Maliye Bakanı Naci Ağbal, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's'in Türkiye'nin kredi notunu düşürmesiyle ilgili olarak "Kırılganlık oluşturan konuların olduğu doğru, önlem alınacaktı" dedi. "Bize düşen, bu konuda ülkenin uzun vadeli büyüme trendini daha da kuvvetlendirecek; başta demokrasi ve hukuk devleti olmak üzere, bütün yapısal reformları sürdürmek lazım" ifadesini kullanan Ağbal, "Piyasalar reform bekliyor. Biz bu vizyona sahibiz. Mesela Avrupa’daki banka bilançolarında hâlâ kırılganlıklar var, üzerine gidilmiyor. Ama Türkiye’de yapısal reformlara dair irade var. Moody’s, bu gayreti takdir etmeyi seçebilirdi" diye konuştu.
Cumhuriyet yazarı Çiğdem Toker'in Naci Ağbal'ın açıklamalarına yer verdiği yazısı şöyle:
Maliye Bakanı Ağbal Moody’s’in not indirimini yorumladı: Kırılganlık oluşturan konuların olduğu doğru. Ancak Orta Vadeli Programı beklememek haksızlık.
Maliye Bakanı Naci Ağbal aradı. “Moody’s’in Söylemedikleri” başlıklı dünkü yazımda, Ağbal’ın Kocaeli Sanayi Odası’nda yaptığı sunumda, ülkenin en yakıcı meselesi olan demokrasi ve adaletin, “Gündemdeki Reform” başlığıyla son sayfaya atılmasını eleştirmiştim.
Konu konuyu açtı. Ekonomi muhabirliği yıllarımdan tanıştığımız Bakan Ağbal ile bu eleştirimi de içine alan uzunca bir telefon sohbeti gerçekleştirdik. Ağbal, Moody’s açıklamasında vurgulanan “kırılganlık”ların bir kısmının doğru olduğunu söylüyor, ancak yakında kamuoyu ile paylaşacakları Orta Vadeli Program’ı (OVP) beklemesi mümkünken bunun yapılmamasını Türkiye’ye haksızlık olarak değerlendiriyor.
“Bardağın dolu kısmı görülmemiş” diyen Ağbal, not düşürme kararının, Türkiye koşulları açısından, teknik yorumunu şöyle yaptı:
Moody’s’in ortaya koyduğu konular, hükümet olarak zaten yapmak istediklerimiz. Yapısal reformları artırarak sürdüreceğiz. Kırılganlık oluşturan konuların olduğu doğru. Bunun tedbirlerini alacağız. Ama Moody’s yaklaşımında katılmadığım hususlar var. Bir-iki hafta içinde açıklayacağımız OVP, hem üç yılda yapacaklarımıza dair perspektif, hem yapısal reformlar konusunda program içerecek.
Moody’s bunu biliyor. İki gün önce açıklama yapmış, “15 Temmuz sonrası kırılganlıklar giderildi. Uzun vadeli sorunlar masada” demiş, olumlu beklenti oluşturmuş. Ve ortaya bu perspektifi koyacak bir hazırlık olduğunu da biliyor. Normalde bunu beklemesi gerekir, çünkü zorlayacak bir faktör yok. Eğer buradaki tablo inandırıcı olmazsa, o zaman çıkıp inandırıcılığı yok diyebilirdi. Ama beklemeden böyle bir açıklama yapmak, Türkiye’ye haksızlık.
Maliye Bakanı Naci Ağbal, FETÖ terör örgütüyle mücadelede, kendisinin konum olarak işin ekonomiyle ilgili kısmında olduğunu, şirketlerle ilgili soruşturmalarda yanlış uygulamalar olmaması konusunda talimatlar verdiğini söyledi.
Ağbal’a, OHAL rejimi uygulamaları kapsamında ülkenin tamamından hak ihlalleri şikâyetleri yükseldiğini, 30 güne uzatılan gözaltı süresinde işkence tanıklıkları olduğunu, soruşturmasız ihraçların can yaktığını, tutuklu meslektaşlarımıza cezaevlerinde ilaç verilmediğini anımsattım. Şunları söyledi: “Demokrasinin güçlendirilmesi uzun soluklu bir iş. Bundan hepimiz yararlı çıkarız. Biz bu OHAL’i vatandaşa karşı yapmadık. Amacıyla uyuşmayan uygulamalar, haksızlığa uğrayanlar varsa herkes konuşsun, dile getirsin. Bir kişinin kılına zarar gelmesin. Biz sahip çıkarız. Başvurulacak merciler bellidir. Valilikler kriz merkezleri oluşturdu. Vatandaşlar korkmasın, çekinmesin, bu merkezlere başvursun. En titiz şekilde değerlendireceğiz. Sayın Başbakan’ın talimatıyla Ankara’ya çağrıldı. Başvurular alındı. Yanlışları gündeme getirmeniz güzel. Eleştiriden rahatsız olmamak gerekiyor.”
