Mehmet Altan*
Dün sabah, Brüksel'deki korkunç katliamın TV ekranlarından taşan dehşetini izlerken, bir yandan da İran asıllı Türk vatandaşı Reza Zarrab'ın, ABD'de New York savcısı Preet Bharara tarafından yürütülen soruşturma kapsamında tutuklanmasının bizim medyaya yansımasının peşindeydim.
Brüksel'deki terör alçaklığı tartışmasız çok ölümcüldü ama Türkiye için Zarrab konusu da çok sessiz geçiştirilecek bir gelişme değildi. Zarrab konusunda derin bir sessizlik vardı. Türkiye'deki medya susunca olay geçip gidecek sanıyorlar galiba. Siyasal iktidarın ve uzantılarının bu olayın üstünü örtme çabası ölüme çare aramak gibi, boşuna gayret… *** Aşağı yukarı tam iki yıl önce şöyle yazıyordum: “25 Aralık'ta mahkeme kararını yok sayarak ‘yargıya darbe' yapan, yargıyı doğrudan yürütmeye bağlayan, Twitter ve Youtube'u yasaklamaktan kaçınmayan, yolsuzluk ve rüşvet iddialarını ‘iftira' olarak niteleyip mahkemeye gidip aklanmaktan kaçan, idari mahkeme kararını dinlemeyeceğini, Yüksek Seçim Kurulu kararını yasaklayacağını ifade eden bir anlayışın ülkeyi yönetmeye devam etmesi; uluslararası sistemin Türkiye'yi dışlamasını, aradaki çelişkinin de tansiyonun da önlenemez bir biçimde daha da sürat kazanmasını kışkırtır.” Geçen gün de Zencani'nin İran'da idama mahkûm edilmesinden sonra şöyle yazıyordum: “Siyasal iktidar bizzat Zencani'nin gönderdiğini kabul ettiği kaçak altınları inanılmaz siyasi bir yüzsüzlükle ‘paralel' ve ‘darbe' şamatasıyla kaynatmış, daha doğrusu kaynattığını sanmıştı. Hâlbuki tüm belgeler dosyalarda beklemekte…” *** Türkiye'de siyasal iktidarın zorbalıkla üstünü örteceğini sandığı 17-25 Aralık dosyalarının kapağını çok şaşırtıcı bir şekilde New York savcısı Preet Bharara açtı ve AKP iktidarının ‘önüne yattığı' Reza Zarrab'ı “İran'a yönelik yaptırımları ihlal ederek ABD'yi dolandırmak, bankacılık sahtekârlığı ve karapara aklama suçlamalarından” Miami'de tutukladı. Savcılık Zarrab için 75 yıl hapis istiyor… 21 sayfalık iddianamede çok ilginç iddialar var. *** İçerde çakma mahkemelerle sivil darbeler yapıp, yolsuzluklarla hırsızlıkların üstünü zorbalıkla örtmeye kalkınca, dışarısı devreye giriyor. Böylesine karanlık bir yüzle dünya sisteminin parçası olmak pek mümkün değil çünkü… Eğri büğrü işlere bulaşınca dünyanın bir yanından ses geliyor artık bu çağda. Herhalde dünyanın öbür ucundan gelen ‘o ses' önceki gece Ankara'dakilerin uykularını bir daha gelmemek üzere kaçırdı. *** Şimdi hemen ‘milli' ve ‘yerli' muhtarları kaçak Saray'a toplayıp ABD yargısına savaş açmalı… Facebook'unda siyasal mesajlar veren hukukçular vasıtasıyla Sulh Ceza Hâkimlikleri'nden Amerikalı savcı Preet Bharara'ya tutuklama kararı çıkarmalı… Tüm dünyanın Türkiye'ye düşman olduğunu ilan etmeli… ‘Son Müslüman kaleyi düşürmek isteyen zındıklar' söylemine havuz medyasında hız vermeli… ‘Yerli ve milli' hırsızları korumaya yönelik tedbirleri kırmızı alarma geçirmeli… Ancak, bütün bunların işe yarayacağı konusunda garanti vermek zor. *** Neden zor, çünkü Zarrab'ın bu ağa bağlı Türkiye'deki şirketleri iddianamede tek tek sıralandı… Daha önemlisi FBI Bölge Direktör Yardımcısı Rodriguez, “Yaklaşık beş yıl boyunca zanlılar ABD'nin ambargosunu ve uluslararası ekonomik yaptırımları ihlal ettiler. Bugün ilan edilen suçlamalar, bu kişilerin gerçek ortaklarını gizlemeye çalışanlara bir mesaj göndermeli” demekte… Özellikle, o ‘mesaj' sözcüğü ilgi çekici tabii. *** Türkiye'de elini kolunu sallayarak dolaşan Zarrab şimdi Amerika'da yeni hücresindeyken, Brüksel'deki lanet terör saldırısının travması tüm dünyayı kavurmaya devam ediyor. Ancak, Zarrab'ın ABD'de tutuklanmasının önemini yadsımak ya da Brüksel'deki lanet ve alçak katliamın gölgesinde kaybetmeye çalışmanın pek anlamı yok. Bu ölüme çare aramak gibi boşuna bir gayret olur… Zarrab'ın tutuklanması, Türkiye'de sanıldığından da çok gelişmeyi etkileyecek.