17 Aralık soruşturmasının birinci yıldönümünde Meclis Soruşturma Komisyonu Başkanı AKP'li başkanı Hakkı Köylü, yolsuzluk iddialarıyla ilgili olarak "17 Aralık'ı örtbas etmiyoruz. Nasıl edeceğiz? Komisyon üyelerinin 5’i muhalefetten. Onlar bu işin içindeler" dedi. 14 üyenin 9'unun AKP'li olmasının haksızlık olmadığını belirten Köylü, "Üye sayısı partilerin Meclis’teki gücüne oranla belirleniyor. Bu istisnai bir durum. Kendi partimizin vermiş olduğu soruşturma önergesiyle soruşturuyoruz" ifadelerini kullandı.
Köylü 17 Aralık soruşturmasına getirilen yayın yasağıyla ilgili olarak, tüzüğümüzde “Komisyonun çalışmaları gizlidir, başka milletvekilleri katılamaz” deniyor. Soruşturmanın içeriğindeki bilgi ve belgeler, ifadeler ve beyanlar açıklanamaz. Bu masumiyet karinesinin çiğnenmemesi ve soruşturmanın selameti açısından gereklidir. Yayınlar delillerin karartılmasına neden olabilir. Zaten raporu yazıp tamamladığımızda halk öğrenecek" açıklamalarında bulundu.
Habertürk'ten Kübra Par'ın Hakkı Köylü'yle yaptığı "17 Aralık'ı örtbas etmeyeceğiz" başlığıyla yayımlanan (17 Aralık 2014) röportajın tam metni şöyle:
Komisyonda neler yaptınız?
Teknik olarak bir savcı birisine suç isnat edildiği zaman nasıl bir soruşturma yapıyorsa aynısını yapıyoruz.
Gerçekten o kadar inandırıcı ve güçlü bir soruşturma mıydı?
Elbette ki. Laf olsun diye soruşturma yapmıyoruz. Aksi takdirde vazgeçeriz bu işten.
Normalde savcıların yapacağından daha az çaba harcadınız gibi bir izlenim uyandı. Örneğin telefon dinleme gibi taleplerde bulunmamışsınız.
Biz işlendiği öne sürülen bir suçla ilgili soruşturma yapıyoruz. Savcılık suçun faili kimdir, nasıl tespit edebilir, delil bulunabilir mi diye daha o kişiler kendi önüne gelmeden araştırma yapar. Yani soruşturmanın başında telefon dinleme gibi uygulamalar gerekli olabilir ama bizde gerekli değildi.
Söz konusu AKP'li bakanlarken komisyondaki 14 üyenin 9’unun AK Partili olması haksızlık değil mi?
Üye sayısı partilerin Meclis’teki gücüne oranla belirleniyor. Normalde davalar hükümetler düştükten sonra ortaya çıktığı için soruşturma komisyonlarında aynı partiden vekil sayısının fazlalığı söz konusu olmuyordu. Bu istisnai bir durum. Kendi partimizin vermiş olduğu soruşturma önergesiyle soruşturuyoruz.
Tüzüğümüzde “Komisyonun çalışmaları gizlidir, başka milletvekilleri katılamaz” deniyor. Ceza Muhakemesi Kanunu’nda da gizli olduğu yazar. Soruşturmanın içeriğindeki bilgi ve belgeler, ifadeler ve beyanlar açıklanamaz. Bu masumiyet karinesinin çiğnenmemesi ve soruşturmanın selameti açısından gereklidir. Yayınlar delillerin karartılmasına neden olabilir. Zaten raporu yazıp tamamladığımızda halk öğrenecek.
Ama “Meclis’teki bir çalışma diğer milletvekillerinden gizlenemez” eleştirisi haklı değil miydi?
Sizin hakkınızda böyle bir soruşturma yapılsa, her şeyin ortaya dökülmesine rıza gösterir misiniz?Soruşturma bir kişinin suçluluğu manasına gelmez. Halbuki basında sanki hepsi suçluymuş, her şey bitmiş, sadece ceza kesilecekmiş gibi gösteriliyor.
Suçlamaları örtbas etmeye mi çalışıyorsunuz?
Örtbas etmiyoruz. Nasıl edeceğiz? Komisyon üyelerinin 5’i muhalefetten. Onlar bu işin içindeler.
Ama 9’u sizin partinizden
9’a 5 bir anlam ifade etmiyor. “Hadi kapatalım” demekle kapatılmaz bu iş. Bir suç soruşturmasını adil bir şekilde yapmaya çalışıyoruz. Hiç kimse bir şeyleri kapatmaya çalıştığımızı söyleyemez. “Şunları hemen mahkemeye gönderelim” ya da “hemen aklayalım” diye bir düşüncemiz yok. Savcı ne yaparsa biz de aynısını yapıyoruz.