Moody’s’in yaptığı, en kötü senaryo. Yani global ekonomik koşullarda, şok yaşanacak. Bu o kadar derin bir şok olacak ki, Türkiye’ye finansman akışı duracak! Oysa Moody’s’den önce Fed açıklama yaptı. “Aralıkta muhtemel bir faiz artışı olabilir” dediğinde, bu zaten piyasalarca satın alınmıştı. Ayrıca Fed, faiz artırım sıklığını azaltacağını da söyledi. Bu aslında gelişmekte olan ülkeler açısından belirsizliği azaltan bir faktör. Bizim açımızdan en kritik nokta faiz artırma sıklığı. Dolayısıyla Türkiye açısından orta vadede, Fed’in kararlarına bağlı bir şok riski yok.
Diğer kırılganlık noktası, petrol fiyatlarında olabilir. Orada orta vadeli beklenti, 50 dolar civarında süreceği. Yani bir şok gelmeyecek. Geleceğe dönük global beklenti, çok iyi olmasa da ılımlı. Dışarıdaki beklentiler açısından Türkiye’de şok oluşturacak bir görünüm yok. En büyük dış ticaret ortağımız AB’de iç talep büyüyor. Bundan en fazla Türkiye faydalanıyor. Kur riski üzerinden şok ihtimali yok. Türkiye’nin cari işlemler açığının, benzer durumdaki ülkelere göre yukarıda olduğu söylenebilir ama 2013 seviyesinin altında.
Yani ancak uluslararası kırılganlığa bağlı olarak finansman kanalında bir risk oluşursa, o fiyatlamaya yansır. Bugün sağladığınız dışarıdaki finansmanın maliyeti artar. Bu maliyet artışına vurgu yapmak başka bir şey, Türkiye’nin uzun vadeli görünümünü negatife çekip onun üzerinden not indirimi yapmak başka bir şey. Bardağın dolu tarafı görülmemiş. Geleceğe dönük beklentiler, piyasadaki ortalama beklentiden daha kötü tutulmuş.
Dolayısıyla kendimizi nasıl görüyoruz? Bize düşen, bu konuda ülkenin uzun vadeli büyüme trendini daha da kuvvetlendirecek; başta demokrasi ve hukuk devleti olmak üzere, bütün yapısal reformları sürdürmek lazım. Yatırım ortamının iyileştirilmesi konusunda somut adımlar atmak lazım. Piyasalar reform bekliyor. Biz bu vizyona sahibiz. Mesela Avrupa’daki banka bilançolarında hâlâ kırılganlıklar var, üzerine gidilmiyor. Ama Türkiye’de yapısal reformlara dair irade var. Moody’s, bu gayreti takdir etmeyi seçebilirdi.
Maliye Bakanı Ağbal, aramasına vesile oluşturan, “demokrasi ve adalet”e dair eleştirimle ilgili olarak bu konuya çok önem verdiklerini söyledi. 15 Temmuz gecesini şöyle anlattı:
“O gece saat 10’da bakanlıkta arkadaşlarımla ertesi günkü Ekonomik Koordinasyon Kurulu toplantısına çalışıyordum. Yatırımın, üretimin önünü açacak paket için. O toplantı belki 2’ye kadar sürecekti. Bir anda bina üzerinde uçaklar uçuyor, tanklar Meclis’e gidiyor. Bakanlığın önünden özel güvenliğin silahları alınıyor. O gece o irade ortaya konulmasaydı, sadece Ak Parti’ye sempati duyanlar değil, hepimiz mağdur olacaktık.
Şimdi biz demokrasinin olmadığı bir yerde, bireyin, müteşebbisin kim olursa olsun hiçbir şekilde, birinci sınıf ülke olamayacağımızı biliyoruz. Demokrasinin hem kurumsal hem de özümsenmiş biçimde yerleşmesini kalpten istiyoruz. Bir taraftan bunu istiyoruz, bir taraftan da çözmek için OHAL ilanı gerekiyor denilen alanda geçici düzenlemeler, genel perspektifle tezat oluşturabiliyor. İster istemez birey haklarının sınırlandırılması gündeme gelebiliyor. Hep beraber konuşarak çözmemiz lazım.”