Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin, TEOG’da yaşanan sıkıntıların ardından gereken dersi aldıklarını belirtti. Tekin, başörtüsünü serbest bırakmanın özgürlük ve insan hakları olduğunu belirtirken, ‘dövme ve piercing’i hijyen nedeniyle yasakladıklarını söyledi.
"Zorunlu din derslerinin kaldırılması şu anda gündemimizde değil" diyen Tekin, "Ancak AİHM kararları doğrultusunda, din kültürü ve ahlak bilgisi derslerimizde okuttuğumuz kitaplar içerisinde, herhangi bir dini, etnik yapıyı ve mezhebi küçümseyen, aşağılayan ya da böyle bir ayırımcılıkla yorumlanabilecek ifadeler yok" diye konuştu.
Hürriyet'ten Nuran Çakmakçı'ya Milli Eğitim Bakanlığı’nın son yıllarda yaptığı köklü değişiklikler ve eleştiriler hakkında konuşan Müsteşar Yusuf Tekin'in açıklamalarından satırbaşları şöyle:
Müsteşar Tekin, “Gereksiz tartışmalarla zaman kaybediyoruz. Bunlarla uğraşmadan iş yapabileceğimiz mekanizmalar oluşturuyoruz. Bütün eleştirileri dinliyoruz, ama eleştirilerin de yapıcı olması gerekiyor” dedi.
Müsteşar Tekin’in dört ana başlık altındaki tartışmalarla ilgili söyledikleri şöyle:
Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı, başörtüsünü küçük yaşa indirmenin cinselliği küçük yaşta çocuğa öğretmek olduğunu, yanlış bir çocuk büyütme tarzı benimsendiğini söylüyor. Ne diyorsunuz bu eleştirilere?
Yaklaşım farklılığımız var. O cinsellikle bağlantılandırarak, cinsellikle alakalı mevzuların gündemde tutulmasının yanlış olduğunu düşünmüş. Ama biz demokrasi, insan hakları özgürlükleri açısından yaklaşıyoruz. Ve çocuk dini inanç adına başını örtmek istiyorsa, buna yasak getirmememiz gerektiğini düşünüyoruz. Özgürlüklerin önündeki bir yasağı kaldırmayı hedefledik. Çocuklara cinsellik, cinsellikle alakalı şeylerin öğretilmesini küçük yaşlara indirmek gibi bir kaygımız yok. Ancak çocuk o yaşta dini gerekçelerle örtünmek isteyebilir.
10 yaşındaki çocuklar da mı?
Türkiye’deki ergenlik yaşının ortalama 14-15 olduğunu düşünürseniz artı veya eksi 2 yaş bölgesel olarak koyarsanız, ortaokul ve lisedeki çocukların bu anlamda dini vecibelerini yerine getirmelerini, örtünmelerinin önlerindeki yasağı kaldırmış olduk. Burada ne kimseyi zorlamak, teşvik etmek gibi bir gayemiz var ne de cinsellikle alakalı tartışmaları gündeme taşımak. Biz sadece bunu yapmak istedik. Burada başka bir hedef daha var aslında. Çocuğunun başını açmasını istemediği için kız çocuklarını okula göndermeyen ciddi bir kitle var.
Elinizde bir sayı ve oran var mı?
Oranı bilemiyoruz. Okullaşma oranında dışarıda kalan kız çocuklarının ne kadarının bu nedenle okuyamadığını söylemek biraz zor. Ama il ziyaretlerinde, görüşmelerimizde çocuğunu sırf bu sebeple okula gönderemediğini söyleyen veliler var. Hatta bu nedenle zorunlu eğitimi de eleştiriyorlar. Niye böyle bir şey yaptığımızı soruyorlar. Hem demokrasi ve insan hakları açısından özgürlüklerin önündeki engeli kaldırmış olduk, hem de Türkiye’deki kız çocuklarının okullaşmasıyla ilgili sorunlardan bir tanesini gidermiş olduk biz. Biz öyle yaklaşıyoruz. 2002 yılından itibaren demokratikleşme ve özgürlükler, özgürlüklerin alanının geliştirilmesi kapsamında çok sayıda şey yaptık eğitimde. Kürtçe ve yaşayan dillerle eğitim verecek kursların açılmasına izin verdik, Andımız’ı kaldırdık. Serbest kıyafet uygulaması okullarda yine bu mantıkla getirdiğimiz bir şey. Kamu görevlilerine başörtüsü yasağının kalkması, Din kültürü ve ahlak bilgisi Kitaplarına Alevilik-Bektaşiliğin girmesi de aynı şey. Bütün bunlar milli eğitimdeki demokratikleşme ve özgürlük alanını genişletme politikasının doğal bir sonucu. Böyle yapıp, politik bir mesaj verelim kaygısı yok. Eleştirilerin pek sağlıklı olduğuna inanmıyorum. Bu alanla ilgili yasağı kaldırdık. Ne kimseyi zorluyoruz, ne kimseyi teşvik ediyoruz. Yasağı kaldırmaktan dolayı kimsenin rahatsız olmaması gerekir.
