Mehmet Altan*
Recep Tayyip, yeni Merkez Bankası Başkanı…
Artık arka sayfalara gizlenen yüzlerce göçmenin ölümü, Ali İsmail Korkmaz'ın insanı isyan ettiren mahkeme sonucu, Kilis'e gittikçe artan sayıda ‘düşen' füzeler, skandal bir şekilde 16 günde üstü örtülüveren Yezidi kadınlara zulmeden IŞİD'lilerin davası, Türkiye'ye doğru genişleyen ABD'deki Zarrab iddianamesi…
Bütün bunların içinde en ‘acil' yazı konusunun Merkez Bankası'ndaki durum olduğuna karar verdim. Çünkü dün, Merkez Bankası Başkanlığı'nda devir teslim töreni vardı, bugün de faizde indirim yapması beklenen TCMB Para Politikası Kurulu'nun toplantısı var. Ve bu yeni durum, Türkiye'yi kısa sürede alt üst etmeye aday.
***
Paraya yön veren bir kurumun başına geçecek kişinin kimliği, itibarı, tüm dünyada olduğu gibi bizde de çok önemliydi. Dünyada hala çok önemli ama bizde artık değil. Uğur Gürses'in tüm ayrıntılarıyla anlattığı gibi dün resmen Merkez Bankası Başkanlığı'na başlayan kişinin, daha önce bankada başkan yardımcısı olabilmesi için 2012'de yasa değişikliği yapılmış.
Pazartesi günü başkanlığa atama açıklamasından sonra da Merkez Bankası'ndaki özgeçmişi değiştirilmiş… Özgeçmişten yüksek lisans kısmı çıkarılmış… Sadece şu cümle kalmış; ‘Halen aynı üniversitede doktora
çalışmasını sürdürmektedir.'
***
Neden bu özgeçmişteki ani değişiklik? Uğur Gürses nedenini anlatıyor: “Bu yeni durum, lisans ya da lisansüstü veya doktora seviyesinde tamamlamış olduğu öğrenimi ekonomi ya da bağlantılı alanda olmayan bir başkan atamasını tescilliyor.
Yurt dışında tez aşamasında olan ekonomistleri bulmak için her yıl ABD'de bu amaçla yapılan toplantılara başkan ve yardımcıları düzeyinde katılan ve doktoralarını tamamladıklarında mülakatla 35 kişiyi bünyesine katan Merkez Bankası'na başkan seçerken bu çıtanın altında kalınmış oldu.”
***
Merkez Bankası'nın saygınlığını ve ona olan güveni sıfırlayacak böyle bir uygulamaya neden başvurulur? ‘Görünürde' Merkez Bankası Başkanı olan kişinin artık hiçbir önemi yok da ondan.
Çünkü bundan sonra esas Merkez Bankası Başkanı Recep Tayyip Erdoğan…
Öyle bir ‘teorisyene' uygun olarak atanan ‘görüntüdeki' başkan da böyle oluyor haliyle.
***
Boş yere ‘teorisyen' demiyorum… Bakın iktisatçıların gülümseyerek izlediği yüksek özgüvenle ne diyor:
“Benim teorime göre enflasyonun sebebi faizdir. Zira faiz bir girdi maliyetidir. Görüyorsunuz dünyada negatif faizin uygulandığı bir ortamda MB, faiz lobilerine hizmet ediyor ama üreticinin önünü açmak üzere faizleri inatla düşürmüyor, enflasyon da bu ortamda yüksek kalıyor.”
***
Bu eşsiz ‘teoriyi' geçen gün Bilgehan Uçak, “Var mı iktisatta bunun karşılığı” diye Prof. Dr. Seyfettin Gürsel'e sormuştu, onun yanıtı şöyle:
“Cumhurbaşkanı, Merkez Bankası faizleri düşürsün gerisini merak etmesin, piyasa faizleri de enflasyon da Merkez Bankası'nın düşen faizlerini izler iddiasında… İktisat teorisi ise bunun tam aksini anlatıyor.
Radikal bir şekilde Merkez'in faizleri düşürmesi, reel faizlerin negatif olması anlamına gelir. Enflasyon bir miktar düştü ama halen yüzde 7,5. Radikal faiz düşüşünden ise herhalde yüzde 5'in altını düşünüyor.
Reel faizleri negatif yaparsanız kredi talebi ve tüketim patlar, enflasyon beklentileri değişir, beklenen reel faiz daha da negatif olur ve bu bir ‘kur şokuna' yol açıp düşmesi beklenen enflasyonun daha da artmasına yol açar. Sadece ben değil, aklı başındaki bütün iktisatçılar aynı şeyi söylüyor. İktisat bilimi bunu söylüyor çünkü.”
***
Olay, bir yanıyla çok matrak ama diğer yandan da çok ürkütücü… Ekonomide ülkeyi duman edecek bir dönem başlıyor gibi görünüyor.
Eğitimini saklayan ve 39 yaşında doktoraya devam eden bir yeni Merkez Bankası Başkanı… Ekonomi biliminde yeri olmayan ‘teorilerini' uygulatmak isteyen bir Cumhurbaşkanı…
Cumhurbaşkanının anayasal sınırlarını hatırlatamayan bir hükümet…
Siyasal İslam Türkiye'yi mahvetmeye devam ediyor…