Medeniyetten uzakta ilkyardım: Basit aletlerle hayat kurtarmak

Medeniyetten uzakta ilkyardım: Basit aletlerle hayat kurtarmak

Bazı sağlık görevlileri, hastaneden ve son teknoloji ürünü sağlık cihazlarından uzak ortamlarda hayat kurtaran yaratıcı çözümler buluyor.

Tıp tarihinin en olağanüstü kurtarma örneklerinden biri 1995'te bir uçak yolculuğu sırasında yaşandı.

Hong Kong'dan Londra'ya uçacak olan uçak henüz yerdeyken yolcular arasında doktor olup olmadığını soran bir anons yapıldı. Profesör Angus Wallace bu uçakta yolcuydu. Wallace ünlü bir ortopedik cerrah ve uçakta acil iniş anında koltukta hangi pozisyonda oturmak gerektiğini bulan kişiydi.

Onu 39 yaşındaki Paula Dixon adlı kadın yolcunun yanına götürdü hostesler. Dixon havaalanına gelirken motosikletinden düşmüş, kolunu incitmişti. Wallace kolunu askıya aldı. Bir süre sonra Dixon nefes almakta zorlanınca kaburgalarını kırmış olduğu ortaya çıktı. Bunlardan biri akciğer zarını delmiş, göğsünde hava birikmesine neden olmuştu.

10 bin km yüksekte uçan uçakta müdahale edilmezse yolcu ölebilirdi. Wallace'ın elinde ise sadece bir bisturi, bir parça ince plastik tüp ve lokal anestezi için narkoz vardı.

Wallace kadının göğsüne bir kesik atıp bıçak ve çatal ile yarayı açık tuttu. Daha sonra bir tel askıyı düzeltip kanyak ile sterilize etti ve bunun yardımıyla borunun bir ucunu göğsüne yerleştirdi, diğer ucunu ise bir şişe suyun içine batırdı. Bunları seloteyple yapıştırıp yerinde durmasını sağladı.

Böylece kadının göğsünde biriken hava kabarcıklar halinde suya akıtılmış ve kadın rahatlamıştı.

Çok daha büyük olanaksızlıklar içinde mucizeler yaratmak zorunda kalanlar da var. Bunlardan biri de bütün kıtalarda acil tıbbi müdahalelerde bulunmuş olan Kenneth Iserson.

"Gerekli malzeme yoksa vazgeçmemek ve sorunu başka bir şekilde çözmeye çalışmak önemli" diyor.

Iserson uzun çalışma hayatı boyunca birçok basit yöntem geliştirerek acil müdahalede bulunmak zorunda kalmış. Kağıt ataşı, tel kesme aleti ve tornavida kullanarak Kuzey Buz Denizi'nde Rus denizcilerinin dişini çekmiş.

2010'da Gana'da kırsal bir bölgedeki küçük bir hastanede çalışırken araba çarpmış üç yaşında küçük bir kız getirilmiş. Akrabaları onu bilincini yitirmiş bir halde bulmuş. Iserson çocuğun kafasından yaralandığını düşünmüş. Fakat tomografi ile hasar tespiti yapmak gerektiği halde yokmuş bu cihaz.

Ellerinde sadece hava dolu bir plastik torba şeklinde elle pompalanan basit bir suni teneffüs aleti varmış. Fakat onun borusu çocuğun boynunda nefes borusuna denk gelecek şekilde açılacak deliğe büyük geliyormuş.

Bunun üzerine bebekler için kullanılan bir mama kutusunun emziğini kesip boruya monte ederek çocuğun hayatını kurtarmış.

Meksika'daki köylerde çalışırken ise her gün ellerinde hangi malzemelerin olduğunu gözden geçirir ve olmayan malzeme yerine geçebilecek başka bir şey kullanmak zorunda kalırmış. Örneğin anestezi için basit aspirin, parasetamol ya da ibuprofen, bunlar da bitmişse tıbbi tuzlu su kullanır, son çare olarak ağrı kesmek için hipnoza başvururmuş.

Savaş bölgelerinde ise sağlık görevlilerinin işi on kat daha zorlaşır. Emmanuelle Bamongo uzun süre Orta Afrika Cumhuriyeti'nde çalışmış. 2012'den bu yana iç savaş halindeki ülkede hastaneler az sayıda ve uzak mesafelerde olduğu gibi, çok eski cihazlar da sürekli yağma edilir, elektrik kesintileri olur, hastalar engebeli yolları göze alamadığından en son aşamada hastaneye gitmek zorunda kalırmış.

Bamongo birçok müdahalede bulunurken ağzında tuttuğu cep telefonunun ışığından faydalanırmış. Bu durumlarda işini severek yapmak, azim ve uzmanlık bilgisinin önemli olduğunu söylüyor. Kuralları bildiğinizde onların alternatifini de yaratabilirsiniz.

Fakat en becerikli sağlık görevlilerinin bile sınırlarını zorlayacak bölgeler de var. Antarktika'daki Union Buzul Kampı gibi. Şili'nin en güneydeki ucundan yaklaşık 3500 km uzakta olan bu kampta dışarıda hava sıcaklığı -49 dereceyi buluyor.

2005'ten bu yana kampta doktorluk yapan Ben Cooper "Bu aşırı soğukta plastik parçalanıyor, yapışkanlı sargı bezleri ve bantların yapışkanlığı ortadan kalkıyor, bazı ilaçlar donuyor; buraya uyum sağlamanız gerekiyor" diyor.

2005'te kamptaki araştırmacılardan biri dağa çıkan yeni bir tırmanma güzergahı keşfetmeye çalışırken derin bir yarığa düşmüş. Göğsünde bir kas yırtılmış, bacağı kırılmış. Cooper kırık bacağı desteklemek için ambulanslarda kullanılan bir kırık desteğini almış yanına. Ama kullanamadan donup paramparça olmuş.

Bunun üzerine soba ısısının karla kaplı yere geçmesini önleyen özel bir panoyu kesip kullanmış. Hastayı kampa götürüp kırık bacağı düzeltirken bacağı desteklemek için konserve kutusu kullanmış.

Iserson ultrason aletinin ucuna sürmek üzere jel bulamayınca mısır nişastasını suyla karıştırarak işini görmüş. Zambiya'da yeni doğan bebekleri ısıtmak için beşik üzerine ampul taktığı olmuş.

Cooper İngiltere'de iken bir hastası yarasının üzerine çay yaprakları basılmış halde kendisine başvurunca şaşırmış. Yemen'de ninesinden bu yöntemi öğrendiğini söyleyen hastanın yarasını birkaç gün sonra pansuman ederken yaranın ne kadar temiz kaldığını görmüş.

2011'de ise Oxfordshire bölgesinden beş asker kredi kartı ile bir adamın hayatını kurtarmıştı. Göğsünden bıçaklanan adamın akciğerinde çökme tehlikesi olunca yaraya hava girmesini önlemek için kredi kartı bastırmışlardı. Çatışma bölgelerinde öğrendikleri bir teknikti bu.

Zor koşullarda öğrenilen dersler normal bir hastane ortamında da işe yarayabilir. "Londra ve New York'taki en büyük hastaneler de olsa her yerde bazı imkânsızlıklar ortaya çıkabilir" diyor Iserson. İşte o durumlarda bu tekniklere başvurmak gerekebilir.