız'

 

Halk ağladığı zaman bizim ona sen ağlamayı hak ettin deme, çünkü iyi bir tercihte bulunmadın deme hakkına sahip değiliz. Bizim halklarımız (bölge halklarını kastediyor) birbiri arasında sevgi olan, İslami hassasiyetleri olan halklardır. İyi komşuluk ilişkilerine sahip olan halklardır. Irak halkının durumunun iyi olduğu zamanlar Türkiye’deki oteller Iraklı turistlerle dolup taşıyordu. Iraklılar Türkiye’ye akın akın gidiyordu. Geçmişte iki tarafın milliyetçileri, suni bir kriz yaratmışlardır ancak şu anda öyle bir sorun yok.

 

"Milliyetçi devletler demode olmuştur'

 

Şu anda milliyetçi devletler demode oldu. Eskiden Araplara ait tek bir devletten bahsediliyordu, artık bahsedilmiyor. Tüm Türklerin tek bir devlete sahip olması gerektiğinden bahsediliyordu, artık bahsedilmiyor. Biz şimdi ulus devletler içerisindeyiz ve vatandaşlık statüsünü ön plana alıyoruz. Bu tür ulus devletler kendi etnik unsurları arasında dengeli ilişkiler kuran başka ulus devletlerle iyi ilişki kurabilir.

 

'Türkiye'ye elimizi uzatıyoruz'

 

O yüzden bizim halklarımızın arzu ve isteklerine duyarlı olmamız gerekir. Taleplerini karşılamamız gerekir. İnsanlar savaşlardan ve sorunlardan bıktı. Yaşamak istiyorlar. Ortak yaşam sayesinde çıkarlarımızı gerçekleştirebiliriz. Türkiye Irak’tan Irak Türkiye’den yaralanabilir. Siyasilerin şunu anlaması gerekir. Artık dünya coğrafya temeli üzerinde değişmiyor.

Bu yüzden karşılıklı saygı ve ortak çıkarlar esasında ilişkiler kurmak gerekir. Bu unsurlar iki halk arasında mevcut. Tarihsel ilişkilerimize uygun bir çerçeve çizelim, hatta siyasiler bile bu çerçevenin dışına çıkmasınlar. Halkın iradesi belirleyici olsun, ne Maliki Türkiye’yle olan ilişkilerine halel getirecek bir davranışta bulunabilsin, ne de Türk yetkililer Irak’la olan ilişkilerini bozsun. Türkiye’yle sorunlarımızın çözülmesi ve ilişkilerimizin düzelmesi için elimizi uzatıyoruz. Oturalım konuşalım diyalog kuralım. İnanıyorum ki aramızda çok ortak nokta bulacağız.