Beşiktaş’ın şampiyonluğunda büyük katkı sahibi olan Alman forvet Mario Gomez, gelecek sezon siyah beyazlı kulüpte kalması için gereken şartları açıkladı. Beşiktaş'ta kiralık oynayan Gomez, "Önümüzdeki sezonun planlaması, transfer politikası ve yapılacak hamleler benim için yeterli olursa, burada kalmayı isterim" dedi. Şampiyonluk Özel programında Güntekin Onay ve Metin Tekin'in sorularını yanıtladı. Golcü oyuncu, programda şampiyonluğu ve Beşiktaş'taki geleceğini değerlendirdi.
Mario Gomez’in açıklamalarından satır başları şöyle:
"Elbette çok büyük anlamları var. Her oyuncu bu mesleği şampiyon olmak için yapar. Ben Stuttgart ve Bayern'de şampiyonluklar yaşamıştım. Fiorentina'da pas geçsem de Beşiktaş'la da bu duyguyu yaşadım. Ortam her zaman farklıdır ama duygu her zaman aynıdır. Ama Beşiktaş'taki duygu ayrıca yoğundu. Bunun elbette farklı sebepleri vardı. Uzun süredir yaşanan şampiyonluk hasreti, yeni stadyumda kupa kaldırma arzusu gibi..."
"Fiorentina çıtayı çok yükseğe koyup şampiyonluğu hedefledi. Aslında çok da iyi başlamıştık. Rossi'yle daha ilk haftalardan iyi uyum sağlayıp anlaşmaya başlamıştık. Ardından dizimden bir sakatlık geçirdim. Toplarnma sürecimin iki ay olması beklenirken o süreç beş aya çıktı ve o süreç çok zorlu geçti. Kariyerimde ilk defa böyle bir durumla karşı karşıya kaldım ve Dünya Kupası'nı da kaçırdım. Oradaki ikinci sezonum da aslında iyi başladı. Avrupa Ligi'nde Kiev ve Tottenham'a karşı iyi performanslar ortaya koydum, ligde de 12 gol attım. Yavaş yavaş kendimi buluyordum ama Sevilla'ya elenince işler değişti." "Kulüp için bir sebep bulmak gerekiyordu ve başarısızlığı sebebi de ben olarak gösterildim. Son beş maçta forma giyemedim ve bu beş maç benim için yeni bir maceraya atılmam gerektiğini gösteren sinyallerdi. Fiorentina'da aslında mutluydum ama orada işler tam da beklediğim gibi gitse buraya gelemeyecek ve bu muazzam duyguları yaşayamayacaktım."
"Bir kulübü tercih ederken benim için en önemli şey kulübü hedefleri ve beklentileridir. Bu konuda tek hatam Fiorentina olabilir. Orada da şöyle bir beklentiye kapıldım. Beni transfer ettiklerinde bana çok büyük transferler yapacaklarını ve çok büyük hedefler koyacaklarını söylemişlerdi. Ama en azından benim beklentilerimi yapmadılar bu konuda. Fiorentina'dan ayrılmaya karar verdiğimde şampiyonluğa oynayan bir takıma gitmeyi ve beni isteyen bir teknik direktörle çalışmayı istedim. Sonra Beşiktaş'la görüşmeler başladı. Bu arada Türkiye'den başka kulüplerle de görüşmelerim oldu. Ama ben her zaman yeni takımımı seçerken takımın oyun yapısına dikkat ederim. Bu noktada Beşiktaş'ın özellikle hücum bölgesinde çok iyi bir tamamlayacı olabileceğimi düşündüm."
"Almanya'da Türk futboluyla ilgili bir bilgi kirliliği var. Buradaki seviye, Fenerbahçe'nin, Galatasaray'ın ve Beşiktaş'ın büyüklükleri bilinmiyor. Mesela Bayern Münih ile kıyaslarsam, Beşiktaş ile aralarında çok büyük benzerlikler var. Burada her şehirde muazzam bir taraftar desteğine sahipler. Beşiktaş aslında Bayern Münih kadar büyük bir kulüp. Mesela Fiorentina da şampiyonluk hedefleri koyan bir kulüp ama bu iddia pek de inandırıcı değil. Ama Beşiktaş için şampyonluk gerçekçi bir hedef. Geldiğimde kulübün sahip olduğu olanaklar beni şaşırttı. Mesela Almanya'da Türkiye'den bahsedilirken olumsuz önyargılar var. Orada yanlış bir bakış açısı var. Burada stadyumlar gerçekten mükemmel. Taraftarlar mükemmel. Kulüp organizasyonu da çok iyi. Belki dünyada olmasa da, Türkiye ölçeğinde Beşiktaş rahatlıkla Bayern Münih ile kıyaslanabilecek bir kulüp."
"Bursaspor'un geçen sezon bu kadar iyi olduğunu ve ofansif bir oyun ortaya koyduğunu biliyordum ama maçlarını izlememiştim. Ama tabii kadro yapısı da çok önemli. Bizim kadromuza baktığımızda kenarlarda Gökhan Töre ve Ricardo Quaresma, ortada da Sosa'nın olması beni etkilemişti. Sosa ile Bayern Münih'te birlikte oynamıştım. O zamanlar genç ve Avrupa'ya adapte olmaya çalışıyordu ama o zaman bile müthiş bir potansiyele sahip olduğunu göstermişti. Teknik direktörümüzün oyun anlayışı da benim için önemliydi ama daha da önemlisi yöneticilerin kendisinin beni kadrosunda görmek istediğini söylemeleriydi. Böyle bir durum söz konusu olunca da kararımda büyük bir etkisi oldu."
"Böyle olacağını biliyordum çünkü geldiğimde teknik direktörümüze 'Ben artık 30 yaşındayım ve vücudumu iyi tanıyorum. Fiorentina'da düşüşe geçtim ve benim için en önemlisi yüzde yüz olarak hazır hale gelebilmem. Hatta gerekirse ekstra antrenmanlarla bu açığımı kapatayım.' dedim. (Gülerek) Ama ilk beş-altı antrenman sonrasında kendi kendime 'Keşke ekstra antrenmanlar yapayım demeseydim' dedim çünkü çok sıkı çalıştım. İlk maçtan önce Şenol hoca bana ilk 11'de başlamayacağımı söyledi ve ben de bunu anlayışla karşıladım. İkinci maçta da durum aynı şekildeydi. Ben de o dönemlerde antrenmanlarla yavaş yavaş form yakalamıştım. Kötü bir dönem değildi çünkü buna hazırlıklıydım. Üçüncü maçta oynadım ve dördüncü maçta ilk golümü attıktan sonra form grafiğimi yükselttim."
"Ben her zaman olabildiğince çok gol atmak isterim. Ama sezon başında da söyledim. Benimle Van Persie arasında kıyaslamalar yapılıyordu. Benim hedefim Van Persie'den daha çok gol atmak değil, şampiyonluk elde etmekti. Çünkü ben Bayern Münih'te gol kralı olduğum bir sezonda şampiyonluğu Dortmund'a kaptırdık ve bunun da pek bir kıymeti kalmadı. Büyük bir takımda oynuyor ve şampiyonluk elde edemiyorsanız attığınız gollerin bir önemi kalmıyor. Benim için en önemli duygu kupa kaldırmak."
"Bunu daha önce de dile getirmiştim. Bir de fa Fiorentina'da böyle bir hata yaptım ve Nisan'da geleceğim hakkında karar verdim. Neden hataydı? Çünkü belirttikleri büyük oyuncuları almadılar. Ligin son haftasında Şampiyonlar Ligi'ne gitme şansını Milan'a kaptırdılar. O hatadan bir ders çıkarttım ve belirleyici kararı Nisan ayında değil, sezon sonunda alacağımı söyledim. Takımın transfer politikasına, takımın oyun felsefesine bakacağım. Teknik direktörün bakış açısını değerlendirip ona göre bir karar vereceğimi söyledim. Burada harika bir sezon geçirdim. Bu şehri gerçekten seviyorum ve burada yaşamaktan memnunum. Başkanla konuştuğumda Şampiyonlar Ligi'nde oynayacağımızı söyledim. UEFA Avrupa Ligi'nde grup aşamasında elenmiştik. Bu da demektir ki Şampiyonlar Ligi için belirli bir yatırım yapılması gerekiyor. Ben burada kalmak için iyimserim ve pozitif duygulara sahibim. Burada bazı dedikodular oldu diğer kulüplerle görüştüğümle ilgili. Bunlar doğru değildi. Kulübüme beklentilerimin karşılanması halidne kalacağımı söyledim. Sezon yarın bitecek ve tatile gideceğiz. O süreçte menajerim kulübümle görüşmeye devam edecek. Söylediğim gibi önümüzdeki sezonun planlaması, transfer politikası ve yapılacak hamleler benim için yeterli olursa, burada kalmayı isterim."
"Ben bu takıma inanıyorum. Bu takımda büyük bir bütünlük ve takım ruhu var. Avrupa Ligi'nden bir örnek vereyim. Sporting ile oynadık ve rakibimizin çok iyi hücum oyuncuları vardı. Biz en azından oyunun bir bölümünde savunma yapmak zorunda kaldık. Örneği buradan aldığınızda Şampiyonlar Ligi'nde tamamen üst düzey takımlara karşı oynayacağız. Belki öyle bir kura çekeceğiz ki grubumuzda Real Madrid, Manchester City ve Benfica olacak. Burada verilmesi gereken karar şu. Biz Şampiyonlar Ligi'nde oynamak için mi oynayacağız, yoksa Şampiyonlar Ligi'nde bir hedef koyup öyle mi oynayacağız. Bence kesinlikle bir hedef koymalıyız. Ligde başardığımızın üzerine koymalıyız. Elbette Şampiyonlar Ligi'nde her maçımızı kazanamayız ama en azından sahamızda iyi işler yapabilelim isterim. Mario Gomez 26 gol attı şimdi bize akıl veriyor diye düşünmesin insanlar. Ben bunu ne kadar hevesli olduğumu anlatmak için söylüyorum. Bu kulüpte başarı için bütün koşullar mevcut. Eğer gerekli pozisyonlara gerekli yatırımlar yapılırsa çok daha iyi yerlere gelebilir Beşiktaş."
"Benim için 30 metreden gol atmakla kale ağzından atmak arasında bir fark yok. Her golümde aynı duygu patlamasını yaşıyorum. Tabii ki bazı goller size önemli maçlar kazandırıyorsa onlar sizin için daha önemli oluyor. Ama burada Galatasaray'a ve Fenerbahçe'ye karşı atılan gollerin taraftar için daha önemli olduğunu biliyorum."
"Samuel Eto'o Türkiye Ligi'ni İtalya Ligi'nden daha iyi olduğunu söylemişti. Bunu değerlendirmek zor. Kültürler birbirinden çok farklı. İş saha içine geldiğinde de kültür farklılıkları oluyor. Mesela İtalya'da Almanya'ya göre çok daha sert futbol oynanıyor. Burada ise biz çok iyi bir hücum futbolu ortaya koyduk. Böyle bir durumdayken işler ne kadar zorlayıcı olursa olsun doğru işleri yapabiliyorsunuz. Her ligin olumlu ve olumsuz karakteristik özellikleri var ama önemli olan doğru takım karakterini yakalayabilmek. Ama şu an bunların hiçbir önemi yok çünkü şampiyon olduk."