Yazar ve akademisyen Mehmet Altan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin eski Zaman gazetesi yazarı Mümtaz'er Türköne'nin yeniden yargılanmasına yönelik kendisi ve kardeşi Ahmet Altan üzerinden söylediği sözleri değerlendirdi. Altan, "Gele gele 2020'de Anayasa olmazsa devlet olmaz noktasındayız; hukuk olmazsa Türkiye çürür, yok olur, mahvolur" ifadesini kullandı.
RS FM'de Atilla Güner'le Akşam Postası yayınına konuk olan Altan, Bahçeli'nin "Altan kardeşlerin masum gösterildiği bir yerde Türköne davası yeniden değerlendirilmeli" sözlerine ilişkin "Ben 30 bin öğrenci yetiştirmiş bir üniversite hocasıyım. Şimdi gele gele 2020'de Anayasa olmazsa devlet olmaz noktasındayız. Hukuk olmazsa Türkiye çürür, yok olur, mahvolur" dedi.
Altan konuya ilişkin şu ifadeleri kullandı:
"Siyasetin yargıya ayar vermesi hukuk devletinde kabul edilebilir bir şey değil. Siyaset, yargının ne yapmasını belirleyecekse Adalet Bakanlığını ve mahkemeleri kapatalım siyasi partilere bağlayalım. İlke olarak kimin ne olması gerektiğini, kimin aklanması, kimin içeri girmesi, kimin ceza alması mahkeme dışında ifade ediliyor olması hukuk devletinde kabul edilemez. Ben anayasa mahkemesi kararıyla anayasanın üç temel maddesinin çiğnenerek gözaltına alınmış, tutuklanmış ve 21 ay yatmış biriyim.
"AİHM ve Anayasa Mahkemesi benim anayasa ihlal edilerek mağdur edildiğimi içeriğinde ağır şeyler söyleyerek karar altına aldı. Teknik anlamda beraat ettim Yargıtay kararıyla ama başlangıcı itibariyle beraat denilen sürece gidilmesinde gözaltına bile alınmamam gerekirken bu süreci yaşadım. Davası bitmiş anayasa mahkemesi, AİHM, Yargıtay tarafından anayasa ihlal edilerek mağdur edilmiş birisine bu ifadeleri kullanmak kendi içinde tutarlı ve anlamlı değil. Biz eğer anayasayı yok sayacaksak, AİHM ki anayasanın o günlerde 90. Maddesine göre onun kararların kabulü anayasa gereğidir. Anayasa mahkemesinin kararları 153. Maddesine göre herkesi bağlar. Siyasetçiler anayasayı, anayasa mahkemesini, AİHM'ni, Yargıtay kararını yok sayarak insanlar hakkında sübjektif beyanlarda bulunacaksa ve yargı süreci bitmemiş kişileri de suçlu veya suçsuz diye ayıracak ise burası nasıl bir hukuk devleti olacak? Biz neye inanacağız? Anayasa geçerli mi? Anaysa mahkemesinin kararlılığı geçerli mi? Yargıtay kararları geçerli mi? AİHM'leri geçerli mi?
"Bu insanların hiçbirinin şu an yargı süreçleri tamamlanmamış. Ahmet Altan'ın da dosyası Yargıtay'da, Osman Kavala AİHM'den aklanmış vaziyette, Mümtazer'in dosyası bir şekilde Yargıtay'da. Aralarında tek aklanmış Nazlı Ilıcak'ında dosyası Yargıtay'da. Siyasetin insanları bu kadar insanları ayırarak bir kısım insanları hedef göstererek, hiçbir şekilde hukukun, anayasanın ve yargı kararlarının emredici kararlarını yok sayarak Türkiye'de demeç vermesi söylemde bulunması anayasal devlet açısından çok sıkıntılıdır. Buranın anayasası, anayasal kurumları veya yargısı hiç kimseyi bağlamıyorsa burası nasıl yönetilecek? Kim neye güvenecek?
"Hukuk fakültesi varsa fakültede öğretilenleri, İktisat fakültesi varsa fakültede öğretilenleri uygulamak lazım. Yahut da bunları kapatalım. Bütün mahkemeleri de kaldıralım, adalet bakanlığını da fesh edelim siyasi parti liderlerinin ifadeleri yargının yerine geçsin. Ben 30 bin öğrenci yetiştirmiş bir üniversite hocasıyım. Şimdi gele gele 2020'de Anayasa olmazsa devlet olmaz noktasındayız.
"Benim mağduriyetim devam ediyor. Ben beraat etmişim, zaten suçlanmaması gereken bi adamım buna rağmen davalar açıyorsun. Seni mağdur ediyor, mağdur ettiğinden dolayı özür dilemiyor mağduriyet de devam ediyor. Pasaportunu alıyor, polis soruşturması sürüyor pasaport almak için. Özlük haklarım, emeklilik haklarım, seyahat haklarım hiçbiri otomatikman geri gelmiyor. Mücadele etmeniz gerekiyor. Benim beraatim Kasım'da gerçekleşti. Biz şimdi Haziran ayındayız. Benim özlük haklarım hala iade edilmemiş. Sanki içerde olmamana şükret der gibi. Hukuk yoksa ne var nasıl yürüyeceğiz? Hukuk olmasa da varmış gibi savunarak yol alabiliriz. Hukuk olmazsa Türkiye çürür, yok olur, mahvolur. İlk başta da siyasetçinin özen göstermesi gereken bir şey bu."