10 yaşın küçük olmadığını mı düşünüyorsunuz?
10 yaş küçük düşünülebilir ama, Türkiye de bu anlamda yaş ortalaması öyle. Ergenlik 12 yaş civarında başlıyor, dolayısıyla 12 yaştan itibaren örtünmek istiyor. Ortaokuldan itibaren ayıramıyorsunuz. Belki biraz erken olabilir ama 10-12 yaş aralığı artık bunun normal yaşı olarak kabul ediliyor.
Okul öncesi ve ilköğretim okullarına mescide ne diyorsunuz? Anaokulu çocuğunun ibadet ihtiyacı var mı sizce?
Sadece öğrenci olarak düşünmeyin. Öğretmenler de var orada çalışan. Talep öğretmenlerden de gelebilir.
Yönetmeliğe bakınca pek öyle gelmiyor..
Eğitim binalarını dizayn ederken sadece öğrencilerin değil öğretmen, çalışan, idarecilerin de ihtiyaçlarını karşılamamız gerekiyor. Yani anasınıfındaki bir öğretmen ibadet ihtiyaçlarını karşılamak için 3-4 defa kurum dışına çıkıyor. Sadece öğrenciler için düşünmeyin. Öğretmenlerimizin de bu tip problemleri var. Mesela geçen yıl yaptığımız TEOG, cuma saatine denk düştü. Ve bize eleştiri geldi. Biz bu eleştiriyi anlamlı bulmadık. Zaten okula gidiyor. Sınavda görevli öğretmenler cumaya gitmek isteyebilirler. Hata yaptığımızı kabul ettik ama herhangi bir değişiklik yapmadık. Bu sene başka sebeplerden dolayı günlerini değiştirdik.
Bu yıl onun için mi sınavlar çarşamba ve perşembe gününe alındı?
Cumaya koymamamızın başka sebepleri var. Cumayla alakalı değil. Sınavdaki öğretmenlerin görev alması zorlaşıyor. Öğretmenlerimiz genellikle görev almayıp perşembeden pazartesine kadar 4 günü tatil yapabiliyorlar. Biz görev verecek öğretmen bulmak da zorlandık. Çarşamba, perşembe yaparsak öğretmenlerimiz de görev alma konusunda daha istekli davranabilirler diye düşündük.
“Zorunlu din derslerinin kaldırılması şu anda gündemimizde değil. Ancak AİHM kararları doğrultusunda, din kültürü ve ahlak bilgisi derslerimizde okuttuğumuz kitaplar içerisinde, herhangi bir dini, etnik yapıyı ve mezhebi küçümseyen, aşağılayan ya da böyle bir ayırımcılıkla yorumlanabilecek ifadeler yok. Kitaplarda bu tarafsızlığın sağlanması için zaten gerekli adımlar önceden atılmış. Bütün ders kitaplarımızı demokrasi, insan hakları, hukuk devleti gibi prensipler çerçevesinde zaten yeniden gözden geçiriyoruz. Bir ayrımcılık yapan ifadelerin, müfredatın ayrılması için Talim Terbiye Kurulu ayıklamaları yapıyor. AİHM kararı, çalışmalarımızın doğruluğunun bir teyididir.”
“Aleviliğe ayrılan yeri ben yeterli buluyorum aslında. İlgili derneklerle, konfederasyonlarla, federasyonlarla, Alevi dernekleriyle zaten görüş alışverişinde bulunarak bu süreç hazırlandı, buna göre bu revizelerin yapıldığının notları bende var. Ben başlamadan bu dernekler çağrılmış. Şöyle de bir şey var. Alevilik ve Bektaşilik literatüründe çok farklılıklar var. Birsinin ‘yazın’ dediği şeyi, öteki ‘Beni rencide ediyor’ diye eleştiriyor. Orada da ona çok dikkat etmek gerekiyor.”
