Mehmet Altan: Ankara'nın yeni rüyası 'Irak Sünni Federasyonu' mu?

Mehmet Altan: Ankara'nın yeni rüyası 'Irak Sünni Federasyonu' mu?

Mehmet Altan*

Dün gecenin ilerleyen saatlerinde yazının başına oturduğumda, IŞİD’in Türkiye’nin Musul Başkonsolosluğunu basması, Türk bayrağını indirmesi ve konsolosluktaki 49 kişiyi rehin alması ertesindeki gelişmelerin peşindeydim.

Reuters, IŞİD'in Türkmen kenti Telafer’i aldığını flaş haber olarak geçiyordu.

Diyarbakır’ın Lice İlçesi’nde yaşanan olayları protesto eden 15 yaşındaki talihsiz İbrahim Aras ise Adana’da polis tarafından vurularak öldürülmüştü o saatlerde.

xxxxxxxxx

Başbakan Erdoğan’ı dinlesem IŞİD konusunu “yazmadan, çizmeden, fazla da konuşmadan” takip etmem gerekiyordu.

Başbakan hepimizin sessizliğe bürünmemizi isterken, Dışişleri de IŞİD baskınının “bir rehine operasyonu” olmadığını düşündüğünü açıklıyordu.

O baskın “rehine operasyonu” değilse, neydi?

Aralarında çocukların da bulunduğu o insanları yüzlerce silahlı IŞİD militanı neden alıp götürmüştü?

Gizemli ve karanlık bir ortam söz konusuydu.

Xxxxxxxxxx

Başbakan “sessizlik” istiyordu ama ben sosyal medyadaki bir söylentinin peşine düşmüştüm: İddiaya göre ay başında Ankara’ya resmi bir ziyaret yapan Irak Meclis Başkanı,

IŞİD baskınının ertesinde, 14 Haziran sabah saatlerinde Ürdün Kraliyet Hava Yolları uçağı ile bu kez “gizlice” Ankara’ya gelmişti.

Önce Irak Meclis Başkanının kimliğine baktım… Kimdi bu sık sık Türkiye’ye gelen Iraklı politikacı?

Usame Abdulazizi en-Nuceydi el-Halidi, 1963 yılında Irak’ın Musul kentinde dünyaya gelmiş, doğduğu kentin üniversitesinde okuyarak elektrik mühendisi olmuştu.

1980 yılından 1992 yılına kadar Sanayi ve Maden Bakanlığında çalışmıştı.1992 yılında bakanlıktaki görevinden istifa edince Bağdat’ta bir elektrik firmasıaçmış, 2003 yılında Baas rejiminin devrilmesinin ardından da ana kütlesini aşiretinin oluşturduğu Iraklıların Birliği adlı bir parti kurmuştu.

Usame Nuceyfi, Amerikalıların kurduğu geçici hükümetin cumhurbaşkanlığı görevini yürüten Gazi el-Yaver’in desteğiyle 2005 Ocak seçimlerinden sonra kurulan İbrahim Caferi hükümetinde Sanayi ve Maden Bakanı olmuştu.

2009 yerel seçimlerinde kardeşi Esil Nuceyfi ile kurduğu Hadba İttifakı ile Musul il meclisindeki sandalyelerin büyük bir çoğunluğunu kazanmış, 7 Mart seçimlerinde el-Irakiye İttifakı listesinden parlamentoya seçilmişti.

Ardından da Usame Nuceyfi 295 oyun 227’sini alarak meclis başkanlığına getirilmişti.

Usame Nuceyfi’nin kardeşi Esil Nuceyfi de son İŞİD baskınına kadar Musul Valisi’ydi.

Xxxxxxxxx

Gizli Ankara ziyareti iddialarının ardını araştırırken, Meclis Başkanı Usame Nuceyfi’nin demeçlerine rastladım.

Örneğin , 15 Kasım 2011’de Ankara’ya yaptığı sürpriz ziyaret ertesinde, “Biz, idari engellerden kurtulmak için anayasanın garanti ettiği idari ademi merkeziyetçilik ilkesi çerçevesinde her ilin yeni federal bölge kurma talebini destekliyoruz” diyordu…

Nuceyfi’nin ziyaretinden dört gün sonra da Türkiye’ye sığınan ve ülkedeki varlığı Ankara’nın Bağdat ile ilişkilerini dinamitleyen eski Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi de Sünni federal bölge kurulmasını desteklediğini açıklıyordu.

Bağdat rejimi tarafından idama mahkum edilen Haşimi, geçen gün de IŞİD’i selamlayan bir açıklamada bulunmuştu.

