Sözcü yazarı Çiğdem Toker, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın ekonomik model olarak geçileceğini açıkladığı "McKinsey sistemine" ilişkin olarak değerlendirmede bulundu. Toker, "McKinsey ile çalışmak demek, IMF'ye gitmeye gönül indirilemediği için IMF'nin 'yol arkadaşı' denebilecek bir şirketin kapısını çalmaya, küresel sermayenin sizi mecbur etmesi demek" ifadesini kullandı.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, New York’ta, Türkiye-ABD İş Konseyi (TAİK) tarafından düzenlenen konferansta uluslararası yönetim şirketi McKinsey ile anlaştıklarını açıklamıştı. Albayrak, “16 bakanlıktan temsilcilerin bulunduğu bu ofis, tüm hedeflerimizi ve sonuçlarımızı her çeyrekte kontrol edecek” demişti.
Toker'in "IMF’ye gönül indiremeyip McKinsey’e gitmek" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
McKinsey ile çalışmak demek, ekonomi yönetiminin ABD merkezli bir danışmanlık şirketine emanet edilmesi ve milli bütçeden yüklü bir ücret ödenmesi için sözleşme imzalanması demek.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Türkiye ekonomisinin yönetimi için ABD merkezli (ama çokuluslu) McKinsey Danışmanlık şirketi ile çalışacaklarını açıkladı.
Bunun neden çok büyük bir haber olduğunu açacağız. Önce haberin detayları: Albayrak, Birleşmiş Milletler 73. Genel Kurul görüşmeleri için New York'a giden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın heyetinde. New York'ta, Türkiye-ABD İş Konseyi'nce düzenlenen 9. Türkiye Yatırım Konferansı'nda patronlara sesleniyor. (Son 30 yıldır istisnasız her siyasi iktidar kadrosunun ABD seyahatlerinde ayarlanan bu tip toplantılarda, ekonomi siyasetçileri ABD şirketlerini Türkiye'ye davet eder.)
Albayrak, Yeni Ekonomi Programı (YEP) ile ilgili bilgi verirken şöyle diyor:
“Yeni program bünyesinde kurulan Maliyet ve Dönüşüm Ofisi için uluslararası yönetim şirketi McKinsey ile çalışmaya karar verdik. 16 bakanlıktan temsilcilerin bulunduğu bu ofis, tüm hedeflerimizi ve sonuçlarımızı her çeyrekte kontrol edecek.”
Bakınız, sadece iki cümle içinde birbirinden önemli kaç haber var:
-Yeni Ekonomi Programı için “Maliyet ve Dönüşüm Ofisi” diye bir ofis kurulmuş.
-Bu ofiste 16 bakanlıktan temsilciler varmış.
-Bu ofis için uluslararası yönetim şirketi McKinsey ile çalışmaya karar verilmiş.
-En önemlisi: Bu ofis tüm hedefleri ve sonuçları “her çeyrekte” kontrol edecekmiş.
Artık Albayrak mı öyle dedi yoksa aktaran ajans mı yanlış aktardı bilemiyoruz. “Maliyet ve Dönüşüm Ofisi” diye yazılan, YEP sunumunda “Kamu Maliyesi ve Dönüşüm Ofisi” olarak geçiyor. Maliyet değil yani, kamu maliyesi.
Yeni ofisin izleri, herkese açık YEP sunumunda mevcut. “Yapısı” başlığı altında, Hazine ve Maliye Bakanlığı ve “ilgili çalışma ekipleri” diyor (Bakan'ın ‘16 bakanlıktan temsilcisi' dediği kişiler olmalı). Sunumun ilgili sayfasında “çalışma modeli” başlığı altında dört madde sıralanmış:
-Tasarruf tedbirleri ve gelir artırıcı inisiyatifleri belirler.
-Bakanlıkların bu inisiyatifler bazında hedefleri oluşturulur.
-İnisiyatif bazında yol haritası hazırlanır ve uygulanır.
-İnisiyatiflerin performans göstergeleri takip edilir ve raporlanır.
Albayrak'ın New York'taki açıklamasından sonra, YEP raporundaki bu başlıkların hepsini artık McKinsey'in görevleri olarak okumak şart. Fakat her ne hikmetse YEP sunumunun hiçbir yerinde McKinsey adı geçmiyor. Bu vahim anlaşmanın yurtiçi kamuoyundan itinayla saklandığını anlıyoruz.
Nedenini düşünürken, McKinsey ile çalışmanın üç anlamına bakalım:
1. McKinsey ile çalışmak demek, IMF'ye gitmeye gönül indirilemediği için IMF'nin “yol arkadaşı” denebilecek bir şirketin kapısını çalmaya, küresel sermayenin sizi mecbur etmesi demek (IMF'ye az kalsın borç vereceğini söylerken üç-beş ay sonra kapısına gitmenin “gurur” sorunu olduğu açık.)
2. McKinsey ile çalışmak demek, ekonomi yönetiminin ABD merkezli bir danışmanlık şirketine emanet edilmesi ve bu iş için şirkete, milli bütçeden yüklü bir ücret ödenmesi için sözleşme/taahhütname imzalanması demek.
3. McKinsey ile çalışmak, bu sözleşme/taahhütname uyarınca, bir ABD şirketinin güzelim ülkemizin ekonomisini, bütçesini yılda dört kez denetlemesi ve raporlaması demek ( Bunu görmek için resmi YEP sunumunda “İnisiyatiflerin performans göstergeleri takip edilir ve raporlanır” cümlesi ile Albayrak'ın “Her çeyrekte kontrol edecek” cümlesiyle yanyana okumak yeterli.)
Varlık Fonu ile başladı
Çalışanlarına yüksek maaş ödeyen, hizmetlerini dolar üzerinden fiyatlayan McKinsey, Türk siyaset ve bürokrasisine hiç yabancı değil. 80'li yıllardan bu yana, ekonomiyle ilgili pek çok kuruma değişik alanlarda bedeli mukabilinde hizmet veren bir yönetim ve danışmanlık şirketi o. 80'lerdeki “liberalleşmede” de vardı, 2001 bankacılık krizinde de.
Son olarak Türkiye Varlık Fonu'nun da McKinsey ile “anlaşma yolunda olduğunu” 2017 Mart ayında Cumhuriyet'te yazmıştım. Bütçeden ödenecek ücreti sorduğum o yazıya ne cevap geldi, ne de yalanlama.
McKinsey'in farklı ülke ekonomilerine verdiği yakın geçmiş hizmetleri arasında Lübnan da yer alıyor. Konuyu araştırırken, Lübnan hükümetini bu yılın ocak ayında ekonominin yeniden yapılandırılmasına dönük bir model hazırlaması karşılığında McKinsey'ye 1.5 milyon dolar ödediğini okuyoruz. Ajanslar bu anlaşmanın 6 aylık olduğunu yazdı.
Orta Vadeli Plan'ın (OVP) mantığından yola çıkar ve OVP adının silinip YEP'le değiştirildiğini dikkate alırsak, McKinsey ile yapılan anlaşmanın 3 yıllık olması muhtemel.
TBMM (yani halk) adına bütçe denetimini yapan köklü anayasal kurum Sayıştay dururken, Maliye'nin köklü denetim kurullarında yetişmiş “yerli ve milli” personeli dururken, ülke ekonomisini bir ABD şirketine emanet etmenin sonuçlarını birlikte izleyeceğiz. McKinsey'e bu hizmeti karşılığında ödenen ücret de her halde 2019 bütçe görüşmelerinde ortaya çıkar.