Aslında bütün o suçlar taammüden işlendi.
İstanbul eski il başkanı Aziz Babuşcu, 2013 yılında, AKP’nin çok bilinçli ve planlı bir şekilde raydan çıkacağının sinyalini açıkça vermişti:
“10 yıllık iktidar dönemimizde şu ya da bu şekilde bizimle paydaş olanlar, gelecek 10 yılda bizimle paydaş olmayacaklar.
Çünkü bu geçtiğimiz 10 yıl içinde, bir tasfiye süreci ve bir tanımlama özgürlük, hukuk, adalet söylemi etrafında yaptıklarımıza paydaşlar vardı.
Onlar da şu ya da bu şekilde her ne kadar bizi hazmedemeseler de; diyelim ki liberal kesimler, şu ya da bu şekilde bu süreçte bir şekilde paydaş oldular ancak gelecek inşa dönemidir.
İnşa dönemi onların arzu ettiği gibi olmayacak.
Dolayısıyla o paydaşlar bizimle beraber olmayacaklar.
Dün bizimle beraber şu ya da bu şekilde yürüyenler, yarın bizim karşımızda olan güçlerle bu sefer paydaş olacaklar.
Çünkü inşa edilecek Türkiye ve ihya edilecek gelecek onların kabulleneceği bir gelecek ve bir dönem olmayacak. Onun için işimiz çok daha zor.’
xxxxxxxxxxxxxxx
Babuşçu, yukarıdaki tarihsel ifşaatında, ‘özgürlük, hukuk, adalet söylemi etrafında yaptıklarımıza paydaşlar vardı’ diyor.
Neydi o yaptıkları?
2001 yılında kaleme aldıkları AKP parti programında yazanlar, halka vaat ettikleri, verdikleri sözlerdi.
Örneğin, parti programının ‘Hukuk ve Adalet’ kısmında şunlar yazıyordu:
“Demokrasinin hukuk yoluyla varlık kazandığı demokratik hukuk devletinde; hukukun evrensel ilkelerine saygı, hak arama yollarının açık tutulması, kanun önünde eşitlik, bireysel hak ve özgürlüklerin korunması, devletin hukuka bağlılığının güvence altına alınması temel değerlerdir.
Bu değerlerin hayata geçirilmesi anayasa, yasalar ve bağımsız bir yargı ile mümkündür. Partimiz hukukun üstünlüğüne dayalı yönetim anlayışının teminatı olacaktır.”
İşte AKP’nin vazgeçeceğini ilan ettiği icraatın içeriği buydu.
Liberaller AKP’yi kendi parti programına ihanet etmediği dönemlerde destekledi.
xxxxxxxxxxxxxxx
Peki, liberallerle yolları ayırdıktan sonra amaçlanan ‘inşa döneminden’ kast edilen neydi?
Kast edilenleri çok somut bir şekilde görüp yaşadık.
İnşa döneminin bir ucu hırsızlığa, yolsuzluğa, rüşvete, diğer ucu ise hak, hukuk, anayasa ve kanun tanımazlığa dayandı.
İslamcılık adı altında bir rezillik yaşandı.
AKP’nin yeni dönemde inşa etmek istediğini ‘İslam Cumhuriyeti’ olarak tanımlayan fetvacı başları, ‘fıkıh’ konusundaki becerilerini ‘yolsuzluk’ ile ‘hırsızlık’ arasındaki farklara vurgu yaparak sergiledi.
xxxxxxxxxxxxxxx
Eski il başkanının çekinmeden startını verdiği AKP’nin raydan çıkışının çok ağır yükler içeren bilançosunu sadece Türkiye değil tüm dünya gördü.
Geçen gün, ABD her sene yayınladığı ülkelerin insan hakları uygulamalarına ilişkin geleneksel raporunu açıkladı.
2014 yılı raporunun bir bölümünü beraberce okuyalım:
“Yargı ve emniyet, uygunsuz ve önyargılı bir görüntü verirken politize oldu.
Hükümet, bir yolsuzluk soruşturmasına karşılık, bazı üst düzey hükümet yetkilileri ve ailelerini araştıran binlerce polis ve savcının görevini değiştirdi, soruşturmayı başlatan savcılar görevlerinden uzaklaştırıldı.
Hükümet, soruşturmayı kapattı ve toplanan delilleri yok etti, soruşturmaya dâhil olan birçok polis, hükümeti devirme komplosuyla suçlandı. Ceza yasaları ve terörle mücadele kanunu, ifade, basın ve internet özgürlüğünü kısıtlayacak biçimde birçok yazıyı engelledi.
Nisan’da geçen bir yasa, gazetecilerin suistimalleri ortaya çıkarmasını ciddi biçimde kısıtlarken MİT’in bilgi toplama konusundaki yetkilerini artırdı.
MİT şimdi mahkeme kararı ya da onay için bir yargı süreci olmadan ülkedeki her kurumdan bilgi edinebilir.”
İşte Babuşçu’nun müjdesini verdiği AKP’nin ‘inşa etmek’ istediği yeni Türkiye’nin resmi.
Bunları bilerek, isteyerek, daha önceden hesaplayarak yaptılar.
xxxxxxxxxxxxxxx
Tabii ki din istismarına dayalı bu kara faşizmi sadece liberallerin değil, aklı, vicdanı olan hiç kimsenin kabullenemeyeceği çok açıktı, zaten kabullenmediler de…
Ama gelin görün ki son seçime kadar, zaten raşitik bir yapılanması olan Türkiye iyice çökertilip yok edildi…
Cinayet ekonomisi çarkında işçiler katledilirken, madenler, akarsular, zeytinlikler talan edildi… Tek adamın akıl dışı kişisel talepleri bu ürkütücü yapının üzerine tüy dikti.
Allahtan Türkiye 7 Haziran günü tam da uçurum kenarında el frenine asıldı.
xxxxxxxxxxxxxxx
Kararmış ve karartılmış Türkiye nasıl düze çıkar?
7 Haziran genel seçim sonuçlarına bakılarak verilecek yanıt çok net.
Biz bu karanlık dönemden ‘tam da rövanş alarak çıkabiliriz.’
Rövanş almak nedir?
Türk Dil Kurumu tanımıyla söyleyeyim, ‘kendine yapılan haksızlığın karşılığını vermek.’
Babuşçu’nun açıkça sinyalini verdiği ‘yeni inşa’ döneminde AKP Türkiye’ye öyle büyük haksızlıklar yaptı ki düzelmek, doğrulmak, ayağa kalkmak ve yeniden yürüyebilmek için muhakkak ‘rövanş almak’ gerekiyor.
Evet, şifalanmak için o korkunç son dönemin, özellikle de 17 ve 25 Aralık ve sonrasındaki tüm icraatların ve kanunsuzlukların çatır çatır rövanşını almak, haksızlığın karşılığını vermek, hesabını sormak gerekiyor. Yapılan haksızlıkların yol açtığı hasarı tamir ederken, o haksızlıkların hesabını da sormalıyız ki bir daha hiç kimse Türkiye’yi ‘taammüden’ yok etmeye kalkamasın.
*Bu yazı gazete360'dan alınmıştır