Mehmet Altan*
İstiklal Caddesi’nde patlayan canlı bomba ile ölüm kentine dönen İstanbul’da sanki fiili bir ‘sokağa çıkma’ yasağı ilan edilmiş gibiydi… İnsanlar korkuyla evlerine kapanmışlar, derbi maçı ertelenmiş, yollar boşalıp ıssızlaşmıştı.
Yitip giden masum insanlarla yaralıların yanında terörün vicdansızlığını, bir an önce iyileşmesine dua ettiğimiz minik Asya’nın boş bebek arabası en can alıcı biçimde anlatmaktaydı…
Boş bir bebek arabası ve iki ölü kuş, bir fotoğraf karesinde ‘Yeni Türkiye’nin resmi olarak duruyordu.
***
7 Haziran yenilgisini hazmedemeyerek ‘şiddet stratejisiyle’ sahte bir ‘istikrar’ propagandası yapan AKP iktidarının ülkeyi getirdiği ve götürmekte olduğu yer korkunç…
Türk usulü faşizm hedeflerinin peşinde koşmağa devam ediyorlar… Onlar faşizme doğru koştukça insanlar ölüyor, şehirler yıkılıyor, ekonomi çöküyor…
İnsanların meydanlarda kitlesel bir şekilde ölmesi de umurlarında değil, devletin yok olması da, toplumun korkuyla ve nefretle hastalanması da…
Varsa yoksa Türk usulü başkanlık saplantısı.
***
Hedef, rejimi değiştirmek ve kara bir faşizmin zorba iktidarını ömür boyu sürdürmek olduğu için teröre de siyasal iktidar elde edeceği siyasal rantı hesaplayarak çok farklı tepkiler veriyor…
Eğer terör PKK bağlantılı çıkarsa, HDP’yi suçlamaya ve onun oylarını azaltacak bir söylem tutturmaya özellikle dikkat ediyorlar.
Ama fail IŞİD’li çıkarsa iş değişiyor… Ankara Garı’ndaki katliamda olduğu gibi ya PKK’yı da işin içine katıyorlar ya da susuyorlar.
Çünkü dertleri terörü önlemek, insanları korumak değil, onların tek amacı HDP’yi baraj altında bırakıp faşist bir diktatörlük için gerekli oyu baskı yaparak toplayabilmek.
***
Önceki gün İstanbul’daki saldırının faili IŞİD’li çıktı.
Ne oldu? TAK’ın Ankara’daki vahşeti ertesinde birbirleriyle yarışarak yalan yanlış isimler açıklayan zevat bu kez fazlasıyla soğukkanlı ve ağırdı, bir kez bile ağızlarından IŞİD lafını duymadık.
Belli ki HDP’yi baraj altı bırakıp, MHP oylarını çalarak baskın bir seçimle 400 milletvekili çıkarıp Türk usulü faşizmin yolunu açmaya yönelik stratejileri, İstanbul’daki son ölümlerden ‘oy çıkartacak’ bir yol bulamamıştı.
Havuz medyasının ekranları da patlama gecesi sanki İstanbul’da hiç bir ölümlü terör yaşanmamış gibi yayın yaptı…
İktidara oy getirmeyecek terör için haber yapmaya da program hazırlamaya da gerek görmüyorlardı.
***
IŞİD söz konusu olunca siyasal iktidarın kimyası daha da bozuluyor…
Bununla ilgili en somut örneklerden biri gene geçen hafta Niğde’de bir türlü gereği yapılmayan IŞİD davasında yaşandı…
Bu çok garip davayı yazıp duruyorum ama yeniden kısaca hatırlayım…
IŞİD terör örgütü üyeleri, 20 Mart 2014’te Ulukışla İlçesi’nde yol kontrolü sırasında Jandarma Astsubay Üstçavuş Adil Kozanoğlu’nu, polis memuru Adem Çoban’ı ve gasp etikleri kamyonun şoförü Turan Yaşar’ı öldürmüşler, yedi askeri de yaralamışlardı…
Olay yerinde yaralanan siviller de vardı.
Bu cinayetlerin 4’ü tutuklu, 2’si firari, 11 sanığı bulunuyor.
Bir de bir türlü yürümeyen davası…
***
7 Ekim’deki duruşmayı yöneten Mahkeme Başkanı Onur Yerdelen duruşmayı 20 Ocak 2016’ya erteleyip, o gün davayı karara bağlayacağını söylemişti…
Ama öyle olmadı… 20 Ocak’ta duruşma 17 Mart’a ertelendi.
17 Mart günü bu dava Niğde’de yeniden görüşüldü ve yeniden ertelendi.
Havuz medyası da davayı görmezden geldi.
***
Biliyorsunuz asker ve polis öldüren bu IŞİD’lilerin davasının skandal bir yanı daha var…
Bu davada IŞİD’e yardım etmekle suçlanan tutuksuz Türk uyruklu 5 kişinin yanı sıra iki de firari bulunuyor. 6 Haziran 2014’deki duruşmada avukat Tugay Bek, firari sanık Heysem Topalca’nın MİT ve jandarma istihbaratta çalıştığının birçok gazetelerde yazıldığını kaydedip, bu hususun her iki kuruma da sorulmasını istedi.
Mahkeme heyeti de, Heysem Topalca’nın jandarma ve MİT ile bir ilgisinin bulunup bulunmadığına dair ilgili kurumlara yazı yazılmasına karar verdi. O zamandan bu zamana, IŞİD’li cinayet sanıklarının Topalca tarafından Yayladağı’ndan yasa dışı yollarla Türkiye’ye sokulduğu, İstanbul’daki bağlantılarının da yine aynı kişi tarafından ayarlandığı iddialarıyla birlikte mahkemenin güvenlik kurumlarına sorduğu soruların cevabı da uyutuluverdi…
***
Öyle ki şehit astsubay Adil Kozanoğlu'nun avukatı Hüsnü Türker, 17Mart’taki son duruşmada IŞİD davasının ‘tıkandığını’ söyledi.
Aylardır mahkemenin karar vermemesinin kamu vicdanında yara açtığını belirten Türker, “artık yorulduk. Dava bir türlü sonuçlanmıyor. Bir yerde tıkandı kaldı” dedi.
Mesele IŞİD olduğunda bizim iktidar kılını kıpırdatmıyor.
Çünkü iktidarın derdi başka.
***
“Seni başkan yaptırmayacağız” diyen ve legal bir parti olan HDP’ye ‘düşman’ muamelesi yapmak, barış isteyenleri ‘terörist’ diye hapsetmek ama kafa kesen IŞİD’i kollamak, bakalım başımıza daha ne tür felaketler getirecek…
Bu arada merak ederseniz söyleyeyim…
Mahkeme heyeti, çatışmada yaralanan şahısların raporlarının ve ifadelerinin mahkemeye gelmediğini gerekçe göstererek davayı 11 Mayıs'a erteledi.