Gazeteci yazar Mehmet Altan, medyada uygulanan sansürün korkutucu boyutlara geldiğine dikkat çekerek, "böyle bir durumun darbe dönemlerinde bile görülmediğini" söyledi. "Televizyonlarda kimsenin fikirlerini açıkça söyleyemediğini, söyleyenin ise bir daha çağırılmadığını" dile getiren Altan, "Ben bu duruma, 'Gazeteci ama yazmaz.' diyorum. Bir şekilde yazdırmıyorlar. Bütün darbeleri yaşadım ama böyle bir sansür görmedim. 28 Şubat'ta acayip uğraşıyorlardı ama o zaman bile yazdım. Böylesine korkutulan, yok edilen, ortadan kaldırılan baskı sürecini hiçbir askerî darbe döneminde hatırlamıyorum" diye konuştu.
Zaman'dan Şaban Gündüz'ün haberine göre Altan, İzmir Kültürler Arası Diyalog Merkezi'nin (İZDİM) "İleri Demokrasilerde Sivil Toplum Kuruluşlarının Rolü" konulu programına katıldı. Sivil toplumun önemine vurgu yaparak güncel konulara da değinen Altan, 17-25 Aralık itibariyle Türkiye'nin meşruiyetinin bittiğini savundu. Türkiye'de artık meşru bir rejimin olmadığını iddia ederek, "Siyasi iktidar, 'Her şeyi söylerim, bana bir şey olmaz' gibi bir algı içinde. Hükümet, mahkeme kararları iki yıl uygulanmasın diye yasa çıkardı. Mahkeme kararını polisin uygulamasını engelliyorsan bu bir şekilde meşruiyetini kaybetmiş demektir. Yargıya karşı yapılmış bir darbede, hukukun geçerliliği kalmaz." dedi. Türkiye'de hala bir demokratik yapı olmadığını söyleyen Altan, siyasi partiler yasası olmadıkça demokratikleşmenin de olmayacağını ifade etti. Altan, "Çünkü askerin yaptığı bir yasa, bizim nasıl siyaset yapacağımızı dikte ettiriyor. Toplumun dinamiklerine, bir askerî dönemin mantalitesiyle ayar verilmez." dedi.
Gelişmiş demokratik ülkelerde sivil toplum bireylerinin, günlük yaşamlarındaki problemleri çözme çabası içerisinde olduğunu kaydeden Altan, şöyle devam etti: "Ama Türkiye'de sistem ve rejim bir türlü demokratikleşmediği için böyle bir durum söz konusu değil. Demokrasisi kadük kamış Türkiye ile demokratikleşmiş ülkelerdeki sivil toplum kuruluşlarını ayrı tutmak lazım. Son dönemlerde insanlarda hep korku var. Millet, devletten korkar hale geldi. Polis çağıracak diye hep bir korku içinde. Devletten bir telefon gelince, 'Acaba bir şey mi yaptım?' diye ödü kopuyor." Sivil toplum kuruluşlarının özellikle demokratikleşme ve özgürlük açısından faaliyet göstermesi gerektiğinin altını çizen Altan, yardım kuruluşlarını yasaklamayı da anlayamadığını dile getirdi.
Siyasi iktidarın, "Ben istediğim her şeyi yaparım. Kimse beni yargılayamaz." algısı içinde olduğunu ifade eden Altan, "Hukukun üstünlüğü kuralı, o toplumu yönetenleri de bağlar. Kim olursan ol, o hukuk kuralları karşısında o toplumun bütün vatandaşları eşittir. Yönetici olmak, hukuk kurallarından azade olmasını sağlamaz. Hukukun üstünlüğü, bütün toplumu bağlar. Sivil iktidar bugün, 'Ben ne yaparsam yapayım yargılayamazsınız.' diyor ama adam vurur, hırsızlık yaparsan, IŞİD'e silah yollarsan darbe olur. Bu toplum bir hukuk bilinci, hukuk geçmişi olmadığı vakit her şeye siyaseten bakıyor. Yargı sistemini denetleyen, siyaset dışında hareket eden, kendi tarihsel birikime olan başka bir denetim mekanizması ortaya çıkıyor. Devlet, yargı sistematiğini harekete geçirmezse o toplum çürür. Suç işlemeye meyilli hale gelir." diye konuştu.
Mehmet Altan, yaşananlar karşısında toplumun sessiz kalmasını da eleştirdi. "Bu kadar rezalet yaşıyoruz ama herkes susuyor. Toplum sessiz." diyen Altan, "Her gün 1 milyon insan evinin önüne ayakkabı koysa, herkes bulunduğu yerde iki dakika dursa, Soma ortaya çıkıncaya kadar bütün illerde sönmeyecek bir ışık konsa çok farklı olur. Her gün normal bir devletin olduğu yerde olmayacak her türlü rezaleti yaşıyoruz." şeklinde konuştu.