"Medyayı kurtaran Erdoğan'dır, olmasa ya paralele köle, ya hapiste çürüyor ya da kaldırımda yatıyor olacaktık!"

"Medyayı kurtaran Erdoğan'dır, olmasa ya paralele köle, ya hapiste çürüyor ya da kaldırımda yatıyor olacaktık!"

Yeni Şafak yazarı Markar Esayan, AKP kurucularından, eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın hükümete ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a yönelik eleştirileri üzerinden başlayan tartışmaya ilişkin olarak, "Özgül ağırlık, kendimizden ürettiğimiz değil, halktaki karşılığımızla ilgili bir şeydir. Kim olursa olsun, bu meşruiyeti savsakladığı anda millet tarafından yedeğe çekilir" yorumu yaptı. "Erdoğan'ı kurtaran medya değil, medyayı kurtaran Erdoğan'dır" görüşünü savunan Esayan, "Gezi'de Cezayir dönüşü havaalanına yüzbinleri akıtan gazete ilanları değildi. Erdoğan'ın vizyonu, cesareti, mücadelesi olmasaydı, bugün ya paralele kölelik ediyor, ya hapiste çürüyor, ya da bir kaldırımda yatıyor olacaktık" ifadesini kullandı.

Esayan'ın Yeni Şafak'ta "Özgül ağırlık nereden gelir?" başlığıyla yayımlanan (4 Şubat 2015) yazısı şöyle:

Siyaseti bizim gibi demokrasisi inşa halinde olan ülkelerde kimi yönleriyle bir boks ringine benzetebiliriz. Keşke kimi zaman maraton, kimi zaman da 100 metre yarışlarına benzeseydi, çünkü yakışanı odur. Ancak, muhalefetin izlediği boşluk bırakma/kutuplaştırma/küfür stratejisi, Türkiye siyasetini boks ringi bile değil, bir pankreas dövüşüne çeviriyor. Sürekli olarak cuntalarla, medya oligarkları ve paralel örgüt gibi odaklarla düşüp kalkan bir muhalefet tarzı, siyaseti siyaset olmaktan çıkartıp, bayağı bir kör döğüşüne benzetiyor. Yani burada AK Parti'nin içine düşürülmek istenen tuzak, siyaseten körelme riski ve seviye kaybıdır. Bu durumda, tabii ki gözler CHP veya MHP'de değil, AK Parti ve Cumhurbaşkanı'nda olacaktır. Sadece hâkim parti olduğundan veya güç yoğunlaşmasının orada olmasından değil, değerli olanın da orada birikmesinden. İlk halk anayasası ve Türkiye'nin vesayete geçit vermeyecek, evrensel olan ile yerel değerleri ve etkin yönetimi mezcedecek yeni hükümet sistemi, bu uzun yürüyüşün sezon finalidir. Bu hedefe bu kadar yakınlaşmışken, herhalde kimse yokluğu ile var CHP ve MHP, ya da PKK'nın kozasında her gün daha da çürüyen HDP ile uğraşmayacak. Ortada, değerli ve etkili bir siyasi birikim, elde edilmiş ciddi başarılar ve daha önemlisi Türkiye'yi sıçratacak bir hedef var. Bu ganimeti ele geçirmek isteyenlerin olmasından daha doğal ne olabilir? Bir ülke elden kaçıyor, kontrol millete geçiyor. Sıkça, muhafazakâr kitle, parti ve lider üçlemesinin ayrı düşürülmesi yönünde hem açık müdahalelerin, hem de gizli, midesinden konuşan mühendisliklerin varlığından bahsetmekteyim. (Burada sorun, farklı görüşlere sahip olmak, liderlere, partiye, icraatlara eleştiri getirmek değil, bunların açıkça serdedilmeyişi, semboller üzerinden bir mühendislik yapılmasıdır.) Sayın Erdoğan'a karşı her çıkış, genelde muhafazakâr kitleyi medya üzerinden ikiye ayırmak için hemen kullanıma giriyor. Yani, herkes Erdoğan'a atıp tutacak, kendileri her türlü kibirli sözleri sarf etme özgürlüğüne sahip olacaklar, (ki olsunlar) ama kimse buna cevap vermeyecek. Verildiğinde ise, troliçe, trol diye yaftalanacaklar. Ne idüğü belirsiz AK Parti'ye zarar vermekle tersten çakılacak, ağızlarını açtıkları anda linçle suçlanacaklar. Yolda karşılaşılanların, yola çıkılanlara tercih edildiği gibi mülkiyet hakkı taslayan cümleler kurulacak. Aslında bu gazeteciler ve yazarlar üzerinden, Erdoğan'a karşı siyaset/medya alanında alternatif ağırlık merkezi oluşturmak için hat açılmaya çalışılıyor. İnsanlar da aptal oldukları için anlamıyorlar sanılıyor. Doğrudan Erdoğan'a içeriden vuramadıkları için, bu gazeteci ve yazarları itibarsızlaştırarak, kavgayı onlara yansıtarak ilerlemeye çalışıyorlar. Çünkü 7 Haziran/1 Kasım planları tutmadı. Anlamadıkları şey şu… Öncesinde de, ama özellikle Gezi krizinden beridir, Erdoğan'ı kurtaran medya değil, medyayı kurtaran Erdoğan'dır. Gezi'de Cezayir dönüşü havaalanına yüzbinleri akıtan gazete ilanları değildi. Erdoğan'ın vizyonu, cesareti, mücadelesi olmasaydı, bugün ya paralele kölelik ediyor, ya hapiste çürüyor, ya da bir kaldırımda yatıyor olacaktık. Kendisini abartan, abarttığı ölçü oranında hedefinden uzaklaşır. Hala bunun bir tarihi yürüyüş, Erdoğan ve Davutoğlu'nun asıl değerinin, bu yürüyüşe cesaretle bayraktarlık etmeleri olduğu anlaşılmış değil. Evet, medya değerli bir unsurdur. Kavgalarda milli ve yerli duruş sergilemek, bunu da kaliteli gazetecilikle yapmak da etkilidir. Ama kavgayı asıl verenin millet, onun meşru kıldığı liderler ve büyük hikayenin kendisi olduğu unutulmamalıdır. Sayın Erdoğan ve Sayın Davutoğlu, meşruiyeti halktan aldıkları ölçüde, onları karşısına alan aslında milleti karşısına alıyor. Erdoğan'a dönük saldırıların halktan bu kadar tepki görmesi de bundan. Bir araba laf edilmesine gerek yok, değerli, halkta karşılığı olan tek bir cümle siyaseti kökten değiştirebilir. Özgül ağırlık, kendimizden ürettiğimiz değil, halktaki karşılığımızla ilgili bir şeydir. Kim olursa olsun, bu meşruiyeti savsakladığı anda millet tarafından yedeğe çekilir. İşin sihri de güzelliği de buradadır.