Mehmet Altan yazdı: MİT, NATO ve bir devrin sonu…

Mehmet Altan yazdı: MİT, NATO ve bir devrin sonu…

Mehmet Altan*

Bir hizmet örgütü olması gereken devlete üşüşenlere bakın:

"Mafyalar,

Yolsuzlar,

5'li çeteler,

Çantacılar,

Örgütler,

Uyuşturucu baronları,

Komisyoncular,

Soysuzlar…"

Kim söylüyor?

Ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu

* * *

Sonra devam ediyor:

"Size sesleniyorum, hepinizin canı cehenneme!  Her tarafı lağım kokusu sardı. Bu devleti sizden temizleyeceğiz."

Türkiye'nin nasıl bir durumda olduğunu anlatan bundan daha sarsıcı ve ürkütücü bir örnek olabilir mi?

Bir devlet bu hâle gelir mi?

* * *

Ölümcül bir noktaya savrulduğumuzu MİT Müsteşar Eski Yardımcısı Cevat Öneş de teyit ediyor:

"Devlet, bürokrasi, ticaret ve mafya kavramlarının kesiştiği bir noktada çok ciddi gelişmeler olduğunu görüyoruz. Biz, çeşitli süreçlerde özellikle 90'lı yıllardan başlayan süreçlerde mafya-siyaset, mafya-bürokrasi ilişkilerinde servet değişimi veya çökme olaylarıyla da karşı karşıya kaldık."

Öneş neden arınamadığımızı da anlatıyor:

"90'larda da bu bir olayla karşımıza çıktı, toplumsal tepkiler verildi.

İstifalar ortaya çıktı, parlamento meseleyi ele aldı. Yasalar değişti.

Kısmen başarılı sonuçlar ve mafyayla mücadele ortaya çıktı ama kısmen yapılabildi.

Türkiye, nitelikli, hukukun üstünlüğünün şekillendirdiği bir devlet yapısına kavuşamadığı için bu kirlilik bugüne kadar devam etti.

Bu son yaşamakta olduğumuz olaylar da bu kirliliği gösteriyor."

* * *

"Nitelikli, hukukun üstünlüğünün şekillendirdiği bir devlet yapısına" kavuşamayan bir ülkenin beka sorunu nedir?

Nitelikli demokrasiye kavuşamamaktır…

Kavuşamazsa ne olur, Öneş'in özenli tespiti ile söyler isek "beka sorunu artarak devam eder."

* * *

Cevat Öneş'in uyarıları bana MİT Başkanı Emre Taner'in 2007'de, MİT'in kuruluşunun 80. yılında yayınladığı dikkat çekici analizi çağrıştırdı…

O analiz, 21. Yüzyıl ve Küreselleşme karşısında Türkiye'nin konumunu ve ele alması gereken sorunları tartışıyordu…

O sorunlar hâlâ duruyor.

Hukuk ve ekonomi bilimine ihanet ederek güçlü olunabilir mi?

Görüyoruz ki öyle olmuyor, tam tersine ülke ölümcül bir noktaya sürükleniyor…

* * *

Aslında Levent Göktaş üzerinden son günlerdeki ortaya çıkan gelişmeler ve Sedat Peker'in açıklamaları yeni bir dönemin gelmekte olduğu umudunu da beraberinde taşıyor…

Ne oluyor?

Türkiye hiç tahmin edilmeyen bir anda, Cevat Öneş'in anımsattığı Susurluk'ta yarım kalmış bir temizlenmeyi, Gladyo artıklarından kurtulmayı tamamlamaya hazırlanıyor gibi görünüyor.

Devletin içindeki bir güç, Necip Hablemitoğlu cinayetinin faillerinin bugüne kadar kimsenin bakmadığı bir yerde olduğunu gösteriverdi.

Ukrayna'dan yıllarca getirilemeyen eski bir yüzbaşı Türkiye'ye getirildi ve müthiş itiraflarda bulundu.

O itiraflarla birlikte Levent Göktaş'ın merkezinde olduğu bir ilişkiler ağıyla ilgili dehşet verici iddialar çıktı ortaya.

Sadece Göktaş'ın ilişkilerini sorgulamak bile karanlık suçların nerelere kadar yayıldığını gösterecek gibi duruyor.

* * *

Tabii, Levent Göktaş'ın içinde bulunduğu iddia edilen o "garip" yapıyı hangi gücün ortaya çıkardığını bilmediğimiz gibi, kimin Göktaş'ın kaçmasına yardım ettiğini de bilmiyoruz.

Ama devletin içinde çok güçlü bir çatışma olduğunu, bir tarafın "temizlenmeye", diğer tarafın buna direnmeye çalıştığını sezebiliyoruz.

Aslında Susurluk'ta da böyle olmuştu, devletin içindeki bazı güçlerle mafyanın oluşturduğu "koalisyon" devleti ele geçirmeye çok yaklaşmışken, bir refleks o gelişmeyi durdurmuş, kirli ilişkileri ortaya çıkartmıştı.

Ne yazık ki Türkiye o işin sonunu getirememişti.

O soruşturmaları sona erdirememenin bedelinin ne kadar ağır olduğunu şimdi daha net bir biçimde görüyoruz.

* * *

Türkiye'deki son gelişmeler, uluslararası bir değişimle de uyumlu gözüküyor.

NATO, Haziran Zirvesi'nde yeni bir strateji belgesi onayladı…

Bunu uzun uzadıya "Eski Nato-Yeni Nato" yazımda anlattım:

"Yeni strateji ne demek?

Eski soğuk savaş artığı, çeteleşme eğiliminde olanların tasfiyesi demek...

Yeni teknolojik kadroların kurulması demek.

Bu, kimi ülkelerde çok ciddi çalkantılara neden oluyor…

Tasfiye olacaklar direniyor ve giderayak neye ‘çökebilirlerse' ona çöküyorlar...

Küplerini tıka basa doldurma telaşı içindeler..."

* * *

Dünyanın birçok yerinde devlet-mafya iş birliği bir "milliyetçilik" maskesi ardında güçleniyor. Ama bu "koalisyon" güçlendikçe hem o devletler hem de dünya bundan zarara uğruyor.

Halklar fakirleşiyor.

Şimdi bu yapının "antitezinin" bütün dünyada yavaş yavaş ortaya çıktığını görüyoruz.

Türkiye de mecburen radikal bir şekilde değişecek.

Çünkü ölümcül bir noktada…

Ölmeyip yaşayacak ise radikal bir şekilde değişmek zorunda.

Bu yolsuzlukları, adaletsizlikleri, yoksulluğu ülke daha fazla taşıyamıyor.

* * *

"Mafyalar,

Yolsuzlar,

5'li çeteler,

Çantacılar,

Örgütler,

Uyuşturucu baronları,

Komisyoncular,

Soysuzlar…" 

Bütün bunlar kan emmeye devam edeceklerinden çok eminken, kendilerini çok şaşırtıcı bir son bekliyor gibi görünmekte…

Türkiye ciddi bir değişime hazırlanıyor umudu veriyor.

Umalım bu sefer bu umut gerçekleşsin.

* Artı Gerçek'ten alınmıştır.