Mehmet Altan: Halk 'katil'in kim olduğunu gördü, yanıtını 1 Kasım'da verecek

Mehmet Altan: Halk 'katil'in kim olduğunu gördü, yanıtını 1 Kasım'da verecek

Mehmet Altan*

Seçimle gelen ama seçimle gitmek istemeyen bir siyasal iktidarın, yoksul halk çocuklarının canı üzerinden oynadığı kanlı oyunu bütün Türkiye gördü.

Büyük bir mezarlığa dönen ülkenin dört bir yanını dağlayan şehit cenazelerinde siyasal iktidara karşı artarak büyüyen bir öfke kabarması var.

Her bir şehit ailesinin feryadı yürekleri dağlıyor.

Dün de Şırnak’ta şehit düşen Yüzbaşı Ali Alkan’ın Jandarma Yarbay ağabeyi Mehmet Alkan’ın çığlığı vicdanlarda deprem yarattı.

Kardeşinin tabutuna sarılan Yarbay Alkan soruyordu:

“Bunun katili kim?

Bunun sebebi kim?

Şu güne kadar ‘çözüm’ diyenler neden şimdi ‘sonuna kadar savaş’ diyor?”

 

***

 

Katil kim biliyoruz…

Sebebini biliyoruz…

6 Haziran akşamına kadar ‘çözüm’ diyenler, 8 Haziran günü neden ‘sonuna kadar savaş’ dediler, biliyoruz.

***

Zaten gizli saklı bir şey de yok…

Son olarak da Sağlık Bakanı açıkça itiraf ediyor:

“10 Ağustos 2014’te, cumhurbaşkanı yerine başkanı seçmiş olsaydık, Türkiye bugünkü kaosu yaşayacak mıydı? Yaşamayacaktı.”

Recep Tayyip Erdoğan da 7 Haziran öncesi Başkanlık için “400 milletvekili verin huzur içinde çözülsün bu iş” dememiş miydi?

Ona göre AKP 400 milletvekili alamaz ise ülkeye huzur yok.

Bırakın 400 milletvekilini tek başına iktidar bile olamadılar.

O zaman müzik değişti, şimdi korkunç bir vicdansızlığın kurbanı olan halk çocuklarının cenazelerinde, bir el tabutun üzerinde, bir elde mikrofon nutuk atıyorlar:

“Bu şehidi uğurluyoruz. Ne mutlu onun ailesine, ne mutlu onun tüm yakınlarına.”

İçleri yanan şehit aileleri hiç de öyle düşünmüyor ama…

Hep bir ağızdan soruyorlar:

Neden bu ‘mutluluk’ hep yoksul ailelerin başına geliyor da bir tek iktidar mensubu bile bu ‘mutluluktan’ pay almıyor?

***

Siirt-Şirvan yolundaki saldırıda şehit düşen Jandarma Er Recep Beycur’un Erzurum’daki cenaze töreninde şehidin amcası Ömer Beycur, “kardeşi kardeşe kırdırıyor… Sayın Cumhurbaşkanı bunu bilsin. Ben bunu bu yaşa getirene kadar ne çektim biliyor mu? Allah’tan hiç mi korkmuyor? Bu genci buraya yatırdı. Kardeşi kardeşe kırdırıyor” diye haykırıyordu…

Sonra da ekliyordu:

“Allah rızası için yazın bunu.”

Oğlunun şehit olduğu haberini alınca, evlat acısına dayanamayarak kalp krizi geçiren baba Sebahattin Beycur’un katılamadığı bu törendeki amca Ömer Beycur’un haykırışından, siyasal iktidarın paçavraları, ‘Allah Rızası’ için tek satır bile bahsetmedi.

***

Çözüm süreci başladığında, barış için demokrasiye ihtiyaç olmadığı yalanı piyasaya sürüldü… Sorunu kalıcı biçimde çözecek olan demokrasi için tek bir adım bile atılmadı.

