T24 Haber Merkezi
Medya ombudsmanı Faruk Bildirici, Hürriyet'te Okur Temsilciliği yaptığı dönemde yaşadığı etik kavgasının bilinmeyenlerini, "Medyanın ombudsmanı Saray'ın medyası" adlı kitapta topladı.
Gazeteci olma serüveninde çocukluk dönemine ilişkin çarpıcı bir öyküyü de paylaşan Bildirici, bu kitabı hazırlarken, yaklaşık dokuz yıl boyunca biriktirdiği toplantı notları, gazete yöneticileriyle yaptığı yazışmaları içeren e-postalar, hazırladığı raporlar, tuttuğu günlükler ve çeşitli belgelere dayandığını söyledi. Kitabın subjektif bir yaklaşım içermemesi için mümkün olduğunca kitapta adı geçen kişilere ilgili bölümleri göndererek görüşlerini aldığını belirten Bildirici, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Aydın Doğan, Vuslat Doğan Sabancı, Ertuğrul Özkök, Ahmet Hakan dahil 50'den fazla kişiye göndererek kendileriyle ilgili bölümler hakkında görüşlerini almak istediğimi ilettim. Bazıları hiç yanıt vermedi. Ama çoğu ile görüştüm, itirazlarının haklı olduğuna karar verdiğim zaman haklarındaki bölümlerde düzeltmeler, eklemeler yaptım. Karşı görüş ya da açıklama yapmak isteyen Doğan Satmış, Temuçin Tüzecan, Volkan Vural, Çağlar Göğüş ve Mirgün Cabas'ın görüşlerini kitaba dipnot olarak koydum. Aydın Doğan ile görüş birliğine varmak mümkün olmadı. Kitaba sert tepki gösterdi, kinle hareket ettiğimi öne sürdü. Ben yine de somut eleştirileri varsa değerlendirebileceğimi ya da isterse karşı görüşünü kitaba ekleyebileceğimi ifade ettim. Kabul etmedi. Gazeteciliğe Aydın Doğan ile aynı açıdan bakmadığımız açık."
Bildirici, Ayrıntı Yayınları'ndan çıkan kitabında Hürriyet gazetesinde bir yandan Yayın İlkeleri inşa edilirken bir yandan da gazete yönetiminin gizlice köşe yazılarına örtülü reklam alınması konusunda aldığı kararlar ve bu konularda yaşadığı tartışmaları, günü gününe tuttuğu notlar üzerinden aktarıyor.
Bildirici, kitabında Aydın Doğan ve dönemin Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu'nun isteği üzerine sanatçı Ahmet Kaya hakkında 1999 yılında Hürriyet'te yayımlanan "Vay şerefsiz" ve "Ayıp ettin gözüm" haberleriyle ilgili hazırladığı rapora da yer veriyor. Bildirici, 2011 yılında hazırlayarak gazete yönetimine verdiği ama açıklanmayan 28 sayfalık raporun sonunda özetle şu değerlendirmede bulunuyor:
"Magazin Gazetecileri Derneği'nin o gecesindeki sözlerinin ardından beş yıl önceki bir konserin görüntüleri ortaya çıkıyor ve o görüntüler üzerinden Yazı İşleri'nde kaleme alınan haberle Ahmet Kaya "PKK'lı" ilan ediliyor.
Garip biçimde Hürriyet, "Ayıp ettin gözüm" haberinin ana dayanağı olan Berlin konserinin fotoğraf ve görüntülerini mahkemeye sunmuyor. Ben de yaptığım araştırmalarda o görüntüleri ne Kanal D arşivinde ne de Hürriyet arşivinde bulabildim. Arşivde sadece birkaç kare fotoğraf kalmıştı.
Bu raporu yazmadan önce Hürriyet'teki söz konusu haberleri yazan, hazırlayan kişilerle konuşmakla kalmadım; Gülten Kaya da dahil konuyla ilgili hemen herkesle konuşmaya çalıştım. Ahmet Kaya ile ilgili konser görüntülerini, açıklamalarını ve belgeselleri de izledim. Özellikle de görüntüler, Ahmet Kaya'nın öyküsünün ne denli trajik olduğunun bir kanıtıydı.
Maalesef bu trajedide Hürriyet'in rolü de yadsınamayacak denli büyük. Gazetecilik açısından da haklı görülebilecek, geçiştirilebilecek bir tablo yok ortada. Hürriyet'in Ahmet Kaya ile ilgili olarak ölümüne kadar sürdürdüğü kampanya, savunulabilecek bir gazetecilik tarzı olamaz. O haberlere, suçlama ve cezalandırma mantığı hâkim olmuş."
Dönemin Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün operasyonuyla İstanbul'daki çalışanların sendikadan nasıl istifa ettirildiğini de kitabına taşıyan Bildirici o dönemi şöyle anlattı.
"Bunun üzerine Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök bizzat yürüttü operasyonu. İstanbul'daki Hürriyet çalışanlarını sendikadan istifa ettirdikten sonra Ankara'ya da geldi. "Sendikanın çalışanlar arasında adaletsizliğe yol açtığını, patronun istediği gibi çalışanlara zam yapamadığını, sendikadan istifa edilirse koşullarımızın daha iyi olacağını" anlattı uzun uzun. Tabii istifa etmeyenlerin gazeteden ayrılması gerektiğini de araya sıkıştırdı. Açıkça işten atmakla tehdit ediyordu.
…
Kimse direnemedi bu koşullarda. Özkök'ün elinde sendika üyesi gazetecilerin listesi vardı, büroya çağrılan noter, tek tek istifaları aldı, onayladı. Benim istifamı istememesine önce şaşırdım ama sonra hatırladım. Hürriyet'e geldiğimde sendika aidatını nasıl vereceğimi sormuşlardı. Ben de maaşımdan kesilmesi yerine elden ödeyeceğimi söylemiştim. Anlaşılan, Özkök'ün elinde sendika aidatı maaşından kesilenlerin listesi vardı! Benim sendika üyesi olduğumu atlamışlardı."