“Karma eğitimi zorunlu kılan bir hüküm yok. Milli Eğitim Temel Kanunu eğitimin türüne göre bazı okulların yalnızca kız ya da yalnızca erkek öğrencilere hizmet vermesine izin veriyor zaten. Eğer karma eğitim zorunlu olsaydı bugün açılan kız meslek lisesi, kız imam hatip lisesi, özel kız liseleri olmazdı. Bununla ilgili bir yasak zaten yok. Bu pedagojik bir karar. Bakanlığın şu anda kendi okullarında ya da herhangi bir şekilde bu konuda karma eğitimin ortadan kalmasını teşvik eden bir uygulamamız yok. Öyle bir şey gündemimizde değil. Ama bu sanki bir yasak varmış da yasak kaldırılacakmış gibi bir şey değil. Yasak olsa bu okullar açılamaz. Sadece 28 Şubat döneminde bu konuda bir genelge var. Bütün genelgeler kaldırıldığı için o döneme ait, bu da artık yürürlükte değil. Böyle bir gündemimiz, böyle bir hazırlığımız yok.”
“Ara sınıf nakillerini duyurmakta iletişim eksikliği olduğunu kabul ediyorum. Yönetmelik Resmi Gazete’de yayınlandı, özeti ajanslara verildi, yani herkese açık bir süreç. SBS ile yerleştirmede özellikle ara sınıflarda kontenjan boşluğu fazlaydı. Biz o kontenjanı doldurmak istedik. İsteyen başvurmalı. Başvurularda puan üstünlüğünü esas aldık. Kimseye torpil yok. Yapana ilk cezayı ben veririm.”
“Eğİtİm kurumlarında da asıl meslek öğretmenliktir. İdari görev süreyle tanımlanmıştır. Süresi dolduğunda kimse öğretmenlik ya da öğretim üyeliğinden gocunmamalı. Şimdi sistemi eleştirenlerin birçoğu diyor ki, ‘Ben artık okul müdürüyüm, sınıfa geri dönemem’. Biz de tam bu mantıkla mücadele ediyoruz. Biz meslek olarak öğretmeniz. Öğretmenlik yapmayı bir ceza olarak kabul etmememiz gerekiyor.”
“Bİze her yıl 150 bine yakın öğretmenimiz yer değiştirme talebiyle başvuruyor. Adaleti sağlayabilmek için öğretmene rotasyonu yasaya koyduk. Bu eğitim öğretim yılı içinde bunu uygulayamayız. Yazın olabilir. İsteğe bağlı yapacağız. Tercih hakkı sunacağız. Tercihleri doğrultusunda yer değiştirecekler. Bu iller arası değil. İl içerisinden olacak.”
TEOG’da yaşanan hataların faturası kimseye kesilmedi mi?
Ders çıkardık. Bu eleştiri sürecini sizlerle paylaştık. Bu süreçteki en büyük hatamız 100 bin civarındaki öğrenciyi baştan özel okula yerleştirmiş olsaydık bu 9 bin öğrenci sıkıntı yaşamayacaktı. Yerleştirme sürecinde bizi sınırlayan, zorlayan şey 4+4+4 ile 12 yıllık eğitimin zorunlu hale gelmesi. Sınırlı sayıdaki okula binlerce öğrenciyi yerleştirmeye çalıştık. İllerdeki derslik ve okul sayıları yeterli değil. Zorluk çektiğimiz iki il var: İstanbul, Diyarbakır. Kamuoyuna çokça malzeme olarak sunulan spesifik örnekler bu oran içerisinde küçük bir rakam. Ama bir çocuğun dahi memnuniyetsiz bir biçimde eğitim öğretime devam etmesi arzu ettiğimiz bir şey değil. O yüzden çözülmesi gereken, oradan çıkarılması gereken dersler var. Biz o dersleri aldık.
