Maliye Şimşek bütçe sunumunda yolsuzluk bölümünü atladı!
Hükümetin 2015 için ön gördüğü bütçenin sunumunu Maliye Bakanı Mehmet Şimşek yaptı. Şimşek, içinde ekler, grafikler bulunan toplam 107 sayfalık konuşmasının tümünü okumadı. Şimşek’in ‘uzun süreceği gerekçesiyle’ atladığı bölümlerden biri de yolsuzluklarla ilgili bölümdü.
Hürriyet'te yer alan habere göre, Şimşek’in atladığı yolsuzluklarla ilgili bölüm şöyle:
Uluslararası Yolsuzluk Algı Endeksi’ne göre 2002 yılında 102 ülke arasında 65’nci sırada yer alan Türkiye, 2014 yılında 175 ülke arasında 64’ncü sırada yer almıştır. Türkiye yolsuzluk algısı en yüksek yüzde 36’lık ülke grubunda iken, en düşük yüzde 36’lık ülke grubuna girmiştir.
TBMM Genel Kurulu'nda 2015 yılı bütçe görüşmeleri başladı. Bütçe ile ilgili sunum yapan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, küresel ekonomiye ilişkin değerlendirmede bulundu.
Küresel krizin üzerinden 6 yıl geçtiğini, ancak küresel ekonominin karşı karşıya kaldığı sorunlar olduğunu ifade eden Şimşek, kriz öncesi dönemlere henüz dönülemediğini söyledi.
Şimşek, küresel ekonominin 2014 yılında yüzde 3,3 ile beklentilerin ve potansiyelin altında büyüyeceğinin beklendiğine dikkati çekerek, "Bunda temel olarak, ABD ekonomisinin beklentilerin altında büyümesi, Avro Bölgesi’nde süregelen durgunluk, jeopolitik gerginlikler, gelişmekte olan ekonomilerde yavaşlayan büyüme belirleyici oldu" diye konuştu.
Küresel büyümenin 2015 yılında yüzde 3,8, 2015-2019 döneminde ise ortalama yüzde 4 civarında olacağının öngörüldüğünü dile getiren Şimşek, bu oranların kriz öncesi dönemde elde edilen yüzde 5’lik büyümenin oldukça altında olduğunu bildirdi.
Şimşek, gelişmekte olan ülkelerde büyüme performansının zayıf talep ve yapısal sorunlar nedeniyle kriz öncesi dönemin altında olduğunu ifade ederek, küresel finansal koşulların göreceli olarak sıkılaşması, Çin ekonomisinin yavaşlaması ve düşük emtia fiyatlarının bu yavaşlamada etkili olduğunu belirtti.
Bu ülkelerin 2014 yılında yüzde 4,4, önümüzdeki beş yıllık dönemde ise ortalama yüzde 5,2 oranında büyüyeceğinin tahmin edildiğini dile getiren Şimşek, Çin ve Hindistan hariç gelişmekte olan ülkelerin 2014 yılında yüzde 2,7, 2015 yılında yüzde 3,6 oranında büyüyeceğinin tahmin edildiğini kaydetti.
Şimşek, küresel ekonomide zayıf talebin etkisiyle ticaret hacmindeki artış hala kriz öncesi seviyelerin gerisinde olduğuna dikkati çeken Şimşek, 2003-2007 döneminde küresel ticaret hacmi ortalama yıllık yüzde 8,4 büyürken 2008-2013 döneminde sadece yüzde 2,9 büyüdüğünü, dünya ticaret hacminin 2014 yılında yüzde 3.8, 2015 yılında ise yüzde 5 artmasının beklendiğini bildirdi.
Küresel iktisadi faaliyetteki sınırlı toparlanmanın etkisi ile küresel enflasyonun düşük kaldığını dile getiren Şimşek, IMF'nin 2013 yılında yüzde 3,6 olan küresel enflasyonun 2014 ve 2015 yıllarında yüzde 3,9 olacağını öngördüğünü, enerji ve endüstriyel metal fiyatlarında son dönemde yaşanan düşüşün kalıcı olması halinde küresel enflasyonun bu tahminlerin de altında gerçekleşebileceğini dile getirdi.
