Martin Schulz’un beş yıl boyunca görev yaptığı ve normal olarak temsilî bir işlevi bulunan Avrupa Parlamentosu’nu (AP) güçlü bir kuruma dönüştürdüğü belirtiliyor. Nitekim 2012’de bu göreve geldiğinde sosyal demokrat Schulz “Benim hedefim AP’yi daha görünür ve duyulur hale getirmek” diye konuşmuştu. Avrupa Parlamentosu’nu ve kendi siyasi kişiliğini kamuoyunun odak noktası haline getirebilmiş olmasını siyasi hasımları bile teslim ediyor.
Berlusconi Schulz'u "toplama kampı" görevlisi diye nitelemişti
Martin Schulz 1994’den bu yana Avrupa Parlamentosu milletvekili. Ama kamuoyunda Schulz ilk olarak 2003 yılında o zamanki İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi’nin onu bir "toplama kampı" görevlisi olarak tanımlaması ve skandala yol açmasıyla tanımıştı.
İyi bir hatip olarak da tanınan Schulz, AP’de sosyalist grubun başkanı olarak parlamento başkanlığı görevine kadar yükseldi. AB Komisyonu başkanlığı görevine Lüksemburg’un eski başbakanı, muhafazakar Jean-Claude Juncker ile birlikte talip oldu. Ancak Juncker karşısında seçimi kaybetti.
Net talep ve mesajlar
Seçimi kaybetmiş olmasına rağmen AP Başkanı olarak devlet başkanlarını ve bakanları kabul etti, bir nevi paralel dış politika yürüttü. AB devlet ve hükümet başkanlarına kimi zaman ağır eleştiriler de yöneltti. 2012’de göreve geldiğinde AP Başkanı olarak AB devlet ve hükümet başkanlarının düzenli zirve toplantılarına kendisinin de katılmasını talep etti. Bu talebi reddedildi. Schulz, bir çeşit oturma grevine giderek protesto tehdidinde bulundu fakat daha sonra bu eylemden vazgeçti. Ama o andan itibaren de medyanın ilgi odağı haline geldi.
'AB en büyük medeniyet projesi'
Brüksel'deki gazeteciler Martin Schulz'dan çok memnundular, zira neredeyse her konuda söyleşilere katılıyor ve bunu dört yabancı dilde, akıcı bir biçimde yapabiliyordu. AP'den ayrılırken yaptığı konuşmada Schulz, Avrupa Birliği'ni en büyük medeniyet projesi olarak niteledi ve bundan sonra hangi pozisyona gelecek olursa olsun, bu projeyi savunmaya devam edeceğini vurguladı.
Schulz'un başbakan adaylığı
Martin Schulz 2017 yılının sonbaharında Almanya'da yapılacak parlamento seçiminde Sosyal Demokrat Parti'nin birinci sıra adayları arasında yer almaya hazırlanıyor. Şimdiki Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier'in ilkbahar aylarında cumhurbaşkanlığı görevine seçilmesi durumunda Schulz'un da dışişleri bakanı olmasına olası gözüyle bakılıyor. Hatta Martin Schulz'un partisinin başbakan adayı olması da muhtemel. Anketlerde Schulz, Almanya'nın en sevilen sosyal demokrat politikacıları arasında olduğunu ortaya koydu.
© Deutsche Welle Türkçe
Bernd, Riegert