Sistemde hedefimiz şu: Yüzde 60-70 oranında çocuğun akademik başarılarının yanında geriye kalan yüzde 30-40 oranında da çocuğun sportif, sanatsal, sosyal başarılarının çocuğun liseye yerleşmesinde etkili olacağı bir yapı öngörüyoruz. Altyapı kuruluncaya kadar biz bunu hayata geçirmiyoruz. Benim arzum bütün çocuklarımız ortaokulu bitirdiğinde en azından bir spor, sanat ya da yabancı dil alanında belli bir düzeye gelmeleri. Biz bunları ayrıca ödüllendirelim. Gençlik ve Spor Bakanlığı ile görüşmeler sürüyor. Altyapısı olan ve akredite sivil toplum örgütleri, spor kulüpleri sanat ya da spor müzik dernekleri milli eğitim e-okul üzerinden bağlantı kursun. Yani keman eğitimi almak için bir müzik kursuna gidiyorsa, sistem bunu gösterecek. 8 yıl boyunca o konuda orada eğitim almış bir birey e-okulda karşınıza çıkacak. Biz öğrencinin oraya gittiğini e-okulda gördüğümüz sürece, yaptığı etkinliği liseye yerleşmesinde bir artı olarak değerlendireceğiz.
“Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi için Din kültürü dersinden soru sormak için bu yıl Musevilerden soru istedik. Bize bu konuda hazır literatür ve din materyallerinin olduğunu ve soru üreteceklerini söylediler. Bizim uzmanlarımız oradan soru hazırladılar. Biz oradan bir öğretmen istedik. Sorularımıza o konuda da dahil olacak. Diğerlerinden de isteyebiliriz. Hırıstiyanlardan da. Ama burada üzerinde uzlaşılmış bir dini metin olması lazım. Biz böyle bir yapı olursa ancak onların sorularını kabul edebiliriz.”
Pedagoglar ergenlik çağındaki çocukların dövme ya da piercing için bedenlerini yoklanmasına, özgürlüklerin kısıtlanmasına tepki gösteriyor.
Bu yasak yine Anayasa’nın bize tanıdığı bir yükümlülükle alakalı. Biz sağlık konusunda gerekli tedbirleri almak durumunda bir Bakanlığız. Konuştuğumuz herkes piercing, dövme ya da bir benzeri uygulamaların çocukların vücutlarına telafisi imkânsız zararlar verebilecek bazı rahatsızlıklara neden olacağını söylüyor. Biz de okullarımızda bu uygulamaların yasak olmasını kararlaştırdık. Yasakçılık mantığıyla değil, hem sağlık gerekçeleri hem kültürel manevi değerlerle uyuşup uyuşmadığını bilmediğimiz bir alan sonuçta. Yanlış yaptığımızı düşünmüyoruz. Şöyle sormak lazım; “Türkiye’deki kaç kişi kendi çocuğuna dövme ya da piercing yapmasını arzu eder?” Bu eleştiriyi yapanlara soralım, “Çocuğunuz dövme, piercing yaptırsa nasıl tepkiniz olur?” Biz o yaştaki çocuklar için uygun olmadığını ve bunların birçoğunun kalıcı etkiler bıraktığını biliyoruz.
Mini eteğe aynı gözle mi baklıyor?
Aynı gözle bakıyorum evet. Bunu özgürlük olarak görüyoruz. Etek boyu vs. bir tanımlama yapmadık. Mini etek zaten giyiyor çocuklar.
Uzmanlardan görüş aldınız mı?
Bunlar bir yönetmelik değişikliği. Bütün yönetmelik değişikliklerini ilgililerle tartışarak hazırlıyoruz. Bu kounda en az 3 çalıştay yaptık. Okul yöneticileri, öğretmenler, öğrenciler ve uzmanlar çağrıldı. Pedagojik olarak çocukların nasıl etkileneceği bile konuşuldu bu çalıştaylarda.
Başörtüsü için de mi çalıştay yapıldı?
Bu yönetmelikte düşündüğümüz değişikliği tartıştık, uzman görüşler aldık. Bunun ötesinde sahadaki uygulamalarla alakalı nasıl sonuçlar alınabileceğini görüştük. Bütün çalışmaları yaparken tamamen tesadüfi yöntemlerle çalıştaylarımıza katılımcı öğretmen seçiyoruz. İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğümüz 81 il arasında 20 ilden tesadüfen öğretmen çağrıyoruz. Arkadaşlarımız konuyu tartışıyor. Bunların ne ideolojik kimliğine, ne etnik kökenine, ne cinsiyetine bakmıyoruz. Çoğunlukla Ankara’da toplanıyoruz. Çalıştay bitiminde sonuç raporlarını alıp kararımızı veriyoruz.