Medya Sahipliği İzleme Raporu: Ana akım medya, ekonomik çıkarlar yüzünden kontrol altında

Medya Sahipliği İzleme Raporu: Ana akım medya, ekonomik çıkarlar yüzünden kontrol altında

2013 yılında Gezi Parkı eylemlerinin yaşandığı sırada CNNTürk ekranlarında penguenlerle ilgili bir belgesel yayınlanması Türkiye’de medya üzerindeki baskıların bir sembolü haline geldi. Aradan geçen 3 yıllık sürede tutuklamalar, gözaltılar, kapatmalar derken 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yaşananlar medya üzerindeki baskıları çok daha gözle görülür bir hale getirdi. Gerçekten ana akım medyanın tamamının Erdoğan’ın kontrolü altına olup olmadığı veya Erdoğan’ın ne derece etkili olduğu sorusunun yanıtı Sınır Tanımayan Gazeteciler (Reporters Sans Frontieres – RSF) örgütü ile Bianet’in ortaklaşa yürüttüğü Medya Sahipliği İzleme projesi (MOM) ile arandı.

MSİ online veri tabanında Türkiye’deki en önemli medya kuruluşlarının sahiplik yapıları, bu yapı içindeki kişiler sergileniyor. Her bireyin ekonomik ve siyasi çıkarları da ayrıca inceleniyor. Medya sahiplerinin çoğu enerji, ulaşım ve inşaat gibi çeşitli sanayii sektörlerinde de faaliyet gösteriyorlar ve bu sektörlerdeki kamu ihalelerine giriyorlar. Türkiye’de en popüler medya aracı olan televizyonlara bakıldığında, en büyük on TV şirketinin sahipleri arasından yedisinin iktidardaki partiyle siyasi bağı olduğu görülüyor.

Türkiye’de Medya Sahipliği İzleme projesi 2016 yılının Temmuz – Ekim ayları arasında İstanbul’da yürütüldü. Projede hukuki ortam, ülkenin en popüler 46 ulusal medya organının medya yoğunlaşması ve sahipliği incelendi. MOM, Türkiye’nin en güçlü medya sahiplerinin bireysel profillerini incelemenin yanı sıra, medya sektörüne usule aykırı biçimde uygulanan ek birtakım siyasi baskılara da ışık tutuyor. Örneğin, küçük çaplı gazeteler için önemli bir gelir kaynağı olan kamu ilanlarının nasıl dağıtıldığı gizleniyor. Türkiye Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu MSİ’nin bu konudaki bilgi talebini “ticari sır” olduğu gerekçesiyle geri çevirdi. Türkiye devlet televizyonu TRT’nin hesaplarıyla ilgili talep de aynı sebeple geri çevrildi. 

 

"Kamu ilanlarının dağıtımı gizleniyor"

 

“Başarısız darbe girişiminden bu yana haber organlarının kapatılması ve çok sayıda gazetecinin tutuklanması, Türkiye hükümetinin medya üzerinde uzun süredir sürdürdüğü baskı operasyonunun en görünür yüzü oldu” diyen RSF Almanya icra direktörü Christian Mihr, şöyle devam etti:

“Ancak meselenin bundan çok daha ciddi bir başka boyutu var: ülkedeki anaakım medyayı neredeyse tamamen kontrol altına almalarını sağlayan ekonomik baskı gücü. Türkiye medyasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aileden birilerinin düğününe katılmadığı ya da nikah şahidi olmadığı medya patronu bulmak çok zor.” 

Bianet koordinatörü Evren Gönül “Türkiye’deki ekonomik ve siyasi düzenin işleyişi yüzünden birçok gazeteci kaçınılmaz olarak oto-sansür uyguluyor, çünkü işlerini kaybetmek istemiyorlar. Bugünlerde geçimini bu meslekle sağlamak istiyorsan muhalefet edemezsin. Bu yüzden hükümet artık çoğu kez dizginleri sıkı tutmak zorunda bile kalmıyor. Eknomik baskı çok daha etkili” dedi.

