Pelin Ünker
Marmaris'te 21 Haziran günü çıkan orman yangını henüz söndürülemedi. Sabah itibarıyla havadan müdahale yeniden başladı.
Marmaris Belediye Başkanı Mehmet Oktay, DW Türkçe'ye yaptığı açıklamada, yangının büyük oranda kontrol altına alındığını ve bu alanlarda soğutma çalışmalarına başlandığını söyledi. Hisarönü-Değirmenyanı-Başyurt mevki ile Yeşilbelde-Okluk yol ayrımında kalan alanda yangının devam ettiğini ifade eden Oktay, "Söndürme çalışmaları havadan ve karadan sürüyor. Tek korku esmeye başlayan rüzgâr. Tüm ekipler teyakkuz halinde, alevler büyümeden söndürmeye çalışıyor" dedi.
Muğla Büyükşehir Belediyesi'nin açıklamasına göre ise şimdiye dek 3 bin 417 hektar yani 4 bin 813 futbol sahası büyüklüğünde orman alanı zarar gördü.
Geçen yıl 28 Temmuz-12 Ağustos arasında da Türkiye'nin güneyinde yaklaşık 124 bin hektarlık, 174 bin futbol sahasına denk orman alanı yangınlar sebebiyle kaybedilmişti.
Peki orman yangınları neden önlenemiyor?
DW Türkçe'ye konuşan Türkiye Ormancılar Derneği Batı Akdeniz Şubesi Yönetim Kurulu Başkan Prof. Dr. Tuncay Neyişçi'ye göre günlerdir süren yangının söndürülememesinin temel nedeni önceki yangınlardan ders çıkarmamak.
"Her yangında biz her şeyi yeniden keşfetmeye çalışıyoruz" diyen Neyişçi, senelerdir yazılan raporların hiçbirinin dikkate alınmadığını söylüyor. Neyişçi, "Marmaris'teki yangını ilk gören kişi, o yangına ilk giden, iyi eğitilmiş bir orman mühendisi, orman yangını uzmanı olsaydı, o yangının büyüyebileceğini çok net olarak görürdü" diyor ve ekliyor: "Eğer siz yangının büyüyeceğini öngörürseniz tedbirlerinizi ona göre alırsınız. Yangının hemen çıktığı noktalarda söndürmeye değil. Ben bu yangını bu koşullarda, yangının hızıyla ilgili olarak hangi kilometrede, hangi yöntemlerle önleyebilirim dersiniz. Yangını en kısa mesafede söndüreyim diye yaklaştığınız zaman mevziyi kaçırırsınız."
Türkiye'deki ormanların büyük bir bölümünün yanma riski yüksek ormanlar haline geldiğini belirten Neyişçi'ye göre, yangın mevsiminden önce ormanların kolaylıkla tutuşabilecek kısımlarının orman sistemi dışına çıkarılması ya da risklerinin düşürülmesi gerekiyordu.
Ancak Neyişçi bunun yapılmaması bir yana yangınlar sonrası yetiştirilen ormanların bile yanma riski yüksek ağaçlardan oluşturulduğunu söylüyor. Orman Genel Müdürlüğü'ne düşen temel görevin, çıkan yangınları söndürmekten çok yangın riski düşük, yangına dirençli ormanlar kurmak olduğunu vurgulayan Neyişçi, bu dikkate alınmadığı için 30 sene önce dikilen ormanların da 10 sene önce dikilenlerin de yandığını söylüyor.
Profesör Neyişçi, "Helikopterle ve uçakla sönmeyecek, harcadığımız parayla kalacağız Marmaris'te. Manavgat'ta da böyle oldu. Yangın yağmur başladığı için söndü. Helikopterler etkili olduğu için değil, helikopterlerin etkili çalışması için de sizin yanma riski düşük ormanları hazırlamış olmanız lazım. Bu şiddette yanan bir ormana 40 tonluk değil, 100 tonluk su da atsanız söndürmeniz mümkün değil" diye konuşuyor.
Neyişçi'ye göre, yangınları önlemek için servi ağaçlarından rüzgâr perdeleri oluşturulması gerektiği bilimsel raporlarda yer alsa da yetkililer bunu dikkate almıyor: "Rüzgâr hızı vardı, genel müdür öyle diyor, akademisyenler öyle söylüyor. Ya rüzgâr, yangın varsa rüzgâr olacak. Şimdi siz bu rüzgârı engellemek için 80 seneden beri ne yaptınız? Yüz seneden beri ne yaptınız orman içerisinde? Soru bu."
