'Medyanın erkek egemen zihni İdiz'e zarar veremez!'

'Medyanın erkek egemen zihni İdiz'e zarar veremez!'

TELESİYEJ

(Taraf, 2 Ağustos 2012)

 

Buna kimse izin vermez zaten.

Ne seyircisi izin verir; ne de onun kimliğini, oportünist medyanın tuzaklarına düşmeden değerlendirenler izin verir.

Nurseli İdiz’in her zaman medya starlarından farklı bir duruşu olmuştur.

İyi yetişmiş, eğitimli, iyi bir oyuncudur Nurseli İdiz.

Güzel bir kadındır ayrıca, tam da magazin medyasının görüntülemekten hoşlanacağı gibi.

Ama magazin medyasının dekadans kültüründen uzak tutmuştur kendini hep.

Doğru da yapmıştır.

Çünkü sözkonusu magazin medyasının yaklaşımından, dilinden, yeri geldiğinde fırsatı yakaladığında verdiği öğütlerden, kamu ahlakını koruma misyonundan (!) ve “gazetecilik budur işte” gibilerinden böbürlenmesinden de bilinir ki; onlar, kadının zayıf anlarını avlayıcı bir tutum içindedir daima.

Nurseli İdiz, geçen hafta sonu Alaçatı’da içki içerken görüntülenmiş, magazin medyasında çıkan haberlerde İdiz’in, aldığı alkolün etkisiyle çevreye rahatsızlık verdiği ifade edilmiş; sonradan sanatçının yalanladığı bir sürü hikâye anlatılmıştı.

Nurseli İdiz, Ayşe Özyılmazel ve Alişan’ın, salı sabahı Star Tv’de yayınlanan programında şunları söyledi: “Yüzde 75’i yalan o haberin. Görüntüler her şeyi anlatıyor zaten. Ben 20 gündür Alaçatı’daydım. O gün özel nedenlerden dolayı üzgündüm. Böyle bir görüntü oldu. Etrafımda kimse yok dikkat ederseniz, kimseyi rahatsız ettiğim yok. Zor bir dönemden geçtim. Ailemden üç dört kişiyi iki sene içinde kaybettim. Çok sevdiğim bir arkadaşımın hasta olduğunu öğrendim. Bütün negatif şeyler birikti ve ortaya bu görüntüler çıktı. Çekersiniz, yayınlarsınız bunda bir şey yok. Ben yazılan metinlere, verilen tepkilere inanamıyorum. Herkes amatör psikologluk yapıyor. Bizim camiada vefa yok. Üç kare fotoğraf çıktı diye herkes birden yardım etmek istedi, tedavi ettirmek istedi. Bana yapılacak en büyük yardım, birlikte iş yapmak, proje üretmek olur.”

Bu hafta gündemi fazlasıyla meşgul eden bu haberin neden bu kadar deşildiğine, oraya buraya çekildiğine bir bakalım.

Neydi bu haberi bu kadar önemli kılan?

Ünlü bir kadının Alaçatı’da bir lokalde tıpkı birçok erkek gibi içki içip sarhoş olması mı?

Bu mudur, haberin konusu olan oyuncunun sonunun Cahide Sonku gibi olacağı hususunda kalem oynatmaların, sözde abi nasihatlerinin, uyduruk psikolojik analizlere sapmanın ve bir kadını derinden yaralamanın sebebi?

Alaçatı’da ki, bol bol alkol tüketilen hedonist bir yerdir malumunuz gündüz içilen birkaç kadeh içki midir, bütün bunların sebebi? Ayrıca, Nurseli İdiz bir rahatsızlığı olduğunu ve bir tedavi gördüğünü her fırsatta söylüyor zaten. (Salı günkü Milliyet’te yer alan haberde de: “Bilip bilmeden olayı dramatik bir hâle sokmaya çalışıyorlar. Bu hastalık (bipolar bozukluk teşhisi), beni zaman zaman kötü alkol kullanımına yöneltebiliyor,” diyor.)

E o zaman bunun nesi haber? En azından nesi var bu kadar büyütülecek? Yasak bir şey mi yapmış? Kanuna mı karşı gelmiş? Kimseye zarar mı vermiş peki?

Bunun adı benim nezdimde linçtir.

Omurgasız bir ahlak mühendisliğidir.

“Beni Alaçatı’da beş kere çektiler. Dört keresini yayınlamadılar. Onlar çok iyi tablolardı, kızım da vardı yanımda, nişanlısı da. Ramazandan önce tabii bu söylediğim. Onlar yayınlanmadı. İlla seni bitmiş vaziyette göstermek ya da görmek istiyorlar,” diyor.

Bu iktidarın döneminde değil de, başka bir iktidar döneminde geçseydi bu olay, iki üç satırlık bir resimaltından o da belki öteye gider miydi acaba bu haber?

Magazin medyası, lafın önünü ardını düşünmeden birtakım hayat reçeteleri yazıp, omurgasız bir ahlak ve terbiye mühendisliği yaptığında; bilin ki, bir insan özellikle de bir kadın avlanmaktadır aslında!