Sünni federalizm tezinin önde gelen savunucularından biri de Usame Nuceyfi’nin Musul Valisi olan kardeşi Esil Nuceyfi’ydi.

Xxxxxxxxxxxx

Uluslararası sistem Bağdat’ın ve Irak Başbakanı Maliki’nin aşırı baskıcı ve mezhepçi rejimine karşı Kürtleri ve Sünnileri kullanma arzusunda olabilir, böyle bir ihtimal olduğu söyleniyor.

Iraklı birçok Sünni’nin de IŞİD’in askeri kazanımlarını “Sünni federal bölgenin” kurulması için önemli bir imkan olarak gördükleri anlaşılıyor.

Ankara’nın da “Sünni bir federal bölge” umuduyla bu yeni durumun peşine takılmış olması muhtemel.Ancak ortada cevabı henüz bulunamayan bir soru duruyor.

İŞİD bizim siyasal iktidarın “Sünni kardeşi” ise konsoloslukdakileri neden rehine aldı, bayrağı neden indirdi?

Bunun, Erdoğan’a cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi bir janjanlı siyasal bir desteğe dönüşecek “danışıklı dövüş” olduğu hakkında iddialar var.

Böyle mi değil mi şu anda bilebilmek zor ama böyle bile olsa, Türkiye’nin ve Başbakan’ın, “Sünni kardeşlerinden” yediği bu tokadın uluslararası arenadaki zaten düşük olan prestijini yerle bir etmesine razı olmasını nasıl açıklayacağız?

“Önce rezil olalım sonra vezir oluruz” diyen bir politika mı izliyorlar?

Xxxxxxxxxx

Öncelikle, Irak Meclis Başkanı Usame Abdulazizi en-Nuceydi el-Halidi ‘nin 14 haziran günü Ankara’ya gelip gelmediği açıklığa kavuşmalı, geldiyse bu ziyaretin neden gizlendiği saydamlaşmalıdır.

Bu gizli ilişkiler Türkiye’yi perişan ediyor.

İktidarın gittikçe artan dozda bir “Sünni dış politika” izlediği ve bu politikanın Türkiye’yi dünyada yalnızlaştırdığı açık.

Özellikle Suriye ve Irak’ta “Sünnilik” dendiğinde akla IŞİD’in ve El Nusra’nın gelmesi, “Sünni politika” izleyen Türkiye’yi de dünyanın gözünde bu örgütlerin destekleyicisi konumuna düşürüyor.

Bu örgütlerin militanlarının Türkiye’den destek aldığını söyleyen tanıklıklar da bu inancı pekiştiriyor.

xxxxxxx

AKP, mezhep politikalarını sürdürme konusunda inat etmeye devam eder ise bunun Türkiye’yi de Irak ve Suriye’ye dönüştürme riskini bir kez daha düşünmelidir.

Ortadoğu çok ciddi bir mezhep savaşının eşiğinde görünümü veriyor. Böyle bir savaş daha da boyutlanarak yayılırsa, Türkiye bu “Sünni dış politikasını” sürdürerek bu yangından nasıl kurtulacak?

xxxxxxx

Demokrasi, insan hakları, evrensel hukuk gibi ilkeli ve tutarlı yaklaşım yerine “din, ırk ve mezhep faşizmi” koymaya çalışmak hep bela getirmiştir, bundan böyle de olmaya devam edecektir.Müslüman-Sünni çizgi üzerinden dış politika izlemek Türkiye’yi Orta-Doğu’da şamar oğlanına döndürdü, İsrail, Suriye ve en son Işid Türkiye’yi rahatça tokatladı. Arka arkaya bu kadar çok aşağılandığımız ve güçsüzlüğümüzün yüzümüze böyle ağır saldırılarla vurulduğu bir başka dönemi doğrusu ben hatırlamıyorum.

Ortadoğu’nun “imparatoru” olacağız diyenler yüzünden Ortadoğu’nun “zavallısı” olduk. Gemimizi vuruyorlar, uçağımızı vuruyorlar, konsolosluğumuzu basıyorlar.

Sahip olduğumuzdan daha fazla güce sahipmişiz gibi davranmaya kalkmanın bedelini bize insanlarımızı öldürerek, kaçırarak, rehin alarak ödetiyorlar.

Üstelik bu “politika” ülke içi tansiyonu da ürkütücü noktalara taşıyor.

Demokrasi yerine siyasal İslam ateşiyle ortalıkta dolaşmaya devam eden iktidar, Orta-Doğu’nun kaygan zemininde biraz daha kayarak tepetaklak olmaya devam edecek böyle giderse, hepimizi de yakacak bu süreçte.

Onların akılsızlığının faturası bütün ülkeye çıkacak.

Bu yazı gazete360.com'dan alımıştır...