(Milliyet, 11 Mayıs 2012)
Para ve güç şımarıklığı, medyayla siyaseti yozlaştırabiliyor. Ama aynı zamanda yürekli gazeteci-cesur siyasetçi işbirliği de, Britanya’daki gibi medya ve politika alanındaki yoz gidişe bir yerde dur diyebiliyor.
Bu köşede ara sıra attığım bir slogan vardır: Medya adam olmadan demokrasi adam olmaz! Elbette tersi de doğrudur: Demokraside taşlar yerli yerine oturmadan da medya adam olmaz! Medyanın hem kendi kendisiyle, hem siyaset ve güç odaklarıyla ilişkisi, bir ülkede demokrasi ve hukuk çıtasını çok yakından ilgilendirir. Bütün bunlar iç içedir. Ve bu iç içelik de, hiçbir zaman ve hiçbir yerde siyah-beyaz değildir. Yalnız ikinci sınıf demokrasilerde değil, birinci sınıf demokrasilerde de medya-siyaset ilişkileri açısından en rezil örneklere rastlanır. Bunun temelinde yatan, para ve iktidar merakı ya da düşkünlüğüdür. Para ve iktidar, insanoğlunun önünde şımarıklık ve yozlaşma çukurları açar, onu siyasi ve ahlâki bakımdan olmadık tuzakların içine çekiverir. Şimdi bunun en çarpıcı örneklerinden biri, demokrasinin beşiği sayılan Britanya’da yaşanıyor. Bir medya devi olan Murdoch İmparatorluğu hızla çöküş yolunda ilerliyor. İngiliz gazetelerindeki sonun başlangıcı diye atılan manşetler, Rupert Murdoch’un yakın zamanda sadece Britanya’da değil, Amerika’da da dükkanı kapatacağının habercisi...
Bugüne kadar Murdoch medyasından 50 civarında editör ve muhabir tutuklandı. Bunlardan 11’i hakkında ceza davası açılacak. Neden bütün bunlar? Kanunsuz faaliyetlerden dolayı. Telefon dinlemişler, e-posta korsanlığı yapmışlar, polise rüşvet ve adaleti engelleme gibi mafyavari işlere karışmışlar... (*) Guardian’ın yürekli gazetecileri, müthiş bir fikri takiple meseleyi kovalayıp kamuoyuna mal ettiler. Parlamento çatısı altındaki bazı cesur siyasetçiler de Rupert Murdoch’un kanunsuz faaliyetlerine el koyunca, pislikler ortalığa saçıldı. Yalnız habercilik adına yapılan rezillikler değil, büyük medya patronunun siyasetin zirveleriyle yaptığı perde arkası çirkin pazarlıklar da açığa çıktı. Rupert Murdoch’un 1980’lerin başında London Times ve Sunday Times gazetelerini satın alırken Muhafazakâr Başbakan Margaret Thatcher’la çevirdiği gizli dolaplar... Sonraki yıllarda medya desteğini Muhafazakârlar’dan İşçi Partisi’ne döndürürken Tony Blair’le gizli kapaklı ilişkileri... Son olarak şimdiki Muhafazakâr Başbakan David Camerun’la kurduğu, bazı iş çıkarlarına karşılık medya desteği...
Bütün bu gizli kapaklı işler, yürekli gazeteci-cesur siyasetçi işbirliğiyle artık kamuoyunun malı olmuş durumda. O kadar ki, parlamentodaki soruşturma komisyonu, beklenen sonu cümle aleme ilan etti yayımladığı raporla: “Murdoch, uluslararası bir medya kuruluşunu yönetmeye ehil değildir.” Sözü uzatmak yersiz. Britanya’daki gibi birinci sınıf bir demokraside bile para ve güç şımarıklığı, medyayla siyaseti yozlaştırabiliyor. Ama aynı zamanda yürekli gazeteci-cesur siyasetçi işbirliği de, medya ve politika alanındaki yoz gidişe bir yerde dur diyebiliyor.