1992’den beri düzenlenen, Türkiye’den ve dünyadan solun önemli isimlerini bir araya getiren Marksizm Günleri Koronavirüs krizi nedeniyle bu sene online gerçekleştirildi. 9 Mayıs’ta başlayan Marksizm 2020 kapsamında, ‘Irkçılık ve Göçmen Düşmanlığı’, “Din, Devlet ve Devlet Dini, “Marx Neden Haklı”, “Pandemi döneminde toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile mücadele”, Genç aktivistler iklim krizini tartışıyor: Durduracağız ama nasıl?, Neoliberalizmin çöküşü, krizler-alternatifler- Antikapitalist bir manifesto” konuları konuşuldu. Türkiye ve yurt dışından birçok aktivist ve akademisyenin katıldığı oturumlarda, yeni tip Koronavirüs nedeniyle dünyanın içinde bulunduğu durumun toplumsal yansımaları ve sonuçları üzerine tartışmalar yürütüldü.
Tolga Yıldız konuşmasında evrim teorisinden, bu teorinin kapitalizmin ihtiyaçları ile olan ilişkisinden bahsetti. Roni Margulies, evrim teorisinin tarihçesini ve bilimsel temellerini anlattı. Tuna Emren ise virüslerin evrimi ve yaşam tarzımızın buna etkisinden bahsetti. Toplantının sonunda konuşmacılar, sorulan soruları cevapladılar
“Irkçılık ve Göçmen Düşmanlığı” toplantısında Yıldız Önen, Aboubakar El Şami ve Polat Alpman konuşma yaptı. Yıldız Önen Koronavirüs krizinde savaş, açlık ve iklim krizi sebebiyle yaşadıkları yerlerden kopmak zorunda kalmış göçmenlerin zaten zor olan şarlarının daha da kötü hale geldiğini belirtti. Türkiye’nin 1951’de imzaladığı Cenevre sözleşmesine koyduğu şerh ile Avrupa Konseyi dışında gelen göçmenlere mültecilik hakkı tanımadığını ve bu nedenden göçmenlerin sömürüye açık olduğu eğitim, sağlık ve çalışma haklarının olmadığını hatırlattı. Göçmen işçilerin güvencesiz şekilde ve asgari ücretin altında ücretlere çalıştırıldığını ve bununla 5-6 kişi geçinmek zorunda olduğunu anlattı. Sosyal medyada ve ana akım medyada yalan haberlerle ırkçlığın kışkıtıldığını ve yanlış bilinen durumları anlatan Önen çözüm için mültecilik hakkı verilmesi gerekliliğini söyledi.
Aboubakar El Şami Suriyelilerin göç hikâyesini ve bugün yaşadıklarını anlattı. Esad’ın varil bombalarından ve IŞİD'den kaçan Suriyelilerin kaçmaya nasıl mecbur hale geldiklerini anlattı. AB fonlarından gelen paranın Kızılay yardımıyla 1000 kişide 1 yada 2 kişiye verildiğini ve 180 TL olduğunu belirtti. Çoğu göçmenin düzenli işi olmadığını, çalıştığı halde paralarını alamadıklarını ve şikayet edemediklerini anlatan Şami Afganların ve Türkmenlerin durumunun da farklı olmadığını ve devletin sağladığı sağlık hizmetinin ücretsiz olmaktan çıktığını şartların giderek zorlaştığından bahsetti. İsveç’teki arkadaşının da orada kendine solcu diyen insanlar tarafından bile ırkçılığa maruz kaldığını söylerken Türkiye ile benzerliğinin altını çizdi.
Polat Alpman, konuşmasında, göçmen, yurttaş, milliyetçilik gibi kavramları tartıştı. Mültecilerin hakkını gerçek anlamda koruyacak bir kurumun olmadığını anlatan Alpman bunun bir medeniyet krizi olduğunu söyledi.
“Din, Devlet ve Devlet Dini” toplantısında Sinan Özbek din kavramının Marksist analizini yaptı. Kapitalist ulus devletlerin kuruluşunda dinin rolünü anlattı. Devlet dini kavramının ulus devletler için nasıl bir gereklilik olduğu söyledi. Sorulan sorulara cevap verirken, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda Sünni İslam’ın devlet dini olarak kabul edildiğini, Diyanet kurumunun bunun için kurulduğunu anlattı. Son olarak ateizmden ve ateizmin Sovyetler Birliğinde niçin devlet dini olduğundan bahsetti.
