Medya Ombudsmanı Bildirici yazdı: Taraf gazetecilikte “Kendin pişir kendin ye” örneği

Medya Ombudsmanı Bildirici yazdı: Taraf gazetecilikte “Kendin pişir kendin ye” örneği

Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, Star gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak'ın 5 Haziran günü İstanbul seçimleriyle ilgili olarak attığı tweet'i bugünkü yazısında değerlendirdi. "Bir gazeteci için habercilik kuralları sosyal medya için de aynen geçerlidir" diyen Bildirici, “Gazeteci, haber içeriklerini sosyal medya hesapları, web siteleri ile bloglarında paylaşırken çarpıtma, yanıltma, yönlendirme yapmamalı, kişi ya da kurumları, teyit edilmemiş bilgilerle zan altında bırakmamalıdır" ifadesini kullandı.

Bildirici'nin yazısının kişisel Twitter hesabından paylaşarak tepki gösteren Albayrak, "Hakkımda yazmadan önce benim de görüşüme başvurmanız ombudsmana yakışan bir davranış olurdu" dedi.

Twitter'da süren karşılıklı diyalog Bildirici'nin "Hareket noktam, duyum ve haber ilişkisiydi. Ama yanıtınızı hemen sayfama ekleyebilirim. Tartışmanın yararına inanıyorum" sözleriye devam etti. 

Bildirici "Taraf gazetecilikte 'Kendin pişir kendin ye' örneği" başlığıyla yazdığı eleştiri yazısında Albayrak'ı eleştirdi. Bildirici "Üstelik “teyit edilmemiş duyuma” dayanarak sosyal medyada paylaşımda bulunan kişi bir muhabir değil, bir gazetenin genel yayın yönetmeni" dediği yazısında şunları kaydetti:

Star gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak, 5 Haziran günü İstanbul seçimleriyle ilgili bir tweet attı:

“İBB başkanlığını CHP adayı kazanırsa, İSPARK’ın işletmesinin HDP’ye vermesini öngören gizli seçim pazarlığı yapıldı’ şeklinde bir iddia dolaşıyor. Umarım doğru değildir. Çünkü HDP’nin burayı kimlere vereceği bellidir ve bunun ne anlama geldiği iyi düşünülmelidir.”

Albayrak’ın bu paylaşımının altına çok sayıda yorum yapıldı. “Sen artık iyice sürreel bir adam oldun” diyen de vardı bu yorumlarda, “Ejercito Zapatista de Liberacion Nacional yani EZLN adına yani Subcommandante Marcos adına konuşuyorum; İSPARK Kızılderililerindir, hiç kimseye verdirmeyiz” ve “Gargamel’e de bankamatik memurluk teklif etmiş İmamoğlu öyle duyum aldık” diye alay eden de.

Bu yorumlara tepki gösteren Albayrak, ertesi gün “Herkesin konuştuğu bir duyum hakkındaki iyi niyetli bir yorum için yazılanların seviyesine bakın, herkesi kucaklayan İmamoğlu’nun avanesinin kalitesini anlayın!” paylaşımında bulundu.

Duyum haber değildir

Albayrak, bu yanıtıyla “İSPARK işletmesinin HDP’ye verilmesini öngören gizli pazarlık” iddiasının kaynağını “herkesin konuştuğu bir duyum” olarak açıklamış oldu.  Bir paylaşım için böyle bir gerekçeyi öne sürmek kendi yazdığının somut dayanağı olmadığını kabul etmek demektir. Bir gazeteci için “duyum” sadece üzerinde çalışılması gereken veri anlamına gelir. “Duyum” araştırılıp doğrulanmadan haber haline getirilemez.

Aynı şekilde “herkesin konuşması” da bir kanıt sayılmaz. Sizin çevrenizdeki birileri bunu konuşuyor olabilir ama sizin dostlarınız, “herkes” anlamına gelmez. Bütün toplumu kapsayacak kadar yaygın bir konuşulma hali varsa da bunun somut örnekleri ortaya konur. Ya da “herkes” diye tanımladığınız kişilerin kimler olduğu okura açıklanır. 

Bir gazeteci için habercilik kuralları sosyal medya için de aynen geçerlidir. Orada da “duyum” ve “herkes konuşuyor”a dayalı paylaşımda bulunulamaz. Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nin “Gazetecinin doğru davranış kuralları” bölümünde şu ilke yer alıyor:

"Gazeteci, haber içeriklerini sosyal medya hesapları, web siteleri ile bloglarında paylaşırken çarpıtma, yanıltma, yönlendirme yapmamalı, kişi ya da kurumları, teyit edilmemiş bilgilerle zan altında bırakmamalıdır.”

Bu ilkedeki “teyit edilmemiş bilgilerle zan altında bırakmamalıdır” bölümü, tam da Albayrak’ın paylaşımı kapsıyor. Albayrak da “herkesin konuştuğu bir duyum” diyerek araştırıp doğrulamadan “İSPARK işletmesinin HDP’ye verilmesini öngören gizli pazarlık olduğu” iddiasını paylaşarak “teyit edilmemiş bilgilerle Ekrem İmamoğlu’nu zan altında” bırakmış oldu.

