Daha önce de söylediğimiz gibi 1960 ve sonrasındaki yıllar sol dergiciliğin de şahlandığı dönemdi.
Yön’ün ortaya çıkışını daha önce gördük…
Devrim gibi (1969-1971) Ant dergisi de (1967-1971) bu dönemde yayımlandı.
Ant dergisi 1967 yılında Fethi Naci, Yaşar Kemal ve Doğan Özgüden tarafından kuruldu. O yıllar, TİP’in yükselişe geçtiği, kamuoyunda ve mecliste etkinlik kazandığı yıllardı.
Tüm dünyada sosyalizmin ivme kazandığı ve Türk siyasi tarihi açısından çok renkli gelişmelerin gerçekleştiği bu yıllarda çıkan Ant, belirli bir siyasal partinin veya eğilimin sözcüsü olmaktan kaçınmış, varlığını hâkim örgütsel yapının dışında, nispeten özerk bir çizgi içinde bulmaya çalışmıştı.
Ant dergisi böyle bir dönemde, TİP'ten bağımsız haftalık bir sosyalist bir dergiye duyulan ihtiyacı karşılamak amacıyla kurulmuştu.
Ant, o yıllarda kendine meşru zeminde yer edinebilmiş tek sosyalist parti olan ve sosyalizm düşüncesinin Türkiye genelinde yayılmasında büyük bir rol oynayan TİP'in düşüncelerine paralel bir çizgide yayın hayatına başladı.
Ancak TİP’in resmi yayın organı gibi hareket etmekten özellikle uzak durdu.
Ant Türkiye'deki tek sosyalist çevrenin TİP olmadığının farkındaydı ve buna uygun hareket ediyordu.
Ant'ın hitap etmeyi amaçladığı kitle sosyal mücadele içinde yer alan tüm kesimlerdi; işçiler ve emekçiler, köylüler, öğrenciler...
Ant dergisinin kurucusu Doğan Özgüden, derginin özelliklerini ve Yön’den farkını verdiği bir röportajda şöyle anlatıyordu:
"Her iki derginin, farklı zamanlarda da olsa, yayına girişleri, Türkiye toplumundaki değişim süreçleri, iç ve dış dinamiklerin oluşumuyla yakından bağlantılı.
Yön, 27 Mayıs darbesi sonrasında başlayan görece demokratikleşme sürecinde solun da sesini duyurmak üzere yayınlanan bir dergidir.
Bu bakımdan, geleneksel TKP'liler tarafından olduğu kadar, yeni kuşaklardan kendisini sola yakın bulan binlerce kişi tarafından desteklenmiş.
Yön bildirisi, içeriğiyle ilgili görüş farklılıklarına rağmen yeni bir ses olduğu için imzalanmıştır.
Ne ki, Yön kısa bir süre sonra, belki de Baas ve Nasır hareketlerin de etkisiyle, gecmişteki kadrocu hareketin mirasına sahip çıkarak tepeden inmeci bir sosyalizm anlayışının sözcüsü haline gelmiştir.
Ant dergisi ise, Türkiye İşçi Partisi'nin siyasal planda işçi sınıfının tek temsilcisi olarak kendini kabul ettirdiği, Meclis'te temsil edildiği, devrimci sendikaların ABD çizgisindeki Türk-İş'ten koparak devrimci bir konfederasyon kurmaya hazırlandıkları günlerde, işçi sınıfı öncülüğünü esas alan bir sosyalizm anlayışını savunmak amacıyla yayın hayatına girmiş bu ilgiyi de1971 askeri darbesiyle kapatıldığı günlere dek sürdürmüştü.
Daha önce de dediğim gibi, Yön'ün çıkışında bir ilk olması nedeniyle çeşitli eğilimlerden aydınlar imzalarıyla, yazılarıyla bir araya geldiler. Ancak Yön'ün giderek tepeden inmeci ve kadrocu bir çizgide karar kılmasından sonra bu çoğulcu yapıdan bahsetmek pek mümkün değil.