Öyle bir dosya var ki elinizde, son yılların en büyük siyasi çalkantısının ortasındasınız. Savcının elindeki bilgilerin hepsi sızdı. Kamuoyuna bu kadar mal olmuş bir davada, kamu yararı söz konusuyken, yayın yasağı hukuken doğru olsa bile vicdanen ne kadar doğruydu?
Kanundaki sadece madde metnidir ama bunun arkasında insan vardır. Karar çıkıncaya kadar insanların onurlarını, haysiyetlerini korumak zorundasınız. Sadece bakanlar için değil sokaktaki hırsız ya da katil için de bu böyledir. İnsanları bir kere damgaladınız mı onu silmek kolay değil. Evrensel hukuk da bunu gerektirir. “Kamu menfaati var” diyorlar. Kanunun karşısında kamu yararı diye bir şey olmaz, onu kanun korur zaten.
Mesut Yılmaz ya da MHP’li Koray Aydın ile ilgili soruşturmalarda neden yayın yasağı yoktu da şimdi var?
Daha önce bunların ifşa edilmesi o insanların haklarını rencide etti. Çoğu beraat etti ama lekelendikleriyle kaldılar. Aleyhlerinde söylenmedik şey kalmadı. Geçtiğimiz senelerde pek çok davada her şey basına sirayet etti. Savcılığa gelmeden polisten yayıldı. Şimdi neden öyle yapıldığını anlıyoruz. Ayrıca ben geçmişte başsavcılık yaptığım için kanunları daha titiz uygulamaya çalışıyorum.
Yayın yasağına pek çok basın kuruluşu uymadı. Twitter yasağı gibi etkisiz bir karar olmadı mı bu?
Bu kararı aldırmak benim görevimdi. Mahkemeye ve Anayasa Mahkemesi’ne itiraz ettiler ama itirazları reddedildi.
Peki, yayın yasağı konusunda size Cumhurbaşkanı ya da hükümetten talep geldi mi?
Hayır, hiç kimsenin haberi bile olmadı, sonradan duydular.
Bu karar yüzünden çok eleştirildiniz. Pişmanlık hissettiniz mi
Hayır, herkes kendi açısından düşünüyor. İçeride ve dışarıda beni çok provoke etmek isteyen oluyor ama soğukkanlılıkla işime devam ediyorum.
Soruşturma muhalefet milletvekilleri ile ilgili olsaydı yine yayın yasağı getirir miydiniz?
Kesinlikle hiç fark etmezdi. Basına verilmesin diye çok uğraştık ama yürütemedik. İçerideki toplantı tutanakları olduğu gibi basına verildi. Hatta ifadelerde işine gelmeyen taraf varsa kendine göre uyarlamak suretiyle verenler oldu.
Erdoğan Bayraktar dinlenip sıra diğer 3 bakana gelince yayın yasağı gelmesi şüphe uyandırdı
Şu ya da bu bakana denk gelmesinin özel bir nedeni yok. 3-4 gün öncesinde düşündüm. İfadeler dışarı sızıyordu.
Söz konusu bakanlardan bu yönde talep geldi mi?
Geldi zannediyorum. Dilekçe veren vardı. En tabii haklarıdır. Onlar söylemese de önlem almak görevimiz.
Deniz Feneri, Uludere, Reyhanlı patlaması, MİT TIR’ları... Hepsini alt alta koyduğunuzda yayın yasağı altında toplumdan bir şeyler kaçırılıyormuş izlenimi doğmuyor mu?
Soruşturmanın selameti açısından bu yasaklar çok gereklidir. Özellikle terör suçlarında. Şüpheliler kaçabilir, deliller karartılabilir. Anayasa ve Basın Kanunu buna cevaz veriyor.
Bu kadar hassas bir davada şeffaflık daha iyi olmaz mıydı?
Soruşturmalarda şeffaflık olmaz. Bu kanunu yazanlar aptal mıydı? AİHM de gizlilik şartı koşar.
Üstünüzde bir baskı hissediyor musunuz? Kendi partiniz söz konusuyken hakkaniyetli karar verebilecek misiniz?
Tüm derdim doğru ve adil bir karar çıkarabilmek. Buna uğraşıyorum. Komisyon sırasında AK Partili kimliğimi öne çıkarmadım.
Vicdanınız rahat mı? “Bu soruşturma komisyonu işi hakkıyla yaptı ve doğru karar çıkacak” diyebilir misiniz?
İnşallah doğru karar vereceğiz. Sonucu açıklayınca göreceksiniz.
Bu sözünüzü bakanların Yüce Divan’a gönderileceğine dair bir işaret olarak görebilir miyiz?
Ben işaret hissettirmem. Poker oyuncusu gibiyim, elimdeki kartı belli etmem. (Gülüyor.) Doğruyu yapmaya çalışıyorum.