Paylaşım propaganda malzemesine dönüştü

Üstelik “teyit edilmemiş duyuma” dayanarak sosyal medyada paylaşımda bulunan kişi bir muhabir değil, bir gazetenin genel yayın yönetmeni.  Yönettiği gazetenin ve kendisinin iktidara yakın olması gazetecilik kural ve ilkelerinin askıya alınmasını gerektirmez. Madem gazetecilik yapıldığı iddiasıyla yola çıkılıyor ve bu faaliyet topluma gazetecilik olarak sunuluyor. O halde evrensel gazetecilik ilkeleri yok sayılamaz.

Aslında Albayrak’ın “İSPARK işletmesinin HDP’ye verilmesini öngören gizli pazarlık” iddiası sosyal medyadaki iki paylaşımla sınırlı kalsaydı medya ombudsmanı olarak üzerinde durmayacaktım. Fakat AKP Erzurum Milletvekili Selami Altınok, Albayrak’ın paylaşımından iki gün sonra gittiği Erzurum’da yaptığı konuşmada bu konuya değindi:

“Yetmedi, herkes duyuyor, Milletvekilimiz de başkanımız da duyuyor, başkanlarımız da biliyor. İSPARK’ı HDP’ye vereceklermiş. Orada 2 bin 500 insan çalışıyor. İSPARK’ı HDP’ye verdikleri takdirde ben İstanbul’da aracımı götürüp park etmeye güvenmem. Araçlarının yanından da geçmeye güvenmem."

Altınok da bu iddiasının dayanağını “herkes duyuyor” ve “başkanımız biliyor” diye açıklıyordu.  Onun da somut bir kanıtı yoktu. Belli ki, Albayrak’ın sosyal medyadaki paylaşımından öğrenmişti.  Albayrak da Altınok’un bu konuşmasını alıp, 8 Haziran’da Star gazetesinin birinci sayfasından yayımlandı. Hem de “CHP kazanırsa İSPARK HDP’nin” başlığıyla.

Amaç gazetecilik ise

Sonuçta, Albayrak’ın araştırmadan, doğrulamadan sosyal medyada paylaştığı “duyum”, bir politikacının ağzından tekrarlanınca haber haline geldi. İstanbul’daki seçime kadar da iktidara yakın medyada haber olarak yayımlanmaya devam edebilir, iktidar partisi sözcüleri konuşmalarında dile getirebilir; giderek yayılır ve kanıtlanmış bir doğru gibi sunulur insanlara.

Bu artık yanlış değil, yanıltma. Çünkü tam bir “Kendi kendin pişir kendin ye” vakası. TBMM muhabirliğim döneminden biliyorum, bazı muhabirler bir kişiden duydukları ya da kendi akıllarına gelen bir konuyu doğrulatamayınca Meclis kulisinde yayardı. Önce birkaç politikacı ya da gazeteciyle konuşur olgunlaşmaya bırakırlardı; bir iki saat sonra yeniden kulise gittiklerinde “herkes” o konuyu konuşur olurdu, o muhabir de “Meclis kulisinde konuşulanlara göre” diye döşenirdi haberi.

Elbette böyle kendi haberini kendisi üreten Meclis muhabirlerinin sayısı fazla değildi. Zaten bu tip gazetecilik yapmaya çalışanlar fazla da barınamazdı meslekte, elenir giderdi. Ama maalesef günümüzde bu tip haberlerle sık karşılaşıyoruz.

Gazetecinin görevi politikacılara dedikodulara dayalı propaganda malzemesi sağlamak değildir. Nuh Albayrak, İstanbul seçiminde Binali Yıldırım’ın kazanmasını sağlamak üzere hareket ediyor, bu şekilde kendi haberini yaratmayı mübah görüyorsa da bunu açıkça duyurmalı…  

Albayrak Twitter'dan yanıt verdi

Albayrak kendisi hakkında eleştiriye Twitter adresinden yanıt verdi. Albayrak şunları kaydetti:

"Değerli Faruk bey, Hakkımda yazmadan önce benim de görüşüme başvurmanız ombudsmana yakışan bir davranış olurdu. Ayrıca bunun için yeterli diyaloğumuz da olduğunu sanıyordum. Bari hiç değilse yayınlarımızı takip etseydiniz..."

Bildirici'den yanıt

Albayrak'ın tepkisinin ardından Bildirici, Twitter'dan yanıt verdi. Bildirici ise şunları kaydetti: 

"Sayın Albayrak, yayınlarınızı takip ediyorum. Orada İSKİ iddiası yoktu. İkincisinde ilk paylaşımınızın kaynağını açıklamıştınız o nedenle yeniden sormadım. Hareket noktam, duyum ve haber ilişkisiydi. Ama yanıtınızı hemen sayfama ekleyebilirim. Tartışmanın yararına inanıyorum." 

Bildirici'nin diğer eleştirilerini  farukbildirici.com adresindeki kişisel internet sitesini ziyaret ederek okuyabilirsiniz.