Bakan Şimşek, küresel ekonomiye ilişkin riskleri ise şöyle açıkladı:
"Küresel ekonominin önündeki en önemli risk Avro Bölgesi’nde yavaş büyümenin devam etmesi ve bölgenin 90'lı yıllardaki Japonya gibi deflasyonist bir sürece girmesidir. Bu Türkiye ekonomisi için de en büyük risklerden biridir. Gelişmekte olan ülkelerde büyümenin daha da yavaşlaması Çin ekonomisinde sert bir düşüş diğer bir temel risk olarak karşımıza çıkıyor. Bir diğer önemli risk ise FED’in faiz artırımının finansal piyasalarda yaratabileceği aşırı oynaklık ve sermaye akımlarının tersine dönmesidir. Ancak Avrupa ve Japonya Merkez Bankalarının genişletici para politikası uygulamalarına devam ediyor olması bu riski belli ölçüde dengeleyecek bir unsurdur.Öte yandan jeopolitik gerginliklerin artması küresel ekonomik görünümü aşağıya çekebilecek bir başka risk olarak karşımıza çıkıyor."
"Öngördüğümüz rakama yakın bir büyüme gerçekçi"
Türkiye ekonomisinin bugün açıklanan üçüncü çeyrek büyüme rakamlarını da değerlendiren Şimşek, "2013 yılında hedeflediğimiz gibi yüzde 4,1 oranında büyüyen Türkiye ekonomisinin, 2014 yılında bir miktar yavaşlayarak yüzde 3,3 büyüyeceğini tahmin ediyoruz. Bugün 3. çeyrek rakamı çıktı; yüzde 1,7. Bu aslında öngördüğümüze yakın, biz yüzde 2,2 olarak görüyorduk. Buradaki temel sapma tarım sektöründen kaynaklanıyor. Tarımın daralması ile üçüncü çeyrek rakamının öngörülen yüzde 2,2'nin biraz daha aşağısında yüzde 1,7 olarak gerçekleşti. Dolayısıyla OVP'de hala öngördüğümüz rakama yakın bir büyümeyi gerçekçi olarak görüyoruz" diye konuştu.
Şimşek, büyüme tahminlerinde aşağı yönlü revizyonun sadece Türkiye'ye özgü bir durum olmadığını ifade ederek, IMF'nin 2014 yılı büyüme tahminlerini hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler için düşürdüğüne dikkati çekti.
Türkiye’nin 2014 yılı büyüme performansı Latin Amerika için öngörülen yüzde 1,3’ün, Gelişmekte Olan Avrupa için öngörülen yüzde 2,5’in, Çin ve Hindistan hariç gelişmekte olan ülkeler için öngörülen yüzde 2,7’nin üstünde olduğuna işaret eden Şimşek, Türkiye'nin bu büyüme performansının en büyük ticaret ortağı olan AB’de süregelen ekonomik durgunluk, Irak ile Suriye’deki iç savaş ve küresel sermaye girişlerindeki azalmaya rağmen elde ettiğini kaydetti.
"2015 yılında ise küresel ekonomide beklenen toparlanma, Türkiye'nin ticaret ortaklarındaki büyümenin hızlanması, iç talepteki canlanma ile büyümenin yüzde 4 olmasını öngörüyoruz" diyen Şimşek, ayrıca son dönemde petrol fiyatlarında yaşanan düşüşün kalıcı olmasının büyümeyi yukarı yönlü destekleyeceğini söyledi.
Şimşek, orta ve uzun vadede, siyasi istikrar, güçlü kamu mali dengeleri, sağlam bankacılık sektörü, dinamik Türk özel sektör, genç nüfusumuz, sağlıklı hanehalkı bilançosu, başarılı ihracat pazar çeşitlendirmesi, esnek kur rejimi ve makroihtiyati politikaların büyümeyi destekleyen ve dış şoklara karşı Türkiye’yi dirençli kılan unsurlar olmaya devam edeceğini bildirdi.
