T24- Yazar Umur Talu, "bir devlet müdahalesi olan 'Hayat Dönüş' operasyonları sürecinde uygulanan sansürü ve medyanın sadece dönemin İçişleri Bakanı Saadettin Tantan'ın sözlerini aktararak katliama ortaklık ettiğini " yazdı.
Umur Talu'nun HaberTurk gazetesinde yayımlanan (26 Kasım 2010) haberi şöyle:
İki Tantan, tek medya “Hayata Dönüş”ün kanlı yüzü tam karşınıza geldi.
Belki ancak 10 yıl sonra “katliamın canlı yüzü”yle tanıştınız Hacer Arıkan’ın yanmış teninde.
“Yanmış” mı dedim; nasıl da pasif fiil o öyle. “Yakılmış yüzü” olmalı oysa.
“Yakılmış” bedenler, kömür gibi cesetler, öldükten sonra bile delik deşik edilenler, katledilenler, (belki) fosforla vurulanlar demeli mutlaka!
***
Arıkan’ın her şeye inat “canlı” yüzü bugün gözünüz önündeyken, onca insanın kavrulmuş “cansız” bedenleri de 10 yıl önce medyanın gözü önündeydi.
Görmediler. Göstermediler. Sansürlediler. Çarpıttılar. Katliama kankalık yaptılar.
Doğru. Medya manipüle edenlerden biri de DSP, MHP, ANAP koalisyonu İçişleri Bakanı Tantan’dı.
Kıymetli yönetmenler, muteber yazarlar “ona inanarak” o yalanları kullanmıştır!
Lakin kökten bir devlet ve hükümet operasyonuydu!
Katliam arkasında Ecevit, Bahçeli, Yılmaz’ın siyasi iradesi, Adalet Bakanı Türk ile Cezaevleri Müdürü Ertosun’un idari iradesi; Org. Kıvrıkoğlu, Org. Yalman ile çok sayıda subayın askeri, silahlı iradesi mevcuttu.
Bu ülkede hukuk olacaksa, hala mevcut!
Bu ülkede ayıp diye bir şey olacaksa, o medya büyükleri için de o utanç hala mevcut!
***
Hikâyeler bitmiyor ki. Hepsi birbirine bağlı.
Katliam 2000 sonu. 2001 aynı medya, aynı hükümetle başka utançlar da taşıyor.
Tantan’a inanmış, manipüle edilmiş medya!
Haziran başı. Meclis’i büyük medya esir almış. Koskoca Cumhuriyet Hükümeti’ni, Büyük Millet Meclisi’ni, büyük medya talimatlarına peşkeş çekiyorlar! Çankaya’da Sezer; “laik hükümet, laik medya ittifakı” tezgâhına direniyor.
Milletvekillerini kurşun asker yapmışlar; Uluç Gürkan, Mehmet Ali İrtemçelik gibi aşırı şahsiyetliler hariç, hepsi büyük medyanın parmak çocukları.
Büyük medya siparişi RTÜK yasası gündemde.
Büyük yazarlar; çok ünlü cumhuriyetçi, demokrat, liberal, isyancı, romantikler; duayenler, muayenler suspus! “Sakın yazma” talimatı var!
Patronun istedikleri neyse de, paket gazeteciye hapis de getiriyor. Çıt yok!
***
İşte o haziran, o Tantan; Yılmaz’ın zorlamasıyla istifa ediyor. Cezaevi katliamından (o sıra) onu sorumlu tutan yok ama; bankaları, medyayı aşırı kurcalaması aşırı rahatsız edici.
Ertesi gün, 7 Haziran. RTÜK oylaması var Meclis’te.
Milliyet’te 4 yazar “Tantan lehine”, biri “Yılmaz aleyhine” yazıyor.
Yazılar ilk baskılarda sansürleniyor Hocam! Hatırlıyor musun? Tam oylama öncesi, hükümeti huzursuz etmemek için.
Melih Aşık, Hasan Cemal, Derya Sazak, Meral Tamer, Meliha Okur’un yazıları ilk kalıplarda atılıyor. Çıt yok. Akşam, yaratacağı tarihi sorun neyse ki farkına varılıp yazılar konuyor.
Yayın yönetmeni önce inkâr ediyor sansürü. Medyakronik sitesi sansürlü baskıları belgeliyor. Çıt yok. Bir ay sonra Hasan Cemal, sansürü inkâr eden dipnotla sansürü itiraf ediyor!
***
Bakın hele medyaya.
Aralıkta, Tantan’la elele katliam kankalığı.
Haziranda, Tantan’a kan davası.
Aralıkta katliamda yalanlar manşet oluyor.
Haziranda hakikatler haber ve yazı olamıyor!
Yıllar sonra kovulunca da kitap yazıyorlar; “Yazılarım sansürleniyordu” falan diye. Siz de okuyup vay anasını diyorsunuz!
***
Ne kadar kişiselse artık; kişisel tarihimin önemli bir dönemi oraya sıkışmıştı.
Katliama yataklık yapan gazetede inadına yanık izleri arayan yazılar…
RTÜK siparişçisi medyada ona, tekelleşmeye, hükümete karşı yazılar, Cemiyet’te basın özgürlüğü faaliyetleri… çok oldu:
“İki Tantan arası”, şubatta kovuldum!
Benim de yazdığım (ders verdiğim üniversitenin sitesi) Medyakronik kapattırıldı.
Özgür medya, özgürlükçü hükümet, özgür üniversite böyle bir şeydi işte!
Şimdi Hacer Arıkan’ın yüzünde biraz da kendimizle yüzleşelim!
Not: Dönemin tanıklığı www.medyakronik.net arşivinde hala canlı yatıyor. Bir elinde ayna, dünya umurunda!