'Medyaya operasyon' iddiasına tepki: Korkutarak sindirmek istiyorlar

'Medyaya operasyon' iddiasına tepki: Korkutarak sindirmek istiyorlar

17-25 Aralık süreciyle birlikte Twitter'da yazdıklarıyla çok konuşulan “Fuat Avni” mahlaslı kullanıcının, hükümetin 12 Aralık Cuma günü aralarında Zaman, Bugün ve Taraf gazetelerinin genel yayın yönetmenlerinin de bulunduğu 150 gazetecinin gözaltına alınacağını ileri sürmesinin ardından başlayan tartışma sürüyor. Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç “Gazeteci tutuklamanın olağan hale getirilmesi kaygı verici” derken, Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto, iktidarın baskısını her gün biraz daha artırdığına dikkat çekti.

25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarını unutturmak için 150’si gazeteci 400 kişinin gözaltına alınacağı iddiası medya temsilcisi ile gazetecileri ayağa kaldırdı.

Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, iddianın bile ürkütücü olduğunu söyledi, “Gazeteci tutuklamanın olağan hale getirilmesi kaygı verici.” dedi. Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto, iktidarın baskısını her gün biraz daha artırdığına dikkat çekti. Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı Ahmet Abakay, “Bu girişimler ancak diktatörlüklerde olur.” tepkisini verdi. Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu; toplumun, muhaliflerin, gazetecilerin diken üstünde polis operasyonu beklemesinin hiçbir demokraside yeri olmadığını belirtti. Gazeteci Yavuz Baydar ise “Akıl, izan, sağduyu çoktan buharlaştı. Bir iktidar cinneti yaşanıyor. Türkiye bir an önce ‘bir çadır devleti mi olacağız, yoksa demokrasi hedefine dönecek miyiz’ sorusuna cevap vermeli” ifadesini kullandı.

Kamil Arlı, Ömer Keskin ve Faruk Alan’ın Zaman’daki haberine göre, hükümetin, 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının yıldönümü yaklaşırken gündem değiştirmek için bazı medya kuruluşlarına yönelik operasyon hazırlığı yaptığına yönelik iddialara basın örgütlerinden sert tepki geldi. 150 gazetecinin gözaltına alınacağına ilişkin iddianın bile ürkütücü olduğunu belirten meslek örgütleri, özgür basına darbe yapılmak istendiğini aktardı. Dile getirilen görüşler özetle şöyle:

Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç: 150 gazeteciyi kapsadığı ileri sürülen ve kamuoyuna 2 gündür korku salan söylemlerin, şimdilik iddiadan ibaret olması bile ürkütücüdür. Basın Konseyi olarak, tek bir gazetecinin bile tutuklu kalmasını kabul edemezken, yüzü aşkın gazeteciye yönelik gözaltı iddialarının ancak korku ortamı yaratma amacını taşıdığını düşünüyoruz. Uluslararası basın kuruluşlarınca, ‘dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi’ olarak nitelendirilen ülkemizin, bu müdahalelerle, basın özgürlüğü raporlarında, 154. sıradan çok daha gerilere düşürülmesinden endişe duymaktayız. Herkesin, basının üzerinden ellerini çekmesini istiyoruz.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto: İktidar, 17 Aralık operasyonu ile ilgili haber yapan gazetecileri dava etmekte, eleştirel haber yapan gazeteler üzerindeki baskılarını her gün biraz daha artırmaktadır. Haberciliği hâlâ savunmakta ısrarlı kimi gazetelerin patronlarına ise mali baskılar devam etmektedir. Basın üzerinde işsizlik, sansür, akreditasyon, yayın yasakları, davalar ve tutuklamalar ağır bir baskı yaratmaktadır. Kamuoyunu bilgilendirmek için uğraş veren gazeteciler, izledikleri olaylara sık sık konulan yasaklarla bu görevlerini yapabilme fırsatını bulamamaktadır. Ne yazık ki 21. yüzyılda Türkiye’de haberlere getirilen yasaklamalar çağdaş bir demokraside ayıplanacak bir boyuta ulaşmıştır.

