Markar Esayan 'Affedersiniz Ermeni dediler' tartışmasında Erdoğan'ı nasıl savundu?

Markar Esayan 'Affedersiniz Ermeni dediler' tartışmasında Erdoğan'ı nasıl savundu?

Yeni Şafak yazarı Markar Esayan, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın tepkilere yol açan "Affedersiniz daha da çirkinini söyleyerek bana Ermeni dediler" sözlerini değerlendirirken "Biz Ermeniyiz, tecrübe ile sabit, hakiki ırkçıları gözünden tanırız merak edilmesin. 12 yıldır AK Parti'yi destek veren bir Türkiyeli olarak bu pazar da Yeni Türkiye için Erdoğan'a oy vereceğim" dedi. Erdoğan'ın "çirkin şeyler" ifadesi ile "döl" sözünü kastettiğini iddia eden Esayan, Başbakan'ın ifadesinin sorunsuz olmadığını belirtirken de, "Ancak buradan çıkıp, yüzyıllık ırkçı İttihatçı parantezi kapatan bir siyasiyi ırkçılıkla, nefret suçuyla itham etmek, siyahı beyaz etme çabasından öteye geçmez" ifadesini kullandı.

Doğan Akın'ın yazısı: Markar Esayan ve 'kepaze olmadan yaşlanmanın imkânsızlığı...'

Esayan'ın Yeni Şafak'ta "Günahı olmayan ilk taşı atsın..." başlığıyla yayımlanan (7 Ağustos 2014) yazısı şöyle:

Eski Türkiye'nin 'kurucu ötekileri' Ermenilerdir. Türkiyeli Ermeniler bu ağır yükü her zaman sırtlarında hissettiler. İttihatçılar ve Kemalistler, gerçekte var olmayan, organik Türklüğü de dışlayan ırkçı bir vatandaşlık kafesini Ermeni düşmanlığı üzerinde bina ettiler. Devlet tabii ki tüm halktan nefret ediyordu ama, 1915 travması merkeze Ermenilerin alınmasını gerektirdi. Öyle ki, 1915'i reddetmek 'Türk' olmanın, Ermeni'yi aşağılamak ise kendine değer aktarmanın formülüne dönüştü. Ermeni değersizleştirildiği oranda 'Türklük' değer kazanıyor, ideoloji kökleşiyordu.

Koca bir devlet teknolojisi Ermeni düşmanlığı üretmek üzere programlandı ve bu ayrımcı devletin varlığına bağlandı. Kitleler ırkçı bir tarih anlatısı ile doktrine edildi. Bir yandan şeytanlaştırma devam etti, öte yandan da kılıç artığı Ermenilerin maddi varlıkları imece ile yağmalandı. 1923'ten sonra dahi rahat bırakılsalar bugün ülkede birkaç milyon Ermeninin yaşaması gerekirken, sadece Ermeni oldukları için çağdaş-laik Kemalistlerce eziyet gördüler, göçe zorlandılar, 50 bin gibi bir sayıya gerilediler. Vakıf mallarına devlet sürekli el koydu, dillerini ve dinlerini yaşamalarının önüne geçildi.

Türkiye'nin kuruluş hikâyesi işte böyle travmatik... Ötekileştirmenin temel bir ideoloji olduğu, endoktrinasyon sayesinde kitlelerin 'Ermeni'de cismanileşen bir öteki nefreti ile malul edildiği, bunun kollektif bir bilinçdışı oluşturduğunu da kabul etmeliyiz.

Ama sorun sadece bu değil. Türklerle en az bin yıl, Kürtlerle çok daha uzun süre birlikte yaşayan bir halk kısa sürede buharlaştırılmıştı ama, onların bıraktığı koca boşluk toplumsal hafızada yerini koruyordu. Ermeni karşıtlığı, Ermeni olgusunu hafızadan kazımaya çalışıyordu ancak böylelikle onun varlığını da sürekli canlı tutmuş oluyordu. Bu bir nevroz yarattı; insanlar Ermeni kavramına hem öfke hem de suçluluk duygusu ile bağlandılar. Hayaletler bir türlü yok olmadı, ölüler, anılar hep geri geldi. Ermenilik hep netameli ve yan yana durulması zor bir konu oldu.