Ant ise baştan itibaren işçi sınıfı öncülüğünden ödün vermediği, Kemalizme ve militarizme karşı eleştirilerini giderek daha da yoğunlaştırdığı, Kürt sorununu sık sık öne çıkarttığı, dünyadaki farklı devrimci mücadele yöntemlerini tanıttığı için bunlara karşı çıkanları da içeren çoğulcu bir yapıda olamazdı.
Kominternin dayatmaları nedeniyle Türkiye solunun geleneksel çizgisinde Kemalizm'e hep hayırhah bir bakış olagelmiştir.
Özellikle ABD hegemonyasına karşı mücadelede Kemalistler doğal müttefik olarak görülegelmiştir. Ancak, özellikle Yön Dergisi ve onu izleyen Türk Solu, 'Milli Demokratik Devrim' stratejisi kapsamında Kemalistlere bir 'müttefik' olmanın da ötesinde devrimin öncü ve belirleyici gücü misyonu yüklemeye, hatta Kemalizm'in vurucu gücü olan orduyu kutsamaya kalkınca, sosyalist devrimin ancak işçi sınıfı öncülüğünde yapılacağını savunan TİP yanlısı sosyalistler haklı olarak buna karşı tavır almışlardır.”
Genç kuşaklara Türkiye İşçi Partisi’ni de hiç olmazsa ansiklopedik düzeyde tanıtmakta fayda var…
Bir yanda 27 Mayıs Devrimi ve 1961 Anayasası’nın yarattığı siyasi iklimin, diğer yanda da 1965 Genel Seçimleri’nde Sosyalist Türkiye İşçi Partisi’nin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde grup kurmasının sol düşünceyi yeşerttiğini, toplumsal düşünce iklimini renklendirdiğini belirtmiştim.
Türkiye İşçi Partisi (TİP), 13 Şubat 1961'de, 1961 Anayasası'nın getirdiği demokratik ortamda, 12 sendikacının İstanbul Valiliği'ne verdikleri bildirimle kurulmuştur. Kurucular, Şaban Yıldız, Kemal Sülker, Kemal Türkler, İbrahim Güzelce, Ali Demir, İbrahim Denizcier, Adnan Ardan, Avni Erakalın, Kemal Nebioğlu, Hüseyin Uslubaş, Ahmet Muslu ve Salih Özkarabay’dır.
TİP TBMM'ye milletvekili seçtirebilen ilk sosyalist parti olmuştur.
1971 ve 1980 darbeleri sonrasında kapatılmış, 1988 yılında TKP ile birleşmiştir.
TİP 1961 seçimlerine katılamadı.
1962 yılında kurucular, işçi sınıfı ile aydınları buluşturmak ve yaşadıkları tıkanıklığı aşmak için aydınları partiye çağırdılar.
Mehmet Ali Aybar, Behice Boran, Adnan Cemgil, Nazife Cemgil, Cemal Hakkı Selek, Yunus Koçak, Fethi Naci ve daha birçok aydın partiye üye oldular. Kurucu genel başkanı, sendikacı olan Avni Erakalın'dı.
Kurucular Doç. Dr. Mehmet Ali Aybar'a genel başkanlık önerdiler. Böylece Mehmet Ali Aybar genel başkan oldu.
Türkiye Sosyalist Partisi Mayıs 1962'de TİP'e katıldı. Kasım 1962'de Parti’nin iki kurucusu Ahmet Muşlu ile Saffet Göksüzoğlu partiden ayrıldılar.
Şubat 1963'te bağımsız senatör Niyazi Ağırnaslı ve kontenjan senatörü Esat Çağa TİP'e girdi.
1963 yerel seçiminde parti 9 ilde 36 bin oy aldı. 1964 senato yenileme seçimlerine YSK kararı yüzünden katılamadı.
Diğer partilere yapılan hazine yardımı TİP'e yapılmadı.
TİP, 1965 seçimlerinde, 54 ilde toplam 276 bin 101 oyla yüzde 2,97 oy oranına ulaşarak TBMM'ye 15 milletvekili göndermeyi başardı: Mehmet Ali Aybar, Rıza Kuas, Muzaffer Karan, Tarık Ziya Ekinci, Sadun Aren, Yahya Kanbolat, Cemal Hakkı Selek, Adil Kurtel, Behice Boran, Yunus Koçak, Şaban Erik, Yusuf Ziya Bahadınlı, Ali Karcı, Kemal Nebioğlu, Çetin Altan.