Türkiye Gazeteciler Federasyonu Başkanı Atilla Sertel: Biz hiçbir gazetecinin gözaltına alınmasını istemiyoruz. Basın ve ifade özgürlüğü açısından o gazetecilerin yazdıkları satırlara, düşüncelerine katılmasak da onların özgürlüklerini sonuna kadar savunacağımızın bilinmesini istiyoruz. Türkiye’nin sorunu, hırsızlıkların, yolsuzlukların, rüşvetin, torpilin bitirilmesidir.

Ankara Gazeteciler Cemiyeti Özgürlük İçin Basın Koordinatörü Yusuf Kanlı: Medeni ülkelerde suç kişiseldir, her kim suç işlemişse ülkenin yargı sistemi onun hakkında gereken önlemi alır. Ama böyle bir meslek erbabına, tümünü birden hedef alarak ders vermek babında operasyon düzenlemek demokrasiyle bağdaşmaz. Bu 150 kişinin kimler olduğu hiç önemli değil. Burada önemli olan bir basın mensubuna bir operasyondan bahsedilmesidir.

Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu: Toplumun, muhaliflerin, gazetecilerin diken üstünde polis operasyonu beklemesinin hiçbir demokraside yeri olmaz. İleri sürülenler doğruysa, böylesi bir operasyon zaten tartışmalı olan medya özgürlüğümüzü daha zorlu bir sürece sürükler.”

Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Uğur Güç: Gerçekleştiği takdirde bütün gazeteciler olarak büyük bir tepki vermemiz gerekiyor. Artık ne çalışabilir, ne haber üretebilir ne de mesleğimizi yapabilir durumdayız. Bu cezalar ve sansür, bunların hepsi artık gazetecileri daha da baskı altına almak ve korkutmak için yapılıyor. Ama bir gazeteci örgütü olarak bunlardan korkmuyoruz.

Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı Ahmet Abakay: Böyle bir haberin doğru olamaması temennisinde bulunuyorum. Bu tür girişimler darbelerde olur, diktatörlüklerde olur. Hatta Afrika ülkelerinde olur diyeceğim ama orada bile yok böyle bir şey. Türkiye zaten basın ve ifade özgürlüğü konusunda sabıkalı, bir de üzerine bunu eklemek iktidar şımarıklılığıdır. Bu tam bir diktatörlüktür. Yaşananlar, gazeteciler için kabul edilemez. Basın özgürlüğüne ve ifade özgürlüğüne açık bir saldırıdır.

 

P24 Kurucusu Üyesi gazeteci-yazar Yavuz Baydar: Bir iktidar cinneti yaşanıyor

 

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın bu konuyla ilgili olarak önceki akşam yaptığı 'umarım' dolu açıklama, tepedeki çatlağı ifşa eder ve bu operasyonu bir anlamda tasvp etmez nitelikte. Artık pek çok şey açıkça oynanıyor. Yaşanan kargaşa, dışarda zaten kemikleşmekte olan 'Türkiye askeri vesayet döneminden sivil güdümlü faşizm dönemine geçiyor' algısına bol miktarda çimento taşımıştır. Operasyon yapılmış kadar neredeyse bu zarar verilmiştir. Şeffaflık hak getire. Akıl izan sağduyu çoktan buharlaştı. Bir iktidar cinneti yaşanıyor. Türkiye'nin bir an önce 'biz bir çadır devleti mi olacağız, yoksa demokrasi hedefine dönecek miyiz?'sorusuna cevap vermesi lazım. Medya özgürlüğü ile yeterince oynanmıştır; bundan hayırlı bir şey çıkmaz. Bu mesleğin bir haysiyeti, onuru vardır. Şunu net söyleyelim: Türkiye, sivil toplumu, yargısı, akademi çevreleri ve medyasıyla ne Rusya, ne Suriye ne de Azerbaycan tarzı bir despotizme boyun eğecektir. Tepede yetki ve sorumluluk sahibi herkese akıl sağlığı diliyorum.