Mehmet Altan: Mahkemede aklanmaktan böylesine ürken başka bir iktidar bulmak zordur

Mehmet Altan: Mahkemede aklanmaktan böylesine ürken başka bir iktidar bulmak zordur

Mehmet Altan *

 17-25 Aralık yolsuzluk skandalının yıl dönümünde vurgulamıştım ama gene tekrarlamakta yarar var: “Nobel Edebiyat Ödülü’nün bu yılki sahibi Belaruslu yazar Svetlana Aleksiyeviç, ödülü kabul konuşmasında ‘güçlü’ ya da ‘insanlara layık’ ülke ayrımı yaptı…

Güçlü bir ülkede mi yaşamak istersiniz, insanlara layık bir ülkede mi?

Türkiye ise maalesef kendini olduğundan daha ‘güçlü’ göstermeye çalışan, gerçekle irtibatını epeydir koparmış ve bu toprakları ‘insanlara layık bir ülke’ olmaktan iyice uzaklaştırıp ‘yaşanamaz’ hale getiren mafyöz bir grubun tehdidi altında.

Türkiye bu tehditten kurtulup normalleşecekse, Anayasaya karşı yapılan hilelerle, çakma mahkemelerle değil, 17-25 Aralık’ın ve ardından gelen suçların gerçek mahkemelerde yargılanmasıyla normalleşecek.”

***

Siyasal iktidar epeydir hem içeride hem de dışarıda öylesine anayasa ve hukuk tanımaz bir suç makinesine dönüştü ki iş 17-25 Aralık’la bitmez, olsa olsa sadece başlar…

Roboski’den 301 madencinin katledildiği Soma cinayetine kadar çok uzun bir liste yapılabilir…

Siyasal iktidar da bunun farkında, bir yandan “güçlüyüz” havası basıyor ama aslında diken üstünde oturmakta…

***

Galiba “diken üzerinde” oturduğu en önemli dosyaların başında da “MİT TIR’ları” geliyor…

Korku dağları bekledikçe de baskı ve zorbalık artıyor.

Mahkemede aklanmak konusundan böylesine ürken başka bir iktidar bulmak zordur herhalde.

Savcı, yönetenlerden birisini mi çağırdı, AKP yönetiminde bunun adı “darbe”… Suç iddiası var ise bunu savcı soruşturmayacak da kim soruşturacak?

Siyasal iktidar işlediği suçları kimsenin soruşturup cezalandıramayacağı bir rejim arzulamakta, onun için Hitler gündemde… Hatta kararları beğenilmeyen yargıçlar tutuklanarak Nazi rejiminde bile yaşanmayan skandallara da imza atıldı.

Halbuki, düne kadar bu cenahtakilerin neredeyse nefret objesi olarak hedef gösterdikleri, şimdilerde ise sığındıkları İsrail’de Başbakan Netanyahu’nun eşi “yolsuzluktan” yedi saat sorgulandı geçenlerde.

Kimse “darbe” diye bağırmadı.

***

Geçen hafta Çarşamba günü, Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nde TIR davasının dördüncü duruşması vardı.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nde görülen ve kapalı yapılan dördüncü duruşmaya Adana eski Cumhuriyet Başsavcısı Süleyman Bağrıyanık, Adana eski İl Jandarma Komutanı Kurmay Albay Özkan Çokay, savcılar Aziz Takçı, Özcan Şişman ve Ahmet Karaca katıldı.

Davadaki ilginç bir gelişmeyi önce haberdar.com sitesinde Arzu Yıldız’ın haberinde, perşembe günü de “yazılı basında” sadece Cumhuriyet Gazetesi’nde gördüm.

Duruşmada, MİT, MGK ve Başbakanlık’a yazılan müzekkerelerin yanıtları okunmuş. MGK, “Mühimmat yüklü TIR’larla ilgili görevlendirme yok” derken, MİT ve Başbakanlık “Böyle bir görevlendirme var” demişti.

Halbuki bir zaman önce bir gazetenin Ankara temsilcisi bu konunun “devletin tüm kurumlarının” bilgisi dahilinde olduğunu yazıyordu:

“Türkiye’nin, Suriye’deki muhalif gruplara silah ve gıda yardımında bulunması, AK Parti Hükümeti’nin değil devletin kararı olarak hayata geçirildi.  Bu konuda alınan kararlar zaman zaman Milli Güvenlik Kurulu’nda da değerlendirildi. Durum değerlendirmesi yapılarak, ilave kararlarla yardımlar desteklendi. Bir anlamda, yardımlar devletin tüm kurumlarının bilgisi dahilinde yapıldı.”

***

Neredeyse Cumhuriyet dışındaki tüm yazılı medyanın görmezden geldiği bu dava haberi geçen haftanın en ilginç gelişmelerinden biriydi ama belli ki “siyasal iktidar” için can sıkıcı olduğundan boğucu baskının gereği olarak geçiştirildi.

Ama haber geçiştirilse de, MGK’nın açıklaması, bu olayın öyle kolayından geçmeyeceğini gösteriyor sanırım.

* Bu yazı ilk olarak Özgür Düşünce'de yayımlanmıştır