Ege bölgesiyle Akdeniz bölgesi arasında rüzgâr, topografya ve bitki örtüsü açısından çok radikal farklılıklar olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Neyişçi, bu farklılıklar nedeniyle Antalya'da uygulanan bir yöntemin Ege'de uygulanamayacağını ifade ediyor. Orman Genel Müdürlüğü'nün bu farklılıkları dikkate almadığını savunan Neyişçi, "Niye Marmaris'te veya geçen sene Manavgat'ta orman yangınları büyüdü? Çünkü orman yangınları konusunda uzman elemanımız yok" diyor.
DW Türkçe'ye konuşan emekli pilot Bahadır Altan'a göre de yangın öncesi gerekli hazırlıklar yapılmadı.
Türkiye'de 1 Haziran 31 Ekim arasının yangın dönemi diye tanımlandığına işaret eden Altan, "Yangınlar başladıktan sonra 4 Temmuz'da ihaleyle gelecek diye bir açıklama yapan bir bakan var. Tek başına bu örnek, yeterince önceden hazırlık yapılması gereken bir sorumluluk gerektiğini kavramadıklarını ve bu sorumluluğun gereğini yerine getirmediklerini gösteriyor" diye konuşuyor.
Tarım ve Orman Bakanı Prof. Dr. Vahit Kirişci, Marmaris'teki yangına ilişkin 22 Haziran'da yaptığı açıklamada, 4 Temmuz'da gece görüşlü 10 helikopterin bakanlık envanterine katılacağını duyurmuştu.
Bahadır Altan, sorunun uçak veya gece görüşlü helikopterlere indirgenmesini de de yanlış buluyor. Yangınlarla sadece uçak veya helikopterle mücadele etmenin mümkün olmadığı görüşünü paylaşan Altan'a göre asıl çare iklim krizine karşı radikal tedbirler almak. Altan, "Öncelikle kömürden vazgeçmek, sonra fosil yakıtlardan vazgeçmek ve ekolojik kırımı durdurmamız gerekiyor" diyor.
Uçak pilotluğunun yanı sıra helikopter pilotluğu da yaptığını belirten Altan, helikopterlerin gece görüşü de olsa yangınla mücadelede etkili bir savaş veremediği görüşünde.
Ana muhalefet partisi CHP'nin de eleştirilerini uçak ve helikopterler üzerinden yönelttiğini ifade eden Altan, "Şu kadar uçak, bu kadar helikopter katılıyor söndürmeye diye iktidar da sürekli rakamları konuşuyor. Bu da bir şova dönüşüyor. Ama oradaki ağaçların, sincapların çığlıkları duyulmuyor" ifadelerini kullanıyor.
Öte yandan orman yangınının ardından gözaltına alınan bir kişinin, yangını üç ayrı noktaya sigara izmariti atarak çıkardığını itiraf ettiği belirtildi. Şüpheli daha sonra tutuklandı. Orman yangını devam ederken bölgede incelemelerde bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Marmaris'te tutuklanan şüpheli hakkında; "Caydırıcı bir ceza. Ucu nereye dayanıyor idama mı idama..." ifadelerini kullandı.
Ancak Altan'a göre orman yangınları, bir suçlu bulunarak "bu yaptı" denecek kadar basit bir olay değil. Doğayı koruyan politikaların oluşturulması ve buna bütçe ayrılması gerekiyor. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un yangına ilişkin "Sahadaki kahramanlarımızın moral ve motivasyonunu olumsuz yönde etkileyenler hakkında hukuk çerçevesinde yapılması gereken ne varsa yapılacaktır" sözlerini hatırlatan Altan, "Burada da mesele gerçekleri konuşanların bastırılması, susturulması. Asıl kahramanlar Akbelen'de direnen köylülerdir. O zeytinlikleri savunan, Deştin'de çimento fabrikasına verilmesine karşı direnen köylülerdir" diyor.
Prof. Dr. Tuncay Neyişçi'ye göre de orman yangınlarına yönelik tartışmanın bilimsel temeller değil de siyasi zemin üzerinden yürümesi Türkiye'nin ormanlarına zarar veriyor.
Neyişçi, "Maalesef Türkiye'de orman yangınları teknik bir olay olarak değil, siyasi bir olay olarak görülüyor. Orman Bakanı'nın orman yangın alanında işi nedir? Orman Genel Müdürü'nün orada olması lazım. Konuyu bilen odur. Orman Bakanı veya diğer bakanlar veya valiler, belediye başkanları o uzman kişiye, teknisyene yardımcı olurlar. Uçak mı lazım, uçak gönderirler, iaşe mi lazım, iaşe gönderirler, bu gibi hizmetleri sağlarlar ama doğrudan doğruya politik olarak teknik bir olaya müdahale ediyorlar" ifadelerini kullanıyor.