Cem Rifat Sey - Kabil
Afganistan’da mollalar medyanın intihar bombacılarından daha tehlikeli olduğunu öne sürdü. Batı Afganistan Ulema Konseyi Sözcüsü Faruk Hüseyni, “intihar bombacıları insanların canını alıyor ama bazı medya kuruluşlarının bazı programları Afgan halkının inancını yok ediyor” dedi. Afgan gazeteci örgütleri Hüseyni’yi kınadı ve bu sözlerin, yabancı kuvvetler çekildikten sonra demokrasiyi ve ifade özgürlüğünü ortadan kaldırmaya yönelik saldırıların başlayacağının bir işareti olarak gördüklerini bildirdi.
IWPR’den Mustafa Alokozay’ın haberine göre, bir intihar bombacısının Ekim ayında sevilen Logar Valisi Arsala Cemal’i öldürmesi üzerine, din adamlarının bu intihar saldırısını kınaması amacıyla düzenlenen bir toplantıda konuşan Hüseyni, Kabil hükümetini uyararak, kendilerinin gayrı-islami bulduğu yayınlar devam ettiği takdirde artık intihar saldırılarını kamuoyu önünde kınamayı reddedeceklerini açıkladı. Hüseyni, “Afganistan’daki bazı medya kuruluşları silahlı muhalefet gruplarının intihar saldırılarına haklı bir gerekçe veriyor. Gerçekte intihar saldırılarını arttıran bu medya kuruluşlarıdır” ifadesini kullandı.
Afganistan’da dini liderlerin tepkisini çeken yayınlar genellikle müzik programları ve mollaların görüşüne göre, kadınların “ahlâk”a uygun olmayan şekilde yeraldığı programlar. Çoğu Türk malı olan televizyon dizilerinin ve siyasi programların dini yayınlardan daha fazla yayınlanıyor olması da din adamlarını öfkelendiriyor.
Mollaların bu açıklamaları üzerine Herat eyalet yönetiminde medyadan sorumlu Aria Raufiyan, medya kuruluşlarının yayınlarını denetlemek ve “uygun olmadığı” kanısına vardıkları yayınlara müdahele etmek üzere bir strateji hazırladıklarını duyurdu.
Ulema Konseyi’nin tavrı medya kuruluşlarının, gazetecilerin ve gazeteci örgütlerinin ise tepkisine neden oldu. Herat’ta bir televiyon kanalının muhabiri olan Faruk Faizi, günlük yaşamlarında hükümet, yerel iktidar sahipleri ve silahlı muhalefetin her türlü saldırı ve tehditle karşı karşıya kalan gazeteciler, din adamlarının bu açıklamasının saldırganları teşvik edeceğini savundu. Faizi, “televizyon programlarının intihar saldırılarından daha tehlikeli olduğunun iddia edilmesi şok etkisi yarattı” dedi.
Yine Herat’ta görev yapan bir başka gazeteci, Vahap Sıddıki, bazı grupların 2014 yılında yabancı güçlerin çekilmesiyle birlikte ifade özgürlüğünü kısıtlamak istediğini anlatarak, bu kişilerin “kamuoyunu medya ve demokrasiye karşı yönlendirmek için dini” kullandığını söyledi.
Afgan Gazetecilerini Destekleme Merkezi Başkanı Halil Amiri ise, ulemanın bu açıklamasını, intihar saldırılarına şartlı bir destek ve bir şantaj olarak niteledi. Amiri, “böyle bir tavır içine girerlerse, halkın gözünde inandırıcılıklarını ve güvenilirliklerini yitirirler” şeklinde konuştu.
Afgan gazeteci örgütü NAI’nin Başkanı Vahidullah Tevhidi ise, ulemanın daha önemli sorunlarla ilgilenmesini tavsiye ettikten sonra, “bu tür açıklamaların radikal grupların gazeteciler ve medyaya karşı saldırılarını yoğunlaştırmasına yolaçacağını ve belki de yaşamlarını tehlikeye sokacağını” sözlerine ekledi.
2001 yılında ABD’nin ve başka yabancı orduların ülkeyi işgal etmesinden sonra Afgan medyası hızla canlandı ve renklendi. Bugün ülkede 70’ten fazla televizyon kanalı, 180’den fazla radyo kanalı ve yaklaşık 30 gazete var. Uluslararası kuruluşlar, Afganistan’ın basın yasasının Orta ve Güney Asya bölgelerinde varolan en liberal yasa olduğunu belirtiyor.