 

Albayraklar'ın iktidarla ilişkisi

 

Türkiye medyasının içinde bulunduğu siyasi-ekonomik bağlantılara bir örnek olarak Yeni Şafak gazetesi, yedi dergi ve iki TV kanalın sahibi Albayrak Yayın Holding gösterilebilir. Albayrak Ailesi’nin altı erkek çocuğu olan Ahmet, Nuri, Bayram, Kazım, Muzaffer ve Mustafa 90’lı yılların ortalarından beri özellikle belediyelerin açtığı onlarca kamu ihalesini kazanan şirketler grubunun hissedarları. Bu ihalelerin bazılarıyla ilgili yolsuzluk iddiaları ve soruşturmalar gündeme gelmişti. Gruba ait bir vasıta şirketi olan Tümosan, 2015 yılında Milli Savunma Bakanlığı’nın 190 milyon Avroluk tank alım ihalesini kazandı. Albayrak Grubu inşaat, atık yönetimi, liman işletmeciliği, tekstil, bilgi teknolojileri, turizm ve reklamcılık gibi birçok farklı alanda faaliyet gösteriyor. İktidardaki AK Parti’yle ve Cumurbaşkanı Erdoğan’la yakın ilişkileri olduğu biliniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan 2002’de Nuri Albayrak’ın kızının nikah şahitliğini yapmış, 2012’de ise oğlunun nişan törenine katılmıştı.

 

İlaç deposundan medya patronluğuna Ethem Sancak

 

Bir başka örnek de, 80’lerde küçük çaplı bir ilaç deposuyla başlayıp, bugün bir hastane zinciri dahil uluslararası düzeyde faaliyet gösteren bir şirketler grubunun sahibi olan Ethem Sancak vakasıdır. Sahibi olduğu medya grubunun üç ulusal gazetesi, üç televizyon kanalı, iki radyo istasyonu ve iki dergisinin yanı sıra çeşitli websiteleri de bulunuyor. Sancak, AK Parti’yi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı açıkça destekliyor. Erdoğan’a “aşık “olduğunu ve ailesini ona feda edeceğini söylemesiyle ünlü olan Sancak, medya sektörüne de Erdoğan’ı desteklemek için girdiğini itiraf etmişti.

Sancak 2013 yılında, Çukurova Holding’e aitken TMSF’nin el koyduğu Güneş ve Akşam gazetelerini, Sky360 TV’yi, iki radyo kanalı ve çeşitli dergileri satın aldı. Sancak’a ait olduğu söylenen ve medyaya sızan telefon görüşmelerinde Sancak, bu batmış medya organlarını almak zorunda kaldığından şikayet ediyor. 2014’te, Fettah Tamince’den Star Medya Grubu’nun (Star gazetesi ve 24 TV bu gruba ait) tüm hisselerini satın aldı. Sancak’ın 2014 yılında tek katılan olduğu bir kamu ihalesiyle satın aldığı BMC, Türkiye ordusu ve polisi için tank ve TOMA üretimi dahil birçok ihale kazandı. Ethem Sancak 2012’den bu yana AKP ombudsmanlık görevini de sürdürüyor.

Bianet’ten Evren Gönül, “MSİ websitesi sayesinde medya kullanıcılarının elinde artık izledikleri, okudukları veya dinledikleri haberlerin arkasında kimlerin ne çıkarı olduğunu öğrenebilecekleri, erişimi kolay ve arama yapabilecekleri bir kaynak var. Bu alanda şeffaflık şart.” dedi. 

RSF Eylül ayında Türkiye’de olağanüstü halin ilanından itibaren gazetecilere bugüne dek görülmemiş bir yoğunlukta yapılan baskıları ele alan bir rapor yayımlamıştı. Aslında durum Temmuz’dan beri giderek kötüleşiyordu ve RSF’nin geçtiğimiz Nisan ayında açıkladığı 2016 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Tütkiye 180 ülke arasında 151. sıradaydı.

Uluslararası basın özgürlüğü gözlemcisi Sınır Tanımayan Gazeteciler’in başlattığı küresel bir çalışma olan MSİ dünya çapında sekiz ülkede yürütülüyor: Tunus, Ukrayna, Peru, Filipinler, Kolombiya ve Kamboçya. Proje Almanya Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Bakanlığı (BMZ) tarafından fonlanıyor.

Çalışmanın sonuçlarına detaylarıyla, Türkçe ve İngilizce olarak, MOM websitesinden ulaşılabilir.