Marksizm Günlerinin ikinci toplantısı, Pazar günü saat 18.00'de “Marx Neden Haklı” konusunda yapıldı. Toplantıda Canan Şahin, Ferda Keskin ve Ozan Tekin konuşma yaptılar.
Canan Şahin konuşmasında, Marksizm’in kapitalist sömürü mekanizmaları konusunda söylediklerini anlattı. Marx’ın enternasyonalizm anlayışını, işçi sınıfının devrimci rolünü, devrimci partinin görevlerini açıkladı.
Ferda Keskin, Marx’ın dünyayı dönüştürmek düşüncesinden ne anladığını, neoliberal kapitalizmin insana bakışını, bu konuda Marx’ın 1844 yılından beri kapitalizme yönelttiği eleştirileri anlattı.
Ozan Tekin, Marx’ın kapitalizme karşı mücadelede işçi sınıfına atfettiği rolü anlattı. İşçi sınıfının artı değer üreten bir sınıf olarak kapitalistlere karşı güçlü olduğunu, kolektif üretim süreçlerinin, kolektif mücadeleye nasıl destek olduğunu anlattı. İşçi sınıfının öncü mücadelesi konusunda Marx ve Engels’in düşüncelerinden bahsetti.
Marksizm Günlerinin Pazartesi saat 19.00'da yapılan beşinci toplantısında “Pandemi döneminde toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile mücadele” konusu tartışıldı. Toplantıda Atilla Dirim, Merve Diltemiz Mol ve Fulya Oral konuşma yaptılar.
Atilla Dirim konuşmasında, “Koronavirüs günlerinde LGBTİ+lar için evde kal demek çok büyük sorunlara yol açabiliyor. Bazı aileler, LGBTİ+ olan çocuklarına şiddet uygulayabiliyorlar. Evde kalan LGBTİ+lar işsiz kalıyorlar, maddi imkânsızlıkları çok fazla, çözüm bulmak için örgütlenmek, bir araya gelmek zorundayız” dedi.
Merve Diltemiz Mol konuşmasında “Feminizmi, enternasyonal ve keşisimsel bir mücadele alanı olarak görüyorum, feminizm, diğer her türlü eşitsizlikle mücadeleye destek olmalıdır, temelde de antikapitalist olmalıdır. Virüs nedeniyle yapılan “Evde kal” çağrıları kadınlar için çeşitli zorluklar ortaya çıkarıyor. En başta gelen sorun, kadına yönelik şiddetin artması. Evde kalmak zorunluluğundan dolayı, şiddet görenlerle gösterenler aynı evde kalmaya devam ediyorlar. Bu dönemde ilgili kurumlardan destek almak çok zorlaşmış durumda” dedi.
Fulya Oral konuşmasında “Evde kalan kadınlar, artan bir iş yükü ve psikolojik şiddetle karşı karşıyalar. Bazıları için aynı zamanda fiziksel şiddet de söz konusu. Koronavirüs salgını döneminde kadına yönelik şiddet olayları tüm dünyada arttı. Türkiye’de şiddete uğrayan kadınlar, güvenlik güçlerinin olumsuz tavrı ile karşılaşıyorlar, 6284 sayılı yasa fiilen uygulanmamaya başlandı, bu konularda mücadele etmemiz gerekiyor” dedi.
“Genç aktivistler iklim krizini tartışıyor: Durduracağız ama nasıl?” yapılan 6.toplantıda Ali Karakoç, Hilal Şenel, Selen Ünal ve Tibet Şahin konuşma yaptı.. Ali Karakoç konuşmasında iklim aktivisti olmanın öneminden bahsetti ve şunları söyledi: “İklim değişimine karşı öğrencilerin yaptığı okul grevlerine katıldım. Fosil yakıt kullanımının son bulmasını istiyorum, Temiz enerji kaynaklarının kullanımına geçilmeli” dedi.