'Özel sektör yatırımları son 12 yıllık dönemde yüzde 154 arttı'
Küresel ekonomiden ve bölgesel sorunlardan az etkilenmek için güçlü mali dengelerle istikrarı önceliklendirdiklerini ifade eden Şimşek, şöyle konuştu:
"Birçok ülkenin kamu açıklarının ve borç stoklarının yüksek seyrettiği bir dönemde güçlü kamu mali dengeleri Türkiye’yi diğer ülkelerden pozitif yönde ayrıştırmakta ve çıpa görevi görmektedir. Türkiye genel devlet açığında, küresel kriz yılı olan 2009 hariç, son 10 yıldır Maastricht Kriterini sağladı. 2002 yılında yüzde 10,8 olan genel devlet açığının GSYH’ye oranını 2014 yılında yüzde 0,8 olmasını bekliyoruz. Bu oran Maastricht Kriterinin üçte birinden ve gelişmekte olan ülkeler ortalamasının yarısından azdır. Orta Vadeli Program dönemi sonunda ise yüzde 0,1 ile genel devlet fazlası vermeyi hedefliyoruz. Diğer taraftan 2002 yılında yüzde 74 olan AB tanımlı borç stokunun GSYH’ye oranını 2014 yılında yüzde 33,1’e, program dönemi sonunda ise yüzde 28,5’e indirmeyi hedefliyoruz.
Borç yükümüz 2014 yılı itibarıyla Avro Bölgesi ortalamasının yaklaşık üçte biri ve Maastricht Kriterinin ise neredeyse yarısı kadar. Mali disiplin sayesinde ülkemiz önemli kazanımlar elde etti. 2002 yılında vergi gelirlerinin yüzde 85,7’si faiz ödemelerine giderken bugün bu oran yüzde 14,3’e geriledi. Bu 1983’ten beri en düşük orandır. 2002 yılında yüzde 62,7 düzeyinde olan iç borçlanma faiz oranı 2014 Aralık itibarıyla yüzde 8,1’e indi. Reel faiz oranları ise 2002 yılında yüzde 25,4 iken Kasım 2014 itibarıyla eksi 1,4’e geriledi. Hükümetlerimiz döneminde faiz yükünün azalmasıyla elde ettiğimiz mali alanı eğitim, sağlık ve altyapı için kullandık. Vergi oranlarını düşürerek özel sektör yatırımlarının ve istihdamın önünü açtık. 1993-2002 döneminde reel olarak yüzde 5 daralan özel sektör yatırımları mali disiplini sürdürdüğümüz son 12 yıllık dönemde yüzde 154 arttı."
Şimşek, önümüzdeki dönemde kararlılıkla sürdürecekleri mali disiplin ile enflasyonla mücadelede etkinliği artırmayı, tasarrufları artırarak cari açığı düşürmeyi, yapısal reformlar için gerekli mali kaynağı sağlamayı amaçladıklarını söyledi.
Şimşek, bankacılık sektörünün gerek güçlü sermaye yapısı, gerekse varlık kalitesi ile finansal istikrarı ve orta vadede büyümeyi desteklediğini belirterek, son yıllardaki hızlı kredi büyümesine rağmen Ekim ayı itibarıyla sermaye yeterlilik oranının yüzde 16,4 ile yasal sınır olan yüzde 8’in iki katından fazla olduğunu bildirdi.
Küresel kriz döneminde vatandaşların cebinden bir kuruş bankalara harcanmadığını, hanehalkı yükümlülüklerinin GSYH içindeki payının yüzde 22 ile Avro Bölgesi’ndeki en düşük oran olduğuna dikkati çeken Şimşek, Ayrıca 2009 yılından sonra aldıkları tedbirler sayesinde hanehalkının kur riskinin yok denecek kadar azaldığını bildirdi.
Şimşek, reel sektör dış borcunun GSYH’ye oranının yüzde 15,3 ile makul bir seviyede olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:
"Sürdürülebilir yüksek büyüme ve artan çalışma çağındaki nüfusun istihdamı için enflasyon ve cari açığı daha da azaltmamız lazım, azaltacağız. Enflasyonla mücadele neticesinde uzun yıllar çift hanelerde seyreden enflasyonu Hükümetlerimiz döneminde tek haneye düşürdük. Son dönemde enflasyon bazı negatif şoklar etkisiyle yüksek tek hanelere çıktı. Kuraklık nedeniyle yüksek seyreden gıda fiyatları, Türk lirasındaki değer kaybı, jeopolitik gerginlikler ile enflasyon beklentilerindeki bozulma bu yükselişte etkili oldu. Ancak alınan makroihtiyati tedbirler, uyguladığımız sıkı para politikası ve bu geçici şokların fiyat etkisinin kaybolması ile temel enflasyon göstergelerinin ana eğilimi düşüş yönündedir. Bu çerçevede Merkez Bankamız enflasyonun yıl sonunda yüzde 8,9’a, 2015’te ise yüzde 6,1’e düşeceğini tahmin ediyor. Ayrıca başta petrol olmak üzere emtia fiyatlarındaki gerileme enflasyondaki düşüş sürecini 2015 yılında hızlandıracak. OVP’de 101,9 dolar olarak öngördüğümüz petrol fiyatlarının 65 dolar civarında kalması enflasyonu tek başına 1,4 puan aşagı çekecek."
