Aklı başında, bu işlerden anlayan, güvendiğim insanlara soruyorum, “bir ülkede beş ay içinde iktidar partisinin oy oranı, üstelik de hiçbir gösterge lehine değil iken, şayet bir hile hurda yok ise, yüzde sekiz gibi bir sıçrama yapabilir mi? Yaptığına göre bunun sebebi nedir?”
Aşağı yukarı tek ortak cevap var, ‘korku ve şiddet politikası’.
PKK’nın şiddet topuna girmesi, şiddetin Güneydoğu’da kentlere taşınması, tam da Erdoğan’ın planladığı bir ortamı ve sonucu yarattı, HDP’yi ve ne yaptığı hala anlaşılmayan MHP’yi önemli oranda geriletti.
***
Tabii, korku ve şiddet derken sadece Güneydoğu’daki iç savaş görüntülerinden, milletvekillerinin gazete basmasından, göz göre göre gazeteci dövenlerin serbest bırakılmasından ama buna karşın tweet atanların gece yarısı sallasırt götürülmesinden, ‘oluk oluk kan akacak’ söylemlerine yeşil ışık yakılmasından, dağa adam kaldırılır gibi hakemlerin esir alınmasından ve Cumhurbaşkanı’nın telefon ricalarıyla serbest bırakılmalarından, sermayenin zorla gasp edilmesinden söz etmiyorlar, 7 Haziran’dan bu yana ölüp giden dört yüz insanımızı da anımsatıyorlar.
Anlaşılan bir bölüm insanımız bu tabloya bakarak ‘can ve mal derdine’ düştü ve bu ortamı yaratan ‘failden’ medet umdu.
***
Türkiye’deki sandıklardan çıkan sonuca göre AKP, CHP’deki ihmal edilebilecek çok minik bir kıpırdama dışında, geri kalan tüm partilerden oy aldı.
Ve tarihinde erişemediği kadar çok oy topladı. Oyları, 54 milyon seçmeni bulunan Türkiye’de 23 milyona ulaştı.
Demek ki, korku ve şiddet sonuç veriyor.
AKP politikalarının ortaya çıkardığı kanlı kaotik kargaşanın sorumluluğunu siyasal iktidarda değil, başka yerlerde gören belirli bir orandaki seçmenimiz AKP’ye destek vererek bu sürecin düze çıkacağını sanmakta…
Ama 12 Eylül rejimine de rahmet okutacak, yargısı ve yasaması fiilen iptal edilmiş, çoktan devlet olmaktan çıkmış bir garabet var ortada.
Bu garabeti yaratanlar, kendi yarattıkları yapıyı düzeltip nasıl ‘can ve mal güvenliğini’ sağlayacaklar?
***
Şiddet ve korku politikalarına dayalı bir stratejinin sonucu devşirilen oy ile ‘istikrar’ sağlanabilir mi, bana göre neredeyse imkânsız.
Ekonomik büyüme modelinin iflas ettiği, ekonominin küçüldüğü, kişi başına gelirin gerilediği ‘ekonomik durumu’ bir yana koysak bile, siyasal bölünme ve şiddet tek başına toplumsal huzuru dinamitlemeye fazlasıyla yeterli.
Bu, daha da büyük zorluklar getirmeye aday bir durum gibi gözüküyor.
*** AKP’nin tarihinde ilk kez ulaştığı bu oy, Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aldığı oylardan çok daha fazla.
Bu artış, ‘başkanlık gündemimizden düşmüştür’ diyen Ahmet Davutoğlu’nun başarısı mı sayılacak yoksa Recep Tayyip Erdoğan yeniden öne çıkıp bunu diktatoryal başkanlık için bir işaret mi sayacak?
Recep Tayyip Erdoğan’ın geri çekileceğini kimse beklemeyeceğine göre, seçim sonuçlarından da rahat ve huzur beklemek pek kolay değil.
Bir tek kişinin sorunu Türkiye’yi çalkalamaya devam edecek demektir.
Hiç şüpheniz olmasın, Erdoğan bugünden tezi yok ‘kendi usulü başkanlık’ için kolları sıvamakla kalmayacak, Davutoğlu’na da ilk ağızda hızla ayar verecektir.
Ama nereye kadar?
***
7 Haziran ertesinde şöyle yazmıştım:
“Nefes almak ve normalleşmek isteyen Türkiye, boğazını sıkan Erdoğan’ın elini sert bir şekilde itti.
Şimdi ne olacak?
Bu mesajın gereği yapıldıkça Türkiye rahatlayacak, tersi, ferahlamayı biraz daha geciktirecek ama sonucu değiştirmeyecek.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin hemen ertesinde ‘Bir Dönem Bitiyor’ diye yazmıştım, şimdi genel seçimin ertesinde ise ‘bir dönem bitti’ diye yazabilirim. Türkiye, Erdoğan’ın taşınamaz ağırlığını üzerinden attı, AKP bu mesajı algılamaz ise onu da çok kısa dönemde atacak.”
***
Ortalığı zafer çığlıklarının kapladığı, şiddet eğilimli bir kabarmanın ön aldığı, AKP’nin de bunca yıllık iktidar sonrasında kaba kuvvet ve zorbalık uygulayarak da olsa oylarını bunca artırdığı bir seçim ertesinde ben gene aynı düşüncedeyim.
Çünkü ‘korku ve şiddet’ politikası oy artışı sağlasa da ‘istikrar’ getirmez.
Büyük ihtimalle, korku ve şiddet politikalarının ivmesini hızlandırır.
Korku ve şiddet arttıkça oyları artıran AKP, aniden ‘hukuka’ sahip mi çıkacak?
Yoksa Türkiye bu kadar büyük bir şiddetin altında çatırdamaya mı başlayacak?
Eğer büyük bir mucizeyle AKP aniden ‘hukuktan ve adaletten’ yana bir tutum almazsa, ben bütün geleceğimizi tehdit edecek bir çatırtıyı yaşamaya doğru gittiğimizi düşünüyorum.
Davutoğlu’nun balkonda ‘kardeşlik’ konuşmaları yaparken biraz arkasında, hempalarıyla birlikte Hürriyet’e saldıran adamın durduğunu görmek de bu düşüncemi pekiştiriyor.