Mehmet Altan yazdı: Orhan Veli ceketsiz mi öldü?

Mehmet Altan yazdı: Orhan Veli ceketsiz mi öldü?

*Mehmet Altan

İki hafta önce yazdığım “Pokemon'un Alternatif Medyası” başlıklı yazının sonunda vurguladığım gibi 1990’lı yılların medya tarihine dönmek için tüm hazırlıkları yapmıştım... Yol epey sarsıntılı olduğu için kemerimi de bağlamıştım... 

***

Rastladığım bir twit yazı planımı alt üst etti.Yaşamakta olduğumuz ağır çelişkilere vurgu yapan twit, yaşamdaki adaletsizlikleri işaret etmek için Orhan Veli’nin “ceketsiz ölmüş” olduğunu anımsatıyordu. Twitin altında da fotoğraf halinde bir yazının bir bölümü vardı.Dikkatimi çeken, planımı da değiştiren bu oldu.

 

***

Twite resim olarak iliştirilen yazı aynen şöyleydi:

“Orhan Veli öldü. 

Ben bu satırları yazarken Orhan, İstanbul morgunun teşrih masası üstünde yatıyor. 

36 yaşında öldü Orhan. Türk şiirini kökünden sarsmış, yüzlerce şairi tesiri altında bırakmış, genç yaşta pek az kimseye nasip olan bir şöhret kazanmıştı. 

Orhan, başka bir millette doğsaydı milletlerarası bir şöhrete de ulaşırdı. 

Son zamanlarda işittiğime göre ceketi olmadığı için gömlekle dolaşıyormuş. 

Onun yüzde biri kadar sanatkar olmayanlar, hatta insan olmayanlar bugün genel müdürlüklerde, sefirliklerde sefa sürüyorlar. 

Ve Orhan ceketsiz öldü.”

Yazıda imza yoktu. 

 

***

Yazı, 71 yıl önce, Orhan Veli’nin ölümünün ardından Kasım 1950’de Çetin Altan’ın yazdığı bir yazıydı. Zaten üslup da hemen kendini ele vermekteydi.

Ayrıca... Yazarlara saygılı mecralarda ve edebiyat sitelerinde ya yazının tamamı vardı ya da yazının Çetin Altan’a ait olduğu vurgulanıyordu.

 

***

İnternette bir tur atınca, fotoğraf hâlindeki bu imzasız metnin “Orhan Veli Ceketsiz Öldü” başlığıyla çok yoğun ilgi gördüğünü fark ettim. Örneğin, yarım milyon insanın izlediği ve kitaplardan sayfalar aktaran bir Twitter hesabında yazıyı sabitlenmiş metin olarak gördüm... Metnin Çetin Altan’a ait olduğunu anımsatan yeni bir tweet de 700 bini aşkın bir şekilde görüntülendi, 70 bin civarında da retweetlendi.

***

Çok sevilen ve paylaşılan bu yazıda neden babamın imzası yoktu ve neden yazının tümünden söz edilmiyordu, merak edip peşine düştüm...

Karşıma Yeniçağ gazetesi çıktı... 5 Ekim 2020 tarihli Yeniçağ gazetesinde şöyle bir başlığa rastladım:

“Orhan Veli'nin öldüğü gün hakkında yazılan yazıyı Yeniçağ açıklıyor. Okurken boğazınız düğümlenecek.”

Tanıtım anonsu devam ediyordu:

“Ünlü şair Orhan Veli ile ilgili bugüne kadar yazılan en güzel yazılardan biri ortaya çıktı. Söz konusu yazıda, ‘Orhan Veli'nin yüzde 1'i kadar sanatkar olmayanlar, hatta insan olmayanlar bugün genel müdürlüklerde, sefirliklerde sefa sürüyorlar. Ve Orhan ceketsiz öldü,’ ifadeleri yer alıyor.”

Hayrete düştüm... 1950 yılında yazılan ve internette titiz bir araştırma ile hemen bulunacak olan yazıyı tam 70 yıl sonra “ortaya çıkaran” Yeniçağ Gazetesi, “yazarı” bulamamış, üstüne üstlük yazıyı kesip imzasız bir şekilde resim haline getirmişti.

Ortalıkta dolaşan fotoğraf halindeki yazı Yeni Çağ’ın formülüydü.

Yazara ve etik kurallara pek de saygısı olmayan gazete “söz konusu” yazının yazarına belli ki sansür uygulamıştı.

Her türlü ahlakın uçup gittiği ülkede yazarlara ve emeğe saygı aramanın beyhude bir çaba olduğunun bilincindeyim... Ama gene de şaşırdım.

 

***

Bu iyi bildiğim yazıyı yeniden tekrar tekrar okudum:

“Karşımda Yaprak koleksiyonu duruyor. Orhan’ın kendi eliyle verdiği Yaprak’lar. Orhan’ın bunlarda ne kadar emeği vardır yakınları bilir.

Akşamları Şükran Lokantası’nda yahut Acemin Meyhanesi’nde otururdu. Konuşur, alay eder, şarap paralarını hesap eder, vakit geçirirdik.

Ankara tiyatrolarında Orhan’ın tercüme ettiği piyesler oynanırdı. Gazetelerde Orhan’a dair düzinelerle yazı çıkardı. Ve Orhan üçüncü sınıf bir meyhanenin köşesinde beş parasız kafayı çeker, boyuna çekerdi.”

 

***

Babam Orhan Veli’nin nasıl bir sağır ve duyarsız ortamda yaşadığını, onun bir arkadaşı olarak anlattığında 23 yaşındaydı... Orhan Veli’nin ölümü onda çivi yazısı gibi derin bir iz bırakmıştı.

Babam şans oyunlarını sevmez, lotaryadan hoşlanmazdı... Ama özellikle nefret ettiği ise Milli Piyango idi... Bunun özel sebebi ise Orhan Veli’nin ölümüydü...

Orhan Veli’nin öldüğünü, Ankara’da muhabirliğini yaptığı gazeteye Milli Piyangonun çekiliş sonuçlarını telefonla bildirirken öğrenmiş ama mecburen Milli Piyango sonuçlarını İstanbul’a bildirmeye devam etmişti... O acıyı unutmamıştı.

 

***

Orhan Veli’nin ceketsiz ölmüş olmasının vicdanlarda derin bir iz bırakması henüz duyarlılığın bu ülkede tümden ölmediğini gösteriyor. Bu bir açıdan umut verici... Ama bunu yazan insana sansür uygulamak ya da sevdiğiniz metnin yazarının peşine yeterince düşmemek de hüzün verici...

Ne şairler ceketsiz ölsün ne de büyük yazarlara vefasızlık yapılsın.

*P24'te yayımlanmıştır