TİP, 1966 Senato kısmi seçimlerinde de bir senatörlük kazanarak (Fatma Hikmet İşmen) TBMM grubunu 16 üyeye çıkardı.
Çetin Altan'ın da aralarında olduğu bu milletvekilleri etkili bir muhalefet görevi üstlendiler.
Bu durum, Türkiye'de temsilî demokrasinin gelişiminde bir dönüm noktası sayılır…
Fakat sosyalist hareketin yükselmesi karşısında hükümet, bu muhalefetin TBMM'deki varlığını önlemek amacıyla seçim barajını devreye soktu.
Ayrıca TBMM'de görev yapan sosyalist milletvekillerine çeşitli baskı yöntemleri uygulandı; Çetin Altan'a Meclis’te linç girişiminde bulunulmasının yanı sıra dokunulmazlığın kaldırılması gibi hukukî saldırılar da yürürlüğe sokuldu.
Bu sonuncu girişim Anayasa Mahkemesi tarafından engellendi. Bu linç girişimi ile dokunulmazlığın kaldırılmasını çok daha detaylı göreceğiz…
Ancak seçim barajları TİP'in sonraki dönemlerde TBMM'ye girememesini sağladı.
1968'de Senato kısmî seçimlerinde TİP oy oranını yüzde 4,7'ye yükselttiyse de senatörlük kazanamadı. Ancak yerel seçimde Yozgat Bahadın'da belediye seçimini kazandı. O yıl TİP'e yapılan saldırılar şiddete dönüştü ve Vedat Demircioğlu öldürüldü.
1965 seçimleriyle birlikte, partide Mihri Belli'nin Milli Demokratik Devrim (MDD) grubu yenilgiye uğradı. 1966 yılında Malatya Kongresi ile ilk büyük ayrılık yaşandı ve MDD'ci olarak bilinenler partiden ihraç edildi.
Yaşanan tartışmaların, esasen parti paralelinde 12 Kasım 1965 tarihinde kurulmuş olan Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) içine taşınması ve MDD grubunun zamanla FKF yönetiminde etkin hale gelmesi, 5-6 Ocak 1969 tarihlerindeki kongrede TİP yanlılarını yönetimden uzaklaştırması, 1969 Ekim ayındaki kongrede FKF'nin adını Devrimci Gençlik (Dev-Genç) olarak değiştirmesiyle birlikte, TİP ve Dev-Genç arasındaki bağlar tümüyle koptu.
Bunun üzerine TİP destekçisi gençler Sosyalist Gençlik Örgütü (SGÖ) adlı bir oluşuma gittiler.
Diğer yandan parti içindeki görüş ayrılıklarında Mehmet Ali Aybar'ın tam bağımsız, insancıl sosyalizm görüşüyle, Behice Boran'ın Emek grubunun görüşü arasında ayrılık çıktı.
1968'de Sovyetler Birliği'nin Çekoslovakya'yı işgali ise bu ayrılığı derinleştirdi; parti yönetiminin görüşünü almadan parti adına açıklama yaparak söz konusu işgali kınayan Aybar ile işgali destekleyen Behice Boran ve arkadaşları arasında gerilim yükseldi.
1969 seçimlerinde TİP'in oylarının azalması üzerine Aybar genel başkanlıktan istifa etmek zorunda kaldı.
TİP 1969 seçimlerinde de yüzde 3 oy almasına rağmen, TİP'in önünün kesilmesi için seçim kanununun değişmiş olması nedeniyle ancak 2 milletvekilliği (Mehmet Ali Aybar ve Rıza Kuas) kazanabildi.
Şubat 1971'de Aybar parti üyeliğinden de istifa etti. Partiden ayrılmalar yaşandı.
12 Mart 1971 muhtırası sonrasında alınan kararlar kapsamında TİP, 21 Temmuz 1971 tarihinde kapatıldı, parti liderleri tutuklandı ve 15 yıla kadar değişen hapis cezaları aldı.
*Bu yazı Bağımsız Gazetecilik Platformu P24'te yayımlanmıştır.