'Medya bir uçtan öbürüne savruldu!'

'Medya bir uçtan öbürüne savruldu!'

Hasan Cemal (Milliyet, 3 Mart 2012)

28 Şubatlar dahil bir zamanlar asker ve medyadan çok çekmiş olan bugünkü iktidar sahipleridir, bu kez askerle medyaya çektirmeye başlayanlar desem abartmış olur muyum? Sanmıyorum. Bu süreçte medya da ‘denge’yi tutturamadı, bir uçtan öbürüne savruldu ve bundan gazetecilikle demokrasi zarar gördü. Medya adam olmadan demokrasi de adam olmaz.

  Shakespeare’in sevdiğim bir sözü vardır, arada bir aktardığım: “Bütün dünler, bugünleri aydınlatan fenerlerdir.” Bugün böyle bir süreci yaşıyoruz. Geçmişi aydınlatma çabasındayız. Bazen yüzleşerek... Bazen hesaplaşarak... Bazen bağırıp çağrışarak... Geçmişi, taşları yerli yerine oturtmanın peşindeyiz. Zor ve sancılı bir süreç. Bir soru daha var. Dünle değil bugünle ilgili. Dünle uğraşırken, bugünü ne kadar anlayabiliyoruz? Yani dün, bugünü ne kadar aydınlatıyor? Bir başka deyişle: Dünden bugüne ders çıkarabiliyor muyuz? Kuşkularım var.

Bugün artık asker de hukuk-üstü değil Türkiye’de. Genelkurmay başkanları da adalet önünde hesap verebiliyor. Geçmiş darbeler ya da darbe tezgâhları yargı sahnesine çıkabiliyor.

28 Şubat da sorgulanıyor. Asker-medya işbirliği de deşiliyor. Aslında büyük medya, Türkiye çok partili demokrasiye adım attıktan sonra askeri her zaman siyasal iktidarlara karşı bir denge unsuru olarak gördü ve onlara karşı oynadı.

Ama asker için de medya siyaset oyununda her zaman yedekte tutulan, seçimle gelmiş hükümetlere karşı gerektiğinde etkili biçimde kullanılan bir güçtü.

Türkiye’de gelmiş geçmiş askeri darbeler günün birinde bu pencereden de deşilirse, medyanın her seferinde -bazı istisnalarıyla- nasıl askerin gönüllü destekçisi haline geldiği görülecektir.

Bu bakımdan 1990’lar ilginçtir. Zayıf ve çok parçalı koalisyon hükümetleri döneminde büyük medya kendini çok güçlü hissetmiş ve bundan yararlanmıştı.

28 Şubat sürecinde asker de büyük medyanın bu gücünü kullanmıştır. Bu karşılıklı bir oyundu. Basite indirgeyerek şu söylenebilir: Askerle medya 28 Şubat döneminde siyasal iktidarı teslim aldı! Belirleyici olan tankıyla, topuyla, tüfeğiyle askerdi. Ama medya desteği olmadan post-modern bir darbe mümkün olamazdı. Nitekim 2003-2004’te olmadı. Asker o dönemde tüm baskısına rağmen çiçeği burnundaki Ak Parti hükümetine karşı yeni bir 28 Şubat için talep ettiği desteği büyük medyadan alamadı. Sözü uzatmak istemiyorum Dün artık çözülmeye başladı. Asker-siyaset ilişkisi bizim memlekette de demokrasilerdeki olağan yerine doğru yol alıyor. Darbe ya da post-modern darbelerin tarihe karışmaya başladığı söylenebilir.

Şu iki nokta vurgulanabilir: Asker artık siyasal iktidarları teslim alamaz. Medya da artık asker desteğini arkasına koyarak siyasal iktidarları teslim alamaz. Peki, tersi mümkün değil mi? İktidarın askeri teslim alması... İktidarın medyayı teslim alması... Hayır, böyle bir ihtimal yok diyebilir misiniz?

Veyahut: 28 Şubatlar dahil bir zamanlar askerden ve büyük medyadan çok çekmiş olan bugünkü iktidar sahipleridir, bu kez askerle medyaya çektirmeye başlayanlar desem abartmış olur muyum? Sanmıyorum. Bildiğimiz örnekleri yinelemek de istemiyorum. Bugün gazetecilik yara alıyor. Meslektaşlarımız işinden, özgürlüğünden oluyor. Zaten bunları başta medya patronlarıyla yöneticiler gayet iyi biliyor. Büyük medya bir uçtan öbürüne savruldu. ‘Denge’yi ne yazık ki tutturamadı. Kendini her şeyi yapabilecek, eski deyişle kadir-i mutlak bir güç olarak görürken, bir iki yıldır tam öbür uca savruldu ve siyasal iktidarın gölgesine girdi.

Önceki de istikrar ve demokrasi açısından sakıncalıydı, şimdiki de. Medya adam olmadan demokrasi de adam olmaz. Uzun lafın kısası: Dünün fenerleri bugünü aydınlatabiliyorsa işe yarar. Geçmişle hesaplaşmak, demokrasi açısından bugüne dönük dersler almamızı sağlıyorsa iyidir.

Yoksa askerin 28 Şubatı’ndan, sivilin 28 Şubatı’na geçmiş oluruz. Eski Türkiye, yeni Türkiye olmuş olmaz! Eğer bunu istemiyorsak, demokrasi diyorsak, tekrar ediyorum: Asker askerliğini bilecek, sivil de sivilliğini; gazeteci gazeteciliğini, medya patronu medya patronluğunu yapacak, siyasetçi de siyasetçiliğini... Demokrasi oyununu kuralına göre oynamaktan başka çare yok!