‘Başkan baba gelecek, her şeyi çözecek’ denildi. Aynı zamanda, çözüm süreciyle birlikte Türkiye’nin en karanlık yasaları çıkarıldı.

Çözüm süreci, faşist bir sistemin alt yapısının hazırlanmasının maskesi gibi kullanıldı.

En önemli getirisi, çocukların ölümünü durdurmaktı.

Seçimi kaybedince, bu tek olumlu kazancımızı da bir tekmede kenara fırlattılar.

‘Başkanlığı’ ele geçiremedikleri için oyunu tersine çevirip çocukları öldürtmeye başladılar… Belki ‘başkanlığı’ cenazeler üzerinden ele geçiririz hesabıyla…

***

Asıl amaçları olan Türkmenbaşı usulü bir başkanlığı gerçekleştirmelerini Selahattin Demirtaş önledi. Onun için bugün hedef halinde.

Apo’yu çok seviyorlar ama Demirtaş’tan nefret ediyorlar.

Bu ilginç bir çelişki.

PKK’nın kurucusu ve lideri Öcalan’la görüşüp, onu çok benimseyeceksiniz ama bir taraftan da demokratik kanallarda siyaset yapan adamı ‘düşman’ ilan edeceksiniz.

Neden?

Çünkü başkanlığa karşı çıktı, bu oyun bozuldu.

Şimdi, Demirtaş’ı siyasetin dışına atarak, başkanlığa itiraz etmeyi engelleyerek, kan ve gözyaşı üstünden dünkü çözüm sürecinin tam tersine bir oyun oynanıyor.

 

Kürtleri öldürerek, ayaklandırarak, Batı’da HDP’nin oylarını düşürüp, MHP’nin oylarını geri alarak, ‘ben acaba başkanlığı deneyebilir miyim’ çılgınlığının peşinde koşuyorlar ama bu kanlı oyun da tutmadı.

Halk ‘cinayeti gördü.’

Onun için kardeşinin tabutuna sarılan Yarbay Alkan soruyor:

‘Bunun katili kim?’

 

***

 

Anayasa’nın bir kez daha ırzına geçilerek Türkiye zorla erken seçime götürülüyor…

Neden? Çünkü AKP 7 Haziran’da seçimi kazanamadı.

Ama gene kazanamayacaklar.

O nedenle ‘sivil darbe’ girişimi de tezgâhlanıyor.

Neymiş:

“Artık ülkede sembolik değil, fiilî gücü olan bir cumhurbaşkanı var. İster kabul edilsin ister edilmesin, Türkiye’nin yönetim sistemi bu anlamda değişmiştir. Şimdi yapılması gereken, bu fiilî durumun hukuki çerçevesinin anayasal olarak kesinleştirilmesidir.”

Bu, Anayasa’yı ihlal suçunun işlendiğinin ikrarıdır.

Anayasayı ihlal suçunun cezası nedir?

Türk Ceza Kanunu’nun 309. maddesine göre ağırlaştırılmış müebbettir.

***

Cumhurbaşkanı’nın Anayasa’yı ihlal ederek fiilî durum yarattığı yerde hukuksal bir düzen söz konusu olabilir mi?

Hırsızlık paraları gibi toplumun güvencelerinin de sıfırlandığı, şiddetin patladığı, gencecik çocukların siyasal ikbal uğruna ölüme gönderildiği bir kara dönemdeyiz.

***

Şehit düşen Yüzbaşı Ali Alkan’ın Jandarma Yarbay ağabeyi Mehmet Alkan’ın çığlığı bütün ülkede yankılandı.

Kardeşinin tabutuna sarılan Yarbay Alkan soruyor:

‘Bunun katili kim?

Bu iç kanatıcı sorunun, ülkeyi sarsan bu çığlığın yanıtını halk zorla sürüklendiği 1 Kasım seçimlerinde verecek.

Çünkü ‘katili’ bu sefer çok net biçimde gördüler.

*Bu yazı gazete360.com'da yayımlanmıştır