Mehmet Altan*
Yarın Ludwig van Beethoven'ın 250. doğum günü...
Ancak anma geçen yıl başladı…
Beethoven'ın 250. doğum yıldönümü Almanya ve bütün dünyada kutlandı:
Konserler, sergiler, dans ve tiyatro...
"BTHVN2020" sloganı altında 300 proje ve etkinlik Beethoven'ı ve onun sanatını yeniden keşfetme olanağı sundu.
Gelmiş geçmiş en ünlü ve en etkileyici bestecilerden biri olarak kabul edilen Alman piyanist ve besteci Beethoven'ın adı bizde de Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının (CSO) yeni binasının açılışında devlet katında telaffuz edilmişti.
Kırk yıl öncesine giden bir başka Beethoven hikâyesi daha var.
12 Eylül 1980 darbesinin hemen ilk günlerinde darbeciler Beethoven'ı yasaklamıştı.
Detaylı hikâyesini okuyunca yeniden anımsadım.
Yalçın Doğan'ın Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz adlı yeni bir anı kitabı çıktı.
Kitapta anlattığı çok ilginç olaylardan biri de 12 Eylül rejiminin Beethoven'ı yasaklaması...
18 Eylül 1980 günü darbeciler yemin edecek…
Bu kez millî iradenin ve parlamenter düzenin beşiği olan Türkiye Millet Meclisi'nde Milli Güvenlik Konseyi üyesi beş generalin yemin töreni var.
İronik bir durum.
O tarihte Hasan Cemal Cumhuriyet Gazetesi Ankara Büro Şefi, Yalçın Doğan da ekonomi muhabiri...
Yalçın Doğan'ın yemin töreninden yazdığı izlenimler, Hasan Cemal'in Tank Sesiyle Uyanmak adlı kitabında var, oradan okuyalım:
"Derin sessizliğin ardından salonu Beethoven'ın Beşinci, diğer adıyla Kader Senfonisinin müziği kapladı...
Millî Güvenlik Konseyi'nin başkan ve üyeleri TBMM'nin onur salonunda 'hukuk ve insan hakları prensiplerinden ve vicdanî' kanaatlerinden başka bir tesir altında kalmaksızın Türkiye'nin içinde bulunduğu bütün sorunları çözümlemek amacıyla ettikleri yeminden sonra salona sessizlik egemen oldu.
Sessizliği, Cumhurbaşkanlığı Filarmoni Orkestrası tarafından çalınan, Beethoven'in Beşinci ya da bilinen diğer adıyla Kader Senfonisinin çarpıcı girişi izledi.
Müzik sözlükleri Beethoven'ın Beşinci Senfonisini, karanlıktan güzele ve mutluluğa gidişin simgesi olarak niteler. Ancak, sözlükler senfoninin finalinde yeniden kaderciliğe dönüldüğünü belirtir.
Beşinci Senfoni ya da Kader Senfonisi çalınırken törende hazır bulunan önce mülki, sonra da askerî erkan Milli Güvenlik Konseyi Başkan ve Üyelerini tek tek kutlamaya başladılar. Kutlama sürerken Beşinci Senfoni sona erdi, bu kez Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası yine Beethoven'ın Üçüncü Senfonisini, Eroica'yı çalmaya başladı. Yine müzik sözlüklerine göre Beethoven'ın Üçüncü Senfoni'yi bestelemesindeki amaç, ünlü Napolyon'a duyduğu hayranlık. Beethoven, Napolyon'a duyduğu hayranlığı Eroica ya da Kahramanlık Senfonisinde dile getirmiş. Ancak bir süre sonra Napolyon'a karşı büyük bir düş kırıklığına uğrayınca bestesinden Napolyon'a ithaf ifadesini silmiş."
Yalçın Doğan yazdığı izlenimlerde, Ankara'nın "anayasal düzen ve evrensel hukuktan" ziyade "güce" biat eden yapısını ise çok da altını çizmeden ima eder:
"Saat 15.45'te kapılar kapandı. 15.58'de salonun ana girişinden, önce Millî Güvenlik Konseyi üyeleri içeri girdi.
Başta Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin olmak üzere.