Cari açık
Bakan Şimşek, cari açık ile ilgili bilgileri de vererek, 2013 yılında 65 milyar dolar olan cari açığın 2014 yılı Eylül ayı itibarıyla 12 aylık bazda 46,7 milyar dolara gerilediğine dikkati çekerek, altın ve enerji hariç dengenin ise 4,1 milyar dolar açıktan 7 milyar dolar fazlaya döndüğünü söyledi.
2014 yılında ticaret ortaklarındaki ekonomik durgunluk ve jeopolitik sorunlara rağmen pazar ve ürün çeşitlendirme politikaları ve rekabetçi kur neticesinde ihracatın olumlu bir performans gösterdiğini ifade eden Şimşek, iç talepteki yavaşlamanın etkisiyle de ithalat artışının önemli ölçüde yavaşladığını kaydetti.
"2013 yılında yüzde 7,9 olan cari açığın GSYH’ye oranının bu yıl yüzde 5,7’ye, önümüzdeki yıl ise yüzde 5,4’e gerileyeceğini öngörüyoruz" diyen Şimşek, düşen petrol fiyatlarının mevcut seyrini sürdürmesi halinde cari açığın yüzde 4’ün altına dahi ineceğini tahmin ettiklerini söyledi.
Son bir yılda yaklaşık 1,3 milyon ilave istihdam
Şimşek, AK Parti Hükümetleri olarak istihdamı destekleyen politikaları hayata geçirdiklerini ve istihdam artışında başarılı olduklarını dile getirerek, küresel krizin başladığı 2007 yılından bu yana birçok ülke istihdam kayıplarını telafi edemezken, Türkiye’de net 5,6 milyon kişiye iş imkanı sağlandığını, IMF verilerine göre küresel kriz sonrası dönemde Türkiye'nin yıllık ortalama istihdam artışında yüzde 3,6 ile Singapur’dan sonra dünya ikincisi olduğunu bildirdi.
İç talepteki yavaşlamaya rağmen son bir yılda yaklaşık 1,3 milyon ilave istihdam sağladıklarının altını çizen Şimşek, istihdamdaki güçlü artışa rağmen işsizlik oranı son dönemde işgücüne katılımdaki artış nedeniyle nispeten yükseldiğini ve yüzde 10'un biraz üzerine çıktığını hatırlattı.
Şimşek, son 60 yılın en büyük küresel finansal krizi, en büyük ticaret ortağımız Avro Bölgesi borç krizi ve Orta Doğu’daki siyasi çalkantılara rağmen Türkiye ekonomisinin 2003-2013 döneminde ortalama yüzde 4,9 büyüdüğüne dikkati çekerek, bu oranın 1923-2002 döneminde gerçekleşen ortalama yüzde 4,5’lik büyümenin üzerinde olduğunu vurguladı.
Türkiye ekonomisini şoklara karşı dayanıklı hale getirdiklerinin altını çizen Şimşek, bütçe açığının OECD ortalamasının dörtte birinden, borç yükünün ise üçte birinden az olduğunu kaydetti.
Şimşek, bankacılık sektörünün ve hanehalkı bilançosunun da risklilik oranlarının oldukça düşük olduğunu ifade ederek, "Ekonominin yumuşak karnı olarak gösterilen cari açıkta önemli bir iyileşme sağladık" dedi.
Şimşek, AK Parti hükümetlerinin önemli makroekonomik sorunları endişe kaynağı olmaktan çıkarttığını söyledi.
Kronik ve yüksek enflasyonu, yüksek bütçe açıklarını ve borç yükünü, zayıf ve dalgalı büyümeyi geride bıraktıklarını dile getiren Şimşek, "Şimdi ikinci nesil reform zamanı. Verimliliği artırmak, ülkemizin rekabet gücünü geliştirmek ve küresel katma değer zincirinde yukarı çıkmak için önemli bir reform paketini uygulamaya koyuyoruz" diye konuştu.