Cumhurbaşkanı, Başbakan ya da ilgili bakanlardan size herhangi bir telefon, talep, istek, baskı geldi mi?
Yok, hayır, böyle bir şey olmadı.
Dosyalar gönderilirken içindekilerin hepsi dizi pusulasıyla tek tek yazılıp öyle gönderilir. Dizi pusulasız gönderilirse dosya geri iade edilir. Hukuki bilgileri olmadığı için itiraz ettiler. Dizi pusulasız dosyayı kabul edemezdim. Er geldi geç geldi, o ayrı konu.
Ya tüm süre boyunca komisyonu sadece iki kez toplamanız?
Soruşturma komisyonu başkanı olarak ben her gün pek çok merciye yazı yazıyorum. Toplanmayınca bir şey yapmıyoruz zannediyorlar. Her iki saatte bir toplanacak halimiz yoktu ya? Boşu boşuna niye toplanalım? İstanbul’da alt komisyon olarak 8 gün çalıştık.
2 ay çok uzun bir süre değil mi?
Olabilir, o benim işim değil.
Fezleke ve belge örneklerini komisyon üyelerinin almasına izin vermediğiniz halde suçlanan bakanların avukatlarına vermekte sakınca görmemeniz de eleştirildi
“Dosyaları burada inceleyin” dedim. Gizliliği muhafaza etmek için çok gayret sarf ettim ama bir işe yaramadı. Avukatlara verilmesiyle ilgili kanunda hüküm var
Avukatların alabildiği bir belgeyi komisyon üyeleri neden alamasın?
Komisyon üyelerine “Dosyaları burada inceleyin” dedim. Herkes evine alıp giderse olur mu? Zamanı geldi, tutanakları verdik zaten.
Alt komisyonun Reza Zarrab ve eski İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler’in “ayağına” gidip “tanık” olarak ifadelerine başvurması da çok eleştirildi. Bakanlar için işleyen prosedür neden onlar için de işlemedi?
Onlar bizim soruşturduğumuz kişiler değil. Biz onları tanık olarak dinlemek istedik.
Özellikle olayların merkezinde olan Reza Zarrab’ın tanıklıktan çekilip ifade vermemesi kamuoyu vicdanını yaralamadı mı? Olacak iş mi bu?
Sopayı basıp söyletecektik, kamuoyu vicdanı ancak öyle rahatlar! Bizim görevimiz tanıklıktan çekilme hakkı olduğunu hatırlatmaktı, hatırlattık. Kanun böyle emrediyor. İstediği soruya cevap verip istemediğine vermeme hakkı var.
Savcı Ekrem Aydıner, 17 Aralık dosyası hakkında takipsizlik kararı verdi. Siz de “Görüş bildirmeme hakkı” dediniz. Olayların merkezindeki bu isimlerin dinlenmemesi tuhaf değil mi?
Onların hakkındaki davayı İstanbul Savcılığı yürüttü ve bir karar verdi. O bizi ilgilendirmiyor.
Dönemin Başbakan’ı Tayyip Erdoğan’ı tanık olarak dinlemeyi düşündünüz mü?
Hayır, dinlenmesini gerektirecek hiçbir durum yoktu ortada.
Bundan sonra takvim nasıl işleyecek?
Görev süremiz normalde 27 Aralık’ta bitiyor ama Meclis 23 Aralık’ta tatile gireceği için biraz uzayacak. Komisyon içinde bir oylama yapılacak. İsnatlarla ilgili bakanların Yüce Divan’a gönderilip gönderilmeyeceği konusunda bir karar verilecek. Sonra bir rapor yazıp tüm milletvekillerine dağıtacağız.
Komisyonda suçlamaları tek tek oylamak suretiyle isnat edilen suçlamaları hafifletmeye çalışacağınız iddiası doğru mu?
O konuda şu anda hüküm yürütmeyelim. Zamanı gelince düşünüp değerlendiririz.
Yüce Divan’a gönderilmeleri yönünde karar çıkarsa?
Meclis’te oylama yapılacak. Bu rapordan bağımsız olarak salt çoğunluk oylarının sonucuna göre karar verilecek.
İfadelerini alırken bakanları yeterince sıkıştırdınız mı?
Hukukta az sıkıştırma, çok sıkıştırma diye bir şey yoktur!
Son iki bakanı daha çok sıkıştırtmışsınız. Sizin şahsi tutumunuzda bir değişiklik mi oldu?
Hayır, benim tutumum hep öyleydi zaten, başkaları bunu kavrayamadı.
Sizin bakanları sıkıştırmanız karşısında “Galiba bakanların ikisi Yüce Divan’a gönderilecek, Hakkı Köylü o yüzden tavır değiştirdi” diyenler oldu
Soruşturmanın gereği neyse onu yapıyorum ben.