15.59'da salona Konsey Başkanı Orgeneral Kenan Evren girdi.
Türk bayrağı ile Cumhurbaşkanlığı forsu arasında yerini aldı. Protokol genel müdürü 'Ant içme' diyerek anons etti ve Kenan Evren 'Yüce Türk Milletine' diye başlayan andını içti.
Evren'i Ersin, Şahinkaya, Tümer ve Celasun izledi.
Ant içme sırasında töreni izleyenler dikkat kesilmiş, sanki nefeslerini kesmişlerdi.
Ant içme altı dakikada sona erdi.
Beşinci Senfoni salonda yankılanırken protokol genel müdürünün çağrısıyla Millî Güvenlik Konseyi başkanı ve üyelerini ilk kutlayan Anayasa Mahkemesi başkanı oldu.
Sonra sırasıyla bir mülkî, bir askerî erkândan üyeler kutlamaya katıldı.
Saatler 16.17'yi gösterdiğinde kutlamalar sona erdi.
Salondan önce Evren ve Konsey üyeleri ayrıldı. Arkasından da diğer çağrılılar ve gazeteciler."
Darbe nedir?
Anayasal düzenin ortadan kaldırılmasıdır.
Darbecileri ilk kutlayan kim olmuş?
Anayasal düzenin ihlal edilmeden uygulanmasını gözeten mahkemenin başkanı; "Anayasa Mahkemesi Başkanı..."
Kurumları güçlü olmayan toplumlar askerî ya da sivil vesayete kolayca teslim oluyor.
Biz yeniden Beethoven'a dönelim, daha doğrusu askerî yönetim tarafından 5. Senfoni'nin yasaklanmasına…
Yalçın Doğan'ın yeni kitabında yer alan, Cumhuriyet'e yazdığı izlenimler sonrasında başına gelenleri gülmek ile ağlamak arasında arafta kalarak okuyorsunuz:
Sabah saat 9.00 dolayında bana bir telefon, MGK Halkla İlişkiler Başkanı Kurmay Albay Salim Dervişoğlu arıyordu.
Darbeden sonra bana gelen ilk telefon. Dervişoğlu hemen konuya girdi, sert bir sesle, "Bugün yazınızı okuduk, siz ne demek istiyorsunuz?" dedi.
"Hiçbir şey demek istemiyorum, yemin töreninde gördüklerimi yazdım."
"Eroica... Diktatörlük... Napolyon'dan ithafı geri almak filan...
Ne demek bu?.."
"Sadece bir klasik müzik parçasının tarihçesi."
"Yalçın Bey, basını ve sizleri yakından takip ediyoruz, ülke kan gölüne boğulmuşken ordunun göreve gelmesi kaçınılmaz hâle gelmişti.
Biz, sizlerden bize yardımcı olmanızı beklerken, siz daha ilk günden sorun çıkartıyor ve işimizi güçleştiriyorsunuz.
Ben size, bundan sonra daha dikkatli davranmanızı tavsiye ederim, bilmem anlatabildim mi?.."
Evet, anlatmıştı…
Bir dahaki sefere olay telefonla kapanmayacaktı.
Dervişoğlu zaman zaman beni aradı, ses tonu belki ilk günkü gibi değildi, bir yıl sürdürdüğü o görevde bizlerle yine de iyi ilişki kurmaya özen gösterdi.
1997 ile 99 arasında da Deniz Kuvvetleri Komutanlığına getirildi.
Dervişoğlu'nun telefonunun etkisi geçmemişken, içeri Gürer Aykal girdi, "Konseyin Halkla İlişkiler Başkanı'ndan geliyorum.
Masasının üstünde senin yazın duruyordu, kırmızı kalemle çizilmiş.
Bana yazıyı gösterdi, okuyup okumadığımı sordu, okuduğumu söyledim.
Başka bir subay daha vardı yanında, bana sıkı sıkıya tembih ettiler, Eroica çalmamızı yasakladılar."
Beethoven'ın bizim devlet katında maceraları çok da bizlere kıvanç verecek türden değil maalesef.
Halbuki Beethoven, Tanrı'nın insanlığa 250 yıllık bir lütfudur...
P24'te yayımlanmıştır.