Medya Ombudsmanı Bildirici: İktidar medyası yalan ya da yanlışın kaynağına bakarak çifte standart uyguluyor

Medya Ombudsmanı Bildirici: İktidar medyası yalan ya da yanlışın kaynağına bakarak çifte standart uyguluyor

Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, "Deprem sonrasında iktidar medyası ve yazarları, yaşananları ve sorunları aktarmak, felaketin bu denli büyümesinin nedenlerini ve sorumlularını aramak yerine enerjilerinin büyük bölümünü 'yalanlama'ya ayırıyorlar. Varsa yoksa dezenformasyon! Ayrıca yalan ya da yanlışın kaynağına bakarak çifte standart uyguluyorlar. İktidar yanlısı kişi ve kurumlardan gelen, muhalif kesimleri hedef alan yanlış haber ya da paylaşımlara aynı duyarlılığı göstermiyorlar. Hatta bırakın duyarlılığı tamamen görmezden geliyorlar" değerlendirmesini yaptı. 

Bildirici farukbildirici.com'da yayımlanan yazısında, şu ifadeleri kullandı:

"Bir yakınmadır gidiyor iktidar medyası saflarında ama onlar da İletişim Başkanlığı’nın Dezenformasyon Bülteni’nde olduğu gibi suçladıkları kişi ya da kurumların adını sanını vermiyorlar; 'yalan' olduğunu savundukları haber ve paylaşımların kimler tarafından tedavüle sokulduğunu belirtmiyorlar. Sabah yazarı Hilal Kaplan, 'Dezenformasyon can alıyor' başlıklı yazısında, 'deprem gibi afet zamanlarında yapılan dezenformasyon, açtığı sonuçlar itibariyle can alıcı seviyeye gelmiş durumda' değerlendirmesi yaptı. Sonra da, 'Malatya'daki Kızılay Kan Merkezi tamamen yıkıldı', 'Depremde zarar gören Mersin Şehir Hastanesi boşaltılıyor', 'Hatay Yarseli Barajı patladı. Çevresi tahliye ediliyor' örneklerini sıraladı. Peki bu 'yalanları' kim söyledi, kimler paylaştı? Kaynak vermedi, 'yalancılar' diye genel bir ifadeyle yetindi."  

Bildirici şunları kaydetti:

"Hürriyet yazarı Nedim Şener de aynı yöntemi uygulayarak 'deprem yalanları'nı sıraladı ama -muhtemelen Dezenformasyon Bülteni’nden aldığı- örnek sayısını 50’ye çıkardı. Şener de sıraladığı her 'yalan'ın yanına onu kimin yazdığını, söylediğini, paylaştığını belirtmedi. Onun yerine '… bazı siyasetçiler, gazeteciler ve sosyal medyada örgütlü yapılar, kötü niyetli troller ile bunlara bağlı ağlar da hemen devreye girdi' gibi genel bir ifade kullandı. Peki kim bu siyasetçiler, gazeteciler, sosyal medyada örgütlü yapılar? Onu açık etmedi; 'Amaç devlete karşı güven duygusunu sarsmak' diyerek iktidar karşıtlarını işaret etti.

Akşam gazetesi yazarı Yaşar Hacısalihoğlu ise, 'Yalanlarıyla depremle kol kola girenler' başlıklı yazısında, 'Dezenformasyon Bülteni'nden aldığı 'yalan' paylaşımlardan örnekler verdi. Sonra da, 'ilk saniyeden itibaren devlete saldıranların derdi acıyı sarmak değil, devleti güçsüz göstermek ve doğrudan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedef almak, bu yolla iktidarı yıpratmaktır' görüşünü dillendirdi. Hacısalihoğlu, akademisyen olmasına rağmen sözünü ettiği 'yalanlar'ın sahibini belirtmedi; o da genelleme yaparak, 'iktidarı yıpratmak' isteyenleri adres gösterdi.

Türkiye gazetesi yazarı Atilla Yayla da diğer iktidar yazarlarının izinden gitti. 'Deprem ve dezenformasyon' başlıklı yazısında Sabah gazetesi ve iktidar yanlısı Erem Şentürk’ün paylaşımlarına link verdikten sonra dezenformasyon yapanların adresini belirtmedi. Sadece 'Bunlar arasında en başta elbette kamusal tanınmışlığı olan ve halka ulaşma imkan ve araçlarına sahip gazeteciler gelmekteydi' diyerek isimleri geçiştirdi.  Oysa Yayla da Hacısalihoğlu gibi kaynak göstermenin önemini bilmesi gereken bir akademisyen. Ama o da kaynağı açıklamak yerine, 'Böylesine yoğun bir dezenformasyon faaliyetine girişenlerin amaçları neydi? Küçük bir inceleme hemen hepsinin kategorik muhalif kanatta yer aldığını göstermekte' diyerek 'muhalif kanat'ın tümünü zan altında bıraktı.

Aslında iktidar yanlısı birçok yazar, uzun süredir devam ettirdikleri kaynak göstermeksizin genelleme yöntemini deprem felaketi sonrasında daha da yoğunlaştırdı. Sayısı yukarıda verdiğim örneklerden çok daha fazla olan bu yazarlar, kaynak belirtmeyerek sözünü ettikleri haber ve paylaşımların gerçekten yalan ya da yanlış olup olmadığını kontrol etme fırsatı tanımadıkları gibi muhatabına savunma ve yanıt hakkı da vermemiş oluyorlar. Kaldı ki, yazdıkları içerisinde yanlışlar olduğu gibi doğru olanlar da var. Çünkü Dezenformasyon Bülteni’nde dezenformasyon yapıldığını kanıtlayan örnekler de mevcut."