Medya Ombudsmanı: Adana’da Ali El Hemdan’ın vurulması olayında da medyanın açığını sosyal medya kapattı, gazeteciler sorgulayıcı davranmalı

Medya Ombudsmanı: Adana’da Ali El Hemdan’ın vurulması olayında da medyanın açığını sosyal medya kapattı,  gazeteciler sorgulayıcı davranmalı

Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, Adana’da polisin “dur ihtarına uymadığı “ gerekçesiyle Ali El Hemdan'ın vurulması olayının haberleştirilmesinde medyanın yaptığı yanlışları sıraladı. Bildirici, medyanın açığını sosyal medyanın kapattığını belirterek, "Gazetecilikte şüphe esastır. Kim olursa olsun her söze, her açıklama ve bilgiye şüpheyle bakmak, inceleyip sorgulamadan yayımlamamak gerekir." düşüncesini dile getirdi. 

Bildirici, "Adana’da Ali El Hemdan’ın vurulması olayında da medyanın açığını sosyal medya kapattı. Dün akşam saatlerinden itibaren Ali El Hemdan’ın sağlık ekipleri tarafından sedyeye konulduğu sırada çekilen görüntüler medyaya yansıdı.   Üstelik haberlerde yazıldığı gibi, bacağından değil göğsünden vurulmuştu. Hem de kurşunun arkadan değil, önden girdiği de görülüyordu. Taylan K. Adlı bir sosyal medya kullanıcısı bu görüntülere dayanarak şu soruları sordu: 1-Kaçarken nasıl oluyor da bir insan hem ön kasık bölgesinden hem kalbinin ortasından vuruluyor.  2- 20 yaş altına sokağa çıkma yasağı varken, gençlerin bunu dinlemeyeceği de düşünülemiyor mu? Bu infaz değil mi? 3- Bu çocuğu göz göre göre öldüren polis nerede? Tutuklu mu  Son derece haklı sorulardı bunlar. İHA’nın geçtiği haberlerdeki “senaryo” ile görüntülerdeki gerçeğin hiç ilgisi yoktu zira. Başka hesaplardan da benzer sorular soruldu, görüntüler paylaşıldı.  Bu sabahtan itibaren bu görüntüler sosyal medyada hızla yayıldı." ifadesini kullandı. 

Bildirici yazısında şunları kaydetti: 

Sosyal medyada ortaya çıkan bu görüntüler sayesinde artık bu olayı tüm Türkiye öğrendi.. Dün yayımlanan “Polis yanlışlıkla vurdu” haberleri de çöpe gitti.  Şimdi bu olayın üzerine gitmek, ayrıntılı olarak araştırmak savcılar kadar medyanın da görevi. 

Medya ombudsmanı olarak, Ali El Hemdan adlı gencin öldürülmesi olayının haber yapılma biçimindeki yanlışlar üzerinde durmak, gazetecilik adına dersler çıkarmak istiyorum.. Saptadığım hatalar şöyle sıralanıyor:

1-     Gazeteci olarak, polisin dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle silahsız bir kişiyi vurması olayına polisin görev kazası gözüyle bakamayız. Her yıl onlarca insanın bu gerekçeyle öldürüldüğü bir ülkede, her vaka ayrıntılı olarak incelenmeye, sorgulanmaya muhtaçtır. Gazeteci olarak polisin tarafını tutmak gibi bir anlayış olamaz. Gazeteci, her olayda, her cinayette olduğu gibi bu tür vakalarda da verilere tarafsız bakmak ve okura objektif yansıtmak zorundadır.

2-     Polisin dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle bir kişiyi vurmasını haklılaştırmak, meşru göstermek gazetecinin görevi olamaz. Oysa Ali El Hemdan haberinde görüldüğü gibi haberlerin hemen tamamı polis diliyle yazılmış, hem de “yanlışlıkla” denilerek haklılık kazandırılmaya, olayın üzeri örtülmeye çalışılmış.

3-     Gazeteci hiçbir olayda tek taraflı haber yazmamalı. Ali El Hemdan olayında ajans muhabirleri, anlaşıldığı kadarıyla polisin verdiği gayri resmi bilgiye dayanarak haber yazmış. Mahallede olayı gören tanıklar olup olmadığına bile bakmamış, ölen gencin ailesini bile aramamış.

4-     İnternethaber, polisin bu genci vurmasına haklılık kazandırmakta diğer site ve gazetelerin epey önüne geçmiş. “Adana'da 'Dur' ihtarına uymayıp kaçınca polise başka çare bırakmadı” başlığı atmış. Silahsız bir genç, polise vurmaktan başka “çare bırakmamış”! Dahası internethaber, Ali El Hemdan’ın öldüğü haberinin gelmesinden altına “(Yeni gelişme: Vurulan genç hastanede hayatını kaybetti” bilgisini eklemiş. Üstte yazılanları yalanlayan bilgiye rağmen başlığın aynen korunması ciddi bir gazetecilik yanlışı.

5-     Haberler.com ve Sondadakika.com ve bazı internet siteleri “Polis uygulamasından kaçan Suriyeli genç, bacağından vurularak yakalandı” başlığını kullanmış. Bu gencin vurulmasının Suriyeli olmasıyla ne ilgisi var? Suriyeli olduğu için mi vurulmuş? Hayır. Sadece yanında kimliği olmadığı için polisten kaçmış. Bu durumda gencin Suriyeli olduğunun başlıkta olmaması gerekirdi. Başlıkta “Suriyeli genç” denilmesi, ayrımcılıktır. Suriyelilerin kriminal olaylara karıştığı yönündeki algıyı besleyecek bir başlıktır. Bu da polisin silah kullanmasına başka bir gerekçe yaratma çabası.

 Özetle söylemek gerekirse, Adana’da Ali El Hemdan adlı gencin öldürülmesi gazetecinin -polis şefleri bile anlatsa- verilen bilgilere şüpheyle bakması ve “polisin dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle vuruldu” vakalarında da sorgulayıcı davranması gerektiğini hatırlatıyor.

Gazetecilikte şüphe esastır. Kim olursa olsun her söze, her açıklama ve bilgiye şüpheyle bakmak, inceleyip sorgulamadan yayımlamamak gerekir.

Yazının devamı için tıklayın