Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB), ‘Depremin Tarım ve Gıda Sistemine Etkileri Çalıştayı’na ev sahipliği yaptı. ABB Başkanı Mansur Yavaş, “Biz genellikle ülke olarak afet olmadan tedbir almak yerine afetten sonra ‘Acil neler yapabiliriz’ deyip kurtarma faaliyetlerine girişiyoruz. Afet olmadan önce neler yapılabilir, tedbir alınabilir mi, bunlara bakmamız lazım” dedi.
ABB, kent genelinde afet bilinci oluşturmak amacıyla çalışmalarına devam ediyor. Bu kapsamda Tarım ve Gıda Etiği Derneği (TARGET) ve Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi iş birliğiyle, ABB Konferans Salonu'nda dün ‘Depremin Tarım ve Gıda Sistemine Etkileri Çalıştayı’ düzenlendi. Üç oturumda tamamlanan çalıştayda, depremin tarım ve gıda alanına etkileri ile çözüm önerileri masaya yatırıldı.
ABB Başkanı Mansur Yavaş, afetler meydana gelmeden önce tedbir alınması gerektiğine dikkat çekerek, şunları kaydetti:
“Deprem bölgesinde fiilen hemen hemen tüm alanları gezdik. Oralardaki ihtiyaçları da tespit ettik. Çalıştayın en önemli faydalarından birisi; biz genellikle ülke olarak afet olmadan tedbir almak yerine afetten sonra ‘Acil neler yapabiliriz’ deyip kurtarma faaliyetlerine girişiyoruz. Bunu da deprem afet faaliyeti olarak gösteriyoruz. Oysa, afet olmadan önce neler yapılabilir, tedbir alınabilir mi, bunlara bakmamız lazım. Bir de her afetten sonra bu çalışmalar yapılırken belli notların alınması gerekiyor. Asıl ihtiyaçlarından bir tanesi Kahramanmaraş’ta hayvan çadırı oldu. Binlerce hayvan telef oldu orada. Kırsalda yaşayanların istisnasız hemen hemen hepsi hayvan çadırı istedi. Konteyner kentler, çadırkentler kuruyoruz ama hayvancılık yapanların hiçbiri oralara gitmek istemedi. Çünkü yıkılan evinin yanında hayvanlarını korumak, onları sağ tutmak için uğraştılar. Bunlar da aynı şekilde not alınmalı. Kırsal Kalkınma Daire Başkanlığı’mız ihtiyaç çoğaldıkça hemen hemen her yere köy köy götürüp silaj ve hayvan yemini dağıttı.
Deprem bölgesinde çiftçiler öncelikle hiçbir şey istemediler. Daha sonra talepleri değişti çünkü dünya devam ediyor. Devam eden dünyada kendilerinin bir şekilde ayakta kalması için üretimlerini sürdürmeleri gerekiyor ve bu nedenle tarımsal olarak gerek zirai gübre gerek bu tür destekleri de bizden talep etmeye başladılar. Kahramanmaraş’taki araziler tarıma çok uygun ve terk edilmemesi gereken yerler. Bu nedenle orada sürdürülebilir tarım için neler yapabileceğimiz konusunda çalışmalar yürütüyoruz.
Bugünkü toplantımız depremin tarıma etkileri ama depremden, afetten önce alınması gereken tedbirler var. Seli gördük Şanlıurfa'da çünkü artık bu iklim krizinin karşısında kuraklık yaşadık kuraklığın arkasından orman yangınları veya aşırı seller. Yanlış kentleşme nedeniyle de şehir selleri de kaçınılmaz. Orta Anadolu çölleşmeye tehlikesiyle karşı karşıya bir an evvel inşallah bu tedbirler alınır ve vah etmeden, eyvah demeden hiç olmazsa tedbirleri almış oluruz. Bu çalışmada o açıdan güzel bir örnek olacak ben bütün katılımcılara çok teşekkür ediyorum. Sürdürülebilir tarımın yürümesi için elimizden gelen çalışmaları yapacağız.”
ABB Kırsal Hizmetler Daire Başkanı Ahmet Mekin Tüzün de saha gözlemlerini ve sayısal verileri paylaştığı konuşmasında, şunları kaydetti:
“Bugün depremin tarım ve gıda sistemine olan etkisini gerek saha gezileri yapmış gerekse farklı ülkelerde yaşanmış felaketlerden elde edilen dersleri tartışacağız. Üreticiler hem kendileri için çadır/konteyner hem de hayvanları için hayvan çadırına ihtiyacı olduğunu belirttiler. Bir daha böyle bir afet yaşamamak dileği ile saygılarımı sunuyorum.”
TARGET Başkanı Prof. Dr. Cemal Taluğ ise şöyle konuştu:
“Yaşadığımız depremler ve pandemi süreci istisnasız tarım ve gıdanın insan için önemini gösterdi. Bu felaketler tarım ve gıda sistemimizin ne kadar kırılgan olduğunu da gösterdi. Tarım değer yaratan bir insan faaliyetidir. Gıda sadece alıp, satılan bir meta değildir. Tarım insanın en önemli ve en yaşamsal ekonomik faaliyetidir. Afetlere dirençli, doğayla dost bir tarım sistemine ihtiyacımız var. Depremde tarım sahaları üzerine yapılan yapıların hepsi gitti. Tarım sahalarını korumamız lazım. Tarım çiftçinin değil hepimizin sorumluluğundadır.” (ANKA)