Hilal Şenel konuşmasında, “Virüs, doğaya insanın ölçüsüz müdahalesi ile ortaya çıktı. İnsanların ekosistemlerin korunması konusunda sorumluluk alması gerekir. Şirketleri değil yaşamı kurtaralım, insanlara gerçekleri anlatalım, bilim insanlarını dinleyelim, bütün bunlar için umutluyum. Umut etmek sadece bir iyimserlik değildir. Umut, iklim için harekete geçmektir.”
Selen Ünal iklim krizi bütün anormallikleri ile sürüyor dedi ve şunları söyledi: “İklim değişimini çok hızlı yaşıyoruz. İklim krizinin sebebi kapitalizm. Kapitalizmin kaosu iklim krizini tetikliyor. İklim krizinin sebebi tek tek insanlar değildir, bunu demek elbette kişisel sorumluluklarımızı unutmamız anlamına gelmez, suyu açık bırakmamalıyız. Buna karşın temiz suya erişimi olmayan milyonlarca insan var. Karbon ayak izinin büyüğü şirketlere ait”
Tibet Şahin, iklim krizinin tarihçesinden bahsetti ve şunları söyledi: “1960’lardan beri iklim krizinden konuşuyoruz, ama şirketler 2000’lere kadar bunu inkâr ettiler. 2015’ten sonra yaşanan aşırı sıcaklar insanların bu konuyu önemsemesini sağladı. Neoliberal kapitalizmin iklim krizi ile ilgili yapabileceği bir şey yok, çünkü rekabet ortamı ortak ve bütüncül karar almalarını engeller. Çelişki insan doğa arasında değil. Çelişki, mevcut emeğin örgütlenme biçimi olan kapitalizm ile doğa arasında. Emeğin örgütlenme biçimini demokratik bir biçime getirilse, sosyalist tarzda olsa çelişki kalmaz. Ekolojik kriz, kapitalizmin krizinin dışavurumudur.”
Marksizm Günlerinin 13 Mayıs Çarşamba günü yapılan 7.toplantısında “Neoliberalizmin çöküşü, krizler-alternatifler- Antikapitalist bir manifesto” konusu tartışıldı. Toplantıda, Argyri Erotokritou ve Şenol Karakaş konuşma yaptılar.
Alex Callinicos konuşmasında salgının nedeni kapitalizmdir, doğal bir felaket yaşamıyoruz dedi ve şunları söyledi: “Kapitalizmin doğayı yok etmesi, tarımsal üretimi endüstrileştirmesi nedeniyle bu salgını yaşıyoruz. Emek ve doğa arasında bir denge vardır, ama kapitalizm bu dengeyi yok ediyor. Sosyalistler ve çevreciler yıllardır kapitalizmin dünyayı felakete sürükleyeceğini söylüyordu. Şimdi bu felaketi yaşamaya başladık. Başka bir dünya için mücadele etmeliyiz.”
Argyri Erotokritou Yunanistan’da borç krizi döneminde hastanelerin sayısının azaltıldığını anlattı ve şunları söyledi: “Bizler salgın döneminde sağlık için daha fazla kaynak sağlanması için eylemler yaptık. Hükümet ise kaynakları daha çok zenginleri kurtarmak için harcıyor. Salgını ancak kapitalizme karşı mücadele ederek yenebiliriz. Devrimci antikapitalist sol sokaktaki insanın taleplerinin sözcüsü olmalıdır. Kapitalizm artık işlemiyor, yeni toplumu işletecek olan işçi sınıfıdır.”
Şenol Karakaş konuşmasında egemen sınıfların temsilcilerinin sürekli “aynı gemide olduğumuzu” söylediklerini, bunun doğru olmadığını anlattı ve şunları söyledi: “Evde kalmaya parası olanlarla, parası olmayanlar, salgını aynı şekilde yaşamıyorlar. Şimdilerde dünyada sağcı ve muhafazakâr hükümetler “normalleşme” çağrıları yapmaya başladılar. “Normalleşme” değil “halk sağlığı” istiyoruz. Türkiye’de hukuki altyapısı olmayan, keyfi, gücün merkezileştiği bir hükümet sistemi var. Bu da her alanda tıkanıklığa yol açıyor. Salgının nedeni kapitalizmdir, bu nedenle insanlar hükümetlere öfkeliler. Bu öfkeyi işçi sınıfının eylemi ile bir araya getirmek gerekir.”