Bu amaçla 10. Kalkınma Planı'nda belirledikleri 25 öncelikli dönüşüm programını hızla hayata geçirdiklerini ifade eden Şimşek, gelecek 4 yılda uygulayacakları bin 200'den fazla mikro tedbiri kapsayan reform paketine ilişkin çalışmaları tamamladıklarını bildirdi.
Tek tek her bir tedbirin hangi kurum tarafından, ne zaman uygulanacağını ve bu reformların gerektirdiği mali yükü belirlediklerini kaydeden Şimşek, reel sektöre dair 9 dönüşüm programının eylem planlarını Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun kamuoyu ile paylaştığını hatırlattı. Şimşek, yakın zamanda diğer programları da tüm detaylarıyla Davutoğlu öncülüğünde duyuracaklarını açıkladı.
Orta ve uzun vadede sürdürülebilir büyüme hedefimize ulaşabilmenin ancak yurt içi tasarrufların artırılması ile mümkün olacağını belirten Şimşek, özel sektör tasarruflarının düşük olmasının 2000'li yıllarda ivme kazanan yapısal değişim sürecindin kaynaklandığını belirtti.
Son 10 yıllık dönemde finansmana erişimin artması, kredi faiz oranlarının düşmesi, siyasi istikrarla birlikte yatırım ve tüketim ortamının iyileşmesi ile kentleşmenin getirdiği ihtiyaçların özel sektör tasarruflarını düşürdüğüne işaret eden Şimşek, "Kamu tasarruflarını ise son 12 yılda sağladığımız mali disiplin sayesinde önemli ölçüde artırdık. 2002 yılında kamu tasarruflarının GSYH içindeki payı eksi yüzde 4,8 iken Hükümetlerimiz döneminde bu oran 8 puan artarak yüzde 3,2'ye yükselmiştir" ifadesini kullandı.
Orta ve uzun vadede toplam tasarrufları artırmak için yapısal reformları hayata geçirdiklerini anlatan Şimşek, 2014-2016 Orta Vadeli Programı'ndaki temel önceliklerden birinin tasarruf oranlarını artırmak ve cari açığı azaltmak olduğunu anımsattı. Şimşek, bu hedeflerle uyumlu olarak 2014 yılında tasarruf oranının geçen yıla göre 1,5 puan arttığını, cari açığın GSYH'ye oranının ise 2,2 puan azaldığını kaydetti.
10. Kalkınma Planı'nda ise yurt içi tasarrufların artırılması ve israfın önlenmesi programını kapsamlı eylemlerle belirlediklerine dikkati çeken Şimşek, "Uzun vadede ise ülkemizi katma değer zincirinde yukarıya taşıyacak reformlar ve istihdam artışı sayesinde tasarruf oranlarını yüzde 20'lerin üzerine çıkartmayı hedefliyoruz" görüşünü dile getirdi.
'Eğitime erişimde büyük mesafe katettik'
Türkiye'nin, çevresindeki ülkelere göre petrol ve doğal gaz gibi yeraltı zenginliklerinin oldukça sınırlı olduğunu hatırlatan Şimşek, bu yüzden AK Parti hükümetleri olarak en büyük yatırımı eğitime yaptıklarını söyledi.
Bu sayede 11 yıllık süreçte okul öncesinde 4 katına çıkarttıkları okullaşma oranlarını ilk, orta ve yükseköğretimde yüzde 100'ler seviyesine yükselttiklerinin altını çizen Şimşek, okullaşma oranlarıyla birlikte eğitimde fırsat eşitliğini de arttırdıklarını belirtti.
2002 yılında 100 erkek öğrenciye karşılık 91 kız öğrenci ilköğretimde okurken 2013-2014 dönemi itibarıyla bu oranın 102,3'e çıktığını anlatan Şimşek, "Eğitime erişimde büyük mesafe katettik. Ancak eğitim kalitesindeki artışa rağmen henüz hedeflediğimiz noktada değiliz. PISA sonuçlarına göre Türkiye OECD ortalamasının altındadır. Ancak kaliteyi iyileştirme yönünde attığımız adımlar sayesinde 2006-2012 döneminde en hızlı ilerleme kaydeden ülkelerden biri olduk" değerlendirmesinde bulundu.
AK Parti hükümetleri döneminde 234 bin derslik açtıklarını, 458 bin kadrolu öğretmen atadıklarını dile getiren Şimşek, söz konusu dönemde 2002 yılında 76 olan toplam üniversite sayısını vakıf üniversiteleri dahil 176'ya yükselttiklerini kaydetti.
Devlet üniversitelerinde harcı kaldırarak üniversiteye erişimi kolaylaştırdıklarına dikkati çeken Şimşek, "Bu çabalarımız sonucunda Dünya Ekonomik Forumunun yükseköğretim sıralamasına göre 2008’de 144 ülke içinde 72. sıradayken 2014'te 50. sıraya yükseldik. Hedefimiz eğitimde OECD ülkeleri arasında en iyilerden biri olmaktır" dedi.
Kadın ve gençlerin istihdamı
Kendi hükümetleri sırasında yüksek düzeyde istihdam sağladıklarını belirten Şimşek, buna karşın çalışma çağındaki nüfus ve işgücüne katılım oranındaki artış nedeniyle işsizlik oranının yatay seyrine devam ettiğini ifade etti. Şimşek, ilave işgücüne yeterli istihdam sağlamak ve işsizlik oranını aşağıya çekmek için yapısal reformları gerçekleştireceklerini bildirdi.
Kadınlar, gençler ve dezavantajlı grupların işgücüne ve istihdama katılımlarının önündeki engelleri kaldırdıklarını dile getiren Şimşek, "Uzun vadede eğitim, çocuk bakımı ve esnek çalışma modellerinin yardımıyla kadınların işgücüne katılımını yüzde 41 düzeyine çıkarmayı amaçlıyoruz" diye konuştu.
Finansal piyasaların derinleşmesi amacıyla önemli reformları uygulamaya koyduklarını anlatan Şimşek, çabaları sonucunda 2009 yılında Küresel Finans Merkezleri Endeksine göre 75 ülke arasında 72. sırada yer alan İstanbul'un bu yıl 83 ülke arasında 42. sıraya yükseldiğini ifade etti. Şimşek, hedeflerinin 2018 yılında ilk 25 içinde yer almak olduğunu belirtti.
Şimşek, 2015 Yılı Bütçe Kanun Tasarısının görüşüldüğü TBMM Genel Kurulu'ndaki konuşmasında enerjide dış kaynaklara bağımlı olmasının Türkiye'nin rekabet gücünü olumsuz etkilediğini söyledi.
Enerji ithalatının bu yılın eylül ayı itibarıyla 12 aylık bazda 56,2 milyar dolar olarak gerçekleştiğine ve bu tutarın toplam cari açığın yaklaşık 10 milyar dolar üzerinde olduğuna dikkati çeken Şimşek, bu nedenle yatırımları yerli ve yenilenebilir enerji kaynakları üzerinde yoğunlaştırdıklarını dile getirdi.
Türkiye'nin eylül ayı itibarıyla, toplam elektrik enerjisi kurulu gücünün yüzde 40,4'ünü yenilenebilir kaynakların oluşturduğunu kaydeden Şimşek, inşa halindeki santrallerin devreye girmesiyle bu oranın yüzde 50'ye ulaşacağını ifade etti.
Enerji verimliliği konusuna da değinen Şimşek, "Bu kapsamda birincil enerji yoğunluğunu azaltırken kamu binaları ve tesisleri başta olmak üzere enerji verimliliğini yaygınlaştıracağız. Öncelikli dönüşüm programlarımız arasında yer alan eylemlerden biri de milyonlarca konutun ısı yalıtımının yapılmasıdır" diye konuştu.
'Yüksek teknolojili ürünlerin ihracattaki payını artırmayı hedefliyoruz'
Ar-Ge faaliyetleri için ayırdıkları mali ve beşeri kaynakları artırdıklarını ve bu alandaki desteklerini sürdürdüklerini anlatan Şimşek, Ar-Ge harcamalarının GSYH'ye oranını 2023’te ise yüzde 3'e çıkarmayı öngördüklerini kaydetti.
Türkiye'de düşük teknoloji yoğun üretim ve ihracat azalırken ortanın üstü teknoloji yoğun üretim ve ihracat arttığın arttığına işaret eden Şimşek, "Önümüzdeki 10 yılda yüksek teknolojili ürünlerin ihracattaki payını yüzde 3,5’ten yüzde 15’e çıkarmayı hedefliyoruz" görüşünü dile getirdi.
'Kayıt dışı ekonomiyle mücadele sürecek'
Kayıt dışı ekonomiyle mücadele konusunda önemli adımlar attıklarını belirten Şimşek, son 12 yılda kayıt dışı ekonominin GSYH içindeki payını yaklaşık 6 puan azaltarak yüzde 26,5 seviyesine düşürdüklerini ifade etti.
Kayıt dışı istihdamın toplam istihdam içindeki payını ise 15,7 puan azaltarak Ağustos 2014'te yüzde 36,4'e indirdiklerini kaydeden Şimşek, "Önümüzdeki dönemde kayıt dışı ekonomi ile mücadeleye kararlılıkla devam ederek orta-uzun vadede kayıt dışılık oranını gelişmiş ülkeler seviyesine indireceğiz" dedi.
Gerçekleştirdikleri reformlarla Türkiye'nin kurumsal kapasitesini güçlendirdiklerini vurgulayan Şimşek, Türkiye'nin mevzuat uyumu ve idari kapasitenin güçlendirilmesi bakımından AB standartlarına önemli ölçüde yaklaştığına dikkati çekti.
'Gelir dağılımı göstergeleri iyileşti'
AK Parti hükümetleri döneminde yaratılan istihdam, eğitim ve sağlık alanında yapılan reformlar ile sosyal destek programları sayesinde mutlak ve göreceli yoksulluğun azaldığını ve vatandaşların yaşam standartları iyileştiğini anlatan Şimşek, "Gelir dağılımı göstergeleri son 12 yılda önemli ölçüde iyileşmiştir. 2002'de en zengin yüzde 10'luk kesimin ortalama geliri en yoksul yüzde 10'luk kesimin gelirinin 18,3 katıydı. Bu oran 2013 yılında 11,9 kata gerilemiştir" dedi. Şimşek, mutlak yoksulluk göstergelerinde de önemli iyileşmeler kaydettiklerini söyledi.
İnsani Gelişme Endeksinde 2000 yılında 80. sırada yer alan Türkiye'nin 2013 yılında 69. sıraya yükseldiğini belirten Şimşek, Türkiye'nin yüksek insani gelişmişlik grubundaki en hızlı gelişmeyi gösteren üç ülkeden biri olduğunu kaydetti.
Bölgeler arası gelişmişlik farklılıklarını azaltmak amacıyla GAP, DAP, KOP ve DOKAP kapsamındaki 35 ile 2002-2014 döneminde 2014 fiyatlarıyla 93,2 milyar kaynak aktardıklarını dile getiren Şimşek, bu politikaların sonuçlarını almaya başladıklarına işaret etti.
Sayıştay raporları ile ilgili çalışmalar
Sayıştay raporlarındaki hususlarla ilgili yürüttükleri çalışmalar hakkında da bilgi veren Şimşek, geçen yılki raporlarda genel bütçeli idarelerin bazı mali tabloları üretemediklerinin eleştiri konusu olduğunu anımsattı.
Sayıştay ile Maliye Bakanlığı arasında ilgili mevzuatın farklı yorumlanmasından kaynaklanan bu soruna kalıcı bir çözüm bulmak üzere ortak bir çalışma grubu oluşturduklarını belirten Şimşek, şunları kaydetti:
"Ortak çalışma grubunun önerileri çerçevesinde sorunun çözümü için Yönetmelik Taslağı hazırlanmış, Sayıştay'ın da olumlu görüşü alınarak Başbakanlığa yayımlanmak üzere gönderilmiştir. Söz konusu değişikliklerin yürürlüğe girmesiyle birlikte 1 Ocak 2015 tarihinden itibaren genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri, mevzuatta öngörülen temel mali tabloların hepsini özel bütçeli idarelerde olduğu gibi Sayıştay'a sunabilecektir."
2013 yılı raporlarında yer verilen bir diğer konunun uluslararası standartlar çerçevesinde mali istatistik tanımının yapılmadığı, bu istatistiklerin hazırlanma ve yayımlanmasına ilişkin esasların belirlenmediği olduğunu ifade eden Şimşek, konuyla ilgili yönetmelik taslağını Sayıştay'ın görüşünü alarak yayımlanma aşamasına getirdiklerini bildirdi.
Kamu idarelerine ait taşınmazların değerleme işlemlerinin tamamlanmaması ve muhasebe kayıtlarına yansıtılmaması eleştirilerine karşılık yapılan işlemler hakkında da bilgi veren Şimşek, kasım ayı itibarıyla muhasebe sistemine aktarılması gereken yaklaşık 3 milyon taşınmazın 2 milyon 900 bininin envanter işlemlerini tamamladıklarını duyurdu.