Başbakan Erdoğan geçen gün bir ortak yayında geçmişte insanların Kürt, Alevi vs. olduğunu söyleyemediğini, herkesin artık kimliğini açıkça ifade edebildiğini anlatmaya çalışırken, kendisine yönelik söylenen 'döl' sözünden kaçınmak için 'Çıktı bir tanesi affedersin çok daha çirkin şeylerle Ermeni diyen oldu' dedi. Burada 'çirkin şeylerle' sıfatının 'döl' sözüne bağlandığı ortada. Ama söylem sorunsuz değil.

En nihayetinde bu söylemde 'Ermeni'nin olumsuz çağrışımlarından kaçınma eğilimi göze çarpıyor. Bu cümlenin mesela Fransız, Boşnak veya İngiliz için kullanılması pek mümkün değil. Zaten böyle bir hakareti Erdoğan'a yapmak da kimsenin aklına gelmez. Çünkü ortak hikâyemizde bu sıfatların Ermeni kadar olumsuz bir yeri yoktur.

Hatırlıyorum, bir MHP'li vekil Akil İnsanlar arasında yer alan Etyen Mahçupyan için galiz ifadeler kullandığında, Başbakan ırkından ötürü ayrımcılığa tabi tutulan Mahçupyan'a sahip çıkan ve ayrımcılığı kınayan sert ifadeler kullanmıştı. El konan azınlık mallarının iadesi ve Van Ahtamar Kilisesi'nin ihyası gibi birçok eski devlet aklına mesafelenme adımlarını da Erdoğan attı. Tabii ki 1915 soykırımı konusunda yayımlanan taziye mesajı, herhalde yukarıda özetlediğim kurucu devlet mantığının tam aksi yönüne oturuyor ve bu çabada bir zirveyi ima ediyordu.

Peki, Sayın Erdoğan'ın yukarıdaki ifadesi sorunsuz mu? Değil. Erdoğan kalibresindeki bir liderin 'Ermeni' ile mesafelenmeye ihtiyacı yok. Taziye gibi bir devrimi gerçekleştiren Erdoğan'ın, böyle bir durumda 'Ermeni veya Gürcü olsam bu neyi değiştirir? Ermenilik neden hakaret olsun? Ama merak ediliyorsa ben Ermeni ya da Gürcü değilim, Türküm' demesi daha tutarlı olmaz mıydı? Hücrelerimize nüfuz etmiş olan duygusal alışkanlıklarımız, bazen aklımızın aldığı mesafeden geride kalıyor, senkronizasyon için zaman gerekiyor olmalı.

Ancak buradan çıkıp, yüzyıllık ırkçı İttihatçı parantezi kapatan bir siyasiyi ırkçılıkla, nefret suçuyla itham etmek, siyahı beyaz etme çabasından öteye geçmez. Bu ifadeyi, eski Türkiye'nin zihnimizdeki kalıntıları olarak görmek, bir Ermeni ırkçılığından bahsedilecekse, bunun çok yaygın bir sorun, Erdoğan ve tabanının ise bu zihniyetten kurtulmaya çabalayan en istekli kesimler olduğunu teslim etmek gerekir.

Konuya daha ciddi yaklaştığımızda, hepimizin kendi ötekilerimize karşı ırkçı hisler beslediğimizi görmek gerekir. Yüz yıl boyunca bu ırkçı havayı soluduk, bu zehir iliklerimize kadar işledi. Bundan 25 yıl önce Türkler hakkındaki oldukça önyargılı düşüncelerimi hatırlıyorum. Bu dönem bu ötekileştirmelerle yüzleştiğimiz zamanlar olarak çok değerli.

Beni ürküten asıl sorun ise, Başbakan'ın bu sözleri sonrasında kendisine solcu, cemaatçi, çağdaş, laik diyenlerin sosyal medyadaki ırkçı tavrıydı. 12 yıldır AK Parti'yi destek veren bir Türkiyeli olarak bu pazar da Yeni Türkiye için Erdoğan'a oy vereceğim. Sadece bu tercihim için 12 yıldır olduğu gibi argümanlarım üzerinden değil, sadece Ermeni olmam nedeniyle aldığım tehdit ve hakaretlerin Neo-İttihatçılık olduğunu görüyorum. Tercihimi, benim halkımı öldüren, soyan, aşağılayan bu zihniyetin devamcılarından değil, çelişkileri de olsa bu kabuktan sıyrılma gayretinde olan zihniyetten yana koyuyorum.

Biz Ermeniyiz, tecrübe ile sabit, hakiki ırkçıları gözünden tanırız merak edilmesin. Kimse de Ermenilik üzerinden kirli egemenlik kavgalarını verirken, bunu Ermenilerin